English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Under the radar

Under the radar translate Turkish

382 parallel translation
I've been under the radar for 20 minutes now, and that's far too long.
20 dakikadır radar seviyesinin altında uçuyorum ve bu da yeterince uzun.
- Get back low and stay under the radar.
- Yeniden alçal ve radardan kurtul.
Time for us to duck under the radar scan and vanish.
Radar taramasının altına inip kaybolma zamanı.
They made us fly under the radar to an unmarked airstrip on the US side and that's where all hell broke loose.
Bizi Amerikan tarafına doğru belirlenmemiş bir hava sahasında radara yakalanmadan uçmaya zorladılar ve orada kıyamet koptu.
Where can I fax you this under the radar?
Bunu size kimse görmeyecek şekilde nasıl yollayabilirim?
We were under the radar.
GözetIeme aItındaydık.
We've made it this far by staying under the radar, blending'in.
Saklanarak hayatta kalabildik.
Some of them might actually sneak under the radar.
Hatta bazıları gözümden kaçabilir de.
You wanted us under the radar.
Göze çarpmadan uçmamızı isteyen sendin.
I think I enjoy being slightly under the radar.
Sanırım sahne ışıklarının altında eğlenebilirim.
- Or under the radar.
- Ya da radardan.
We're tryin'to fly under the radar, and they put up a wall of people between us and the little girl.
Radarın altından uçmaya çalışıyoruz ve insanlardan oluşan bir duvar koyuyorlar kızla aramıza.
- How does Blue Unit operate? Under the radar.
Mavi Birim nasıl çalışıyor?
This all happened under the radar.
Herşey gizli olacak.
Well, we gotta stay under the radar.
Radarın altında kalmalıyız.
It seemed like a good time to slip in under the radar.
"Ağzımdan baklayı çıkarmamın tam zamanıymış gibi geldi."
They fly totally under the radar.
Radarın altında uçuyorlar.
Like I said, I'm just trying to stay under the radar here.
Dediğim gibi, ben sadece görünmemeye çalışıyorum o kadar.
I think you're small a little under the radar.
Bence şu anda küçük esprilerin var.
Everybody had the sense to stay under the radar when Neena Broderick was around. Well, almost everybody.
Neena Broderick etrafta olduğunda, herkes ortadan kaybolacak kadar akıllıydı.
I know the only downside is that we have to fly under the radar, but...
Tek arızası, radar altından uçmamız gerekmesi ama...
The van's under the radar.
Radar minibüsleri fark etmez.
Well, we can fly in under the radar.
İyi, radarlara yakalanmadan uçabiliriz.
And if there's one thing I've learned... when you orchestrate, coordinate, and otherwise mess with fate... it's best to fly under the radar.
Öğrendiğim bir şey varsa... o da ilişki kurup düzenler veya kaderle uğraşırken... dikkat çekmemeniz gerektiğidir.
No, they must have slipped under the radar.
- Hayır, farkedilmeden gizlice girmiş olmalılar.
Look, I'm doing this under the radar, OK?
Bak, bunu el altından yapıyorum tamam mı?
Don't worry. We're flying under the radar.
Radar seviyesinin altındayız.
I fly under the radar, try not to make any waves.
Ben radarın altından uçarım, dalga yaratmamaya çalışırım.
- slow, patient, small bills, staying under the radar... - They wanted a faster payoff...
- yavaş yavaş, sabırla, küçük banknotlarla, göze batmadan...
Hanging with the Depends crowd keeps Bonilla under the radar.
Bonilla altı bağlılarla takılıp dikkat çekmiyor.
Your dad drives one bus off a cliff, and your days of being under the radar are over.
Baban uçurumdan otobüsle beraber aşağı uçuyor ve sana hiç kimsenin dikkat etmediği günler sona eriyor.
I think we need to come in a little under the radar here.
Bence biraz daha az dikkat çekmeliyiz.
They don't know if he's under the radar coverage out there or not. All right. Get in touch with the metro towers, see if they got a visual.
Kulelere sor, görebiliyorlar mı?
This is under the radar.
Bu gizli.
Oh. Nicely under the radar.
Fazla göze batmayan bir şey, anlarsın ya..
Chloe, I need you to keep this under the radar.
Chloe, bunu kimseye çaktırmaman gerekiyor.
They all died a few minutes after the peak of our radar tests, right after our atomic plant was operating under full power.
Hepsi de radar testlerinden hemen sonra öldü nükleer reaktör tam güçle çalıştıktan sonra.
What's the matter, I get under the gaydar?
Ne oldu, eşcinsel radarına mı yakalandım?
They're trying to avoid the fighters, by going in under their radar.
Radar sınırının altına inip avcılardan kurtulmaya çalışıyorlar.
Do you ever find yourself sitting out here on the edge of the highway in your squad car, you got your radar gun in hand been out here for four hours, in which only three cars have passed all under the speed limit and wonder just what the hell happened to your life?
Otoyolun bir köşesinde ekip arabasının içinde elinde radar silahınla, dört saattir oturduğunu ve sadece hız limitlerinin altında üç tane araba geçtiğini fark ettiğinde hayatına ne olduğunu hiç düşündün mü?
What you wanna do here is fly in under my radar... so that if I never see you and Laurie together... or hear your name mentioned in the same breath, I might just forget that you even exist.
Burada yapmak istediğin şey, benim radarıma girmek. Eğer sen ve Laurie'i bir arada görmez ve aynı zamanda adının geçtiğini duymazsam, varlığını bile unutabilirim.
Far from home, with little money or hope too many runaways find themselves on the streets over their heads and under society's radar,
Evlerinden uzakta, paraları ve umutları tükenmiş. Evden kaçanların çoğu kendilerini sokakta ve toplumun yakın takibi altında buluyorlar.
- We kept it under the radar.
Ama gizli tutuyorduk.
Dangerous neighborhoods, landlocked, near freeways... under the radar.
- Tehlikeli mahallelerde, arada sıkışmış, otoban kenarı, gözden uzak evler. - Evet.
They have to operate under the radar, all right?
Ulusal Sağlık Servisini aramanı istiyorum, mümkün olduğunca kısa sürede ekipleri otele göndersinler. Ve daha önemlisi, kimseye çaktırmadan çalışmaları gerekiyor, tamam mı? Ve daha önemlisi, kimseye çaktırmadan çalışmaları gerekiyor, tamam mı?
I'm in the moment, on the edge, over the top, but under the radar... A high-concept, low profile, medium-range ballistic missionary... A street-wise smart bomb, a top-gun bottom-feeder...
Şu andayım sınırdayım zirvedeyim radarın altındayım... yüksek görüşlü dikkat çekmeyen, orta menzilli bir misyonerim... sokak alimi akıllı bomba, a top-gun bottom-feeder... güç kravatı takıyorum, güç yalanları söylüyorum, güç şekerlemesi yapıp zafer turu atıyorum... tamamiyle devam eden koca ayak, listebaşı ulaşılmasızın ötesinde bir yağmur yağdıranım... öfkeli bir işkolik, çalışan bir öfkekolik ;
You could probably slip under the gaydar the way you look.
Gay radarından fark edilmeden geçersin de ondan.
repetitive and consistent withdrawals that fly under the $ 10,000 radar.
Yani, 10 bin dolarlık limitin altında ve devamlı yapılan işlemler.
How the hell did the bastard slip under your radar?
Bu alçağı nasıl gözden kaçırdınız?
it is totally under the scope of the radar.
Tamamen görülmemiş duyulmamış bir durum.
Since they started patrolling in 1957, they have gone under the ice and measured with their radar looking upwards to measure how thick it is because they can only surface in areas where it's three and a half feet thick or less.
1957'de devriyeye başladıklarından beri buzun altında seyrediyorlar ve yukarı bakan radarlarıyla kalınlığını ölçüyorlardı çünkü sadece 105 cm, ya da daha az kalınlıktaki yerlerde yüzeye çıkabiliyorlardı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]