English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Under breath

Under breath translate Turkish

154 parallel translation
[under breath to Rosie] You drive, and don't miss.
Sür ve ıskalama!
[Under Breath] Suckers.
Ezikler.
( under breath ) : Get in the kitchen.
Hemen mutfağa.
And why you loaned him your boat... ( under breath ) :
Neden ona tekneni ödünç verdin..
( under breath ) Didn't realize you were such a bitch.
Böyle sorun yapacağını bilmiyordum.
( under breath ) if she was a horse, we'd have to shoot her.
Bir at olsaydı vurmak zorunda kalırdık.
( under breath ) poor thing, she tries so hard.
Zavallı şey. Nasıl çabalıyor.
( under breath ) we can't do that!
- Bunu yapamayız! Geçen yıl annesini kaybetti.
And then under my breath I'd say, " Soon.
Sonra yan taraftan diyordum ki, " Yakında...
Any pain or shortness of breath, pop one of these nitroglycerin tablets under your tongue.
Bir ağrı ya da nefes kesilmesi durumunda nitrogliserin tabletlerinden birini kırın ve hemen dilinizin altına koyun.
Explain to them'under your breath.
- Kim! Alçak sesle lütfen!
Now I try to think it without words neither out loud nor under my breath
Şimdi bunu kelimeleri kullanmadan düşünmeye çalışacağım ne sesimi çıkarıp ne de nefes alarak.
He muttered under his breath, "Jew."
Bıyık altından "Yahudi" dedi.
He looked her, then they both looked at me... and under his breath he said, "Jew."
Adam kadına baktı, ikisi bana baktılar... ve adam ağzının içinden "Yahudi" dedi.
So he said, under his breath, Grease - balls, spic-dicks, " " ` and they got him.
Gus onlara "pislikler, iğrenç Meksikalılar" deyince onu haklamışlar.
( UNDER BREATH ) Charles.
Charles.
True to its oath, with its dying breath... the 6th Army, under the outstanding leadership... of Field Marshal Paulus, fell to... the enemy's superior numbers.
Askerlerimiz, son nefeslerini verinceye kadar çarpışacaklarına ait verdikleri söze sadık kaldılar. Altıncı ordu, Mareşal Paulus'un seçkin önderliği altında kendisinden kat kat üstün düşman kuvvetlerine karşı yenik düşmüştür.
A large bed, my grandparent's bed, Worn out by my parents and abused by us, my hand scratches wads of gum under the mattress, from the time when my father was afraid to wake my mother with his boozy, beery breath.
Koca bir yatakta, büyükdedemlerin yatağı bizimkilerin haşat ettiği, ve bizimse iyice benzettiğimiz, döşeğin altındaki yapışmış sakızları ellerimle kazıdığım babamın bira kokan nefesiyle annemi uyandırmaktan korktuğu zamanlardan kalma.
My job is to protect the men and women who serve under my command and I will perform that job with every last breath I've got because I owe them nothing less.
Benim görevim emrindeki kadın ve erkekleri korumak ve son nefesime kadar da bu görevi yerime getireceğim çünkü askerlerim bunu hak ediyorlar.
Because if you did, I might have to respond to your pathetic, little under-the-breath one-liners.
Çünkü eğer var olsaydın, o zavallı, alçak sesle söylediğin şeylere cevap verebilirdim.
Once we get the breath under control, we're shopping f or a new wardrobe.
Nefesini kontrol altına aldığımızda, yeni giysiler için alışveriş yapacağız.
What are you discussing under your breath?
Fısır fısır ne konuşuyorsunuz siz?
But during that short moment... It was as if I could breath under water.
Fakat o kısa an boyunca... sanki su altında nefes alabilirmişim gibi hissettim.
Does he conjugate Latin verbs under his breath when he's nervous?
Hâlâ heyecanlandığında fısıldayarak Latince fiilleri çekiyor mu? - Evet.
What you wanna do here is fly in under my radar... so that if I never see you and Laurie together... or hear your name mentioned in the same breath, I might just forget that you even exist.
Burada yapmak istediğin şey, benim radarıma girmek. Eğer sen ve Laurie'i bir arada görmez ve aynı zamanda adının geçtiğini duymazsam, varlığını bile unutabilirim.
- I can't breath under this mask.
- Bu maskenin altında nefes alamıyorum.
I felt her fruit drying under my hot breath.
Sıcak nefesimin altında onun kurumuş meyvesini hissettim.
[Under His Breath] Fuck!
[Under His Breath] Kahretsin!
How long can you hold your breath under water?
Suyun altında nefesini ne kadar tutabilirsin canım?
I've sung... in the shower, walking, sort of under my breath.
Söyledim... duşta, yürürken, mırıldanarak.
Figured if I stood here long enough with $ 600 in hand somebody would come up and mutter "tickets" under their breath.
- Bilmiyorum. Elimde 600 dolarla yeterince beklersem eninde sonunda birinin yanıma gelip bilet diye mırıldanacağını sanmıştım.
You were muttering under your breath.
Mırıldanıyordun.
No, no, Priscilla. [Under Her Breath] It has nothing to do with you, OK?
Seninle bir ilgisi yok, Priscilla.
It's as if I've spent my days holding my breath under cold water.
Sanki günlerimi suyun dibinde nefesimi tutarak geçiriyordum.
Every time you get under pressure, you're holding your breath.
Ne zaman baskı altında kalsan nefesini tutuyorsun.
Pay or play, Pal! [Under his breath] Jesus, I need another job...
Tanrı'm, başka bir işe ihtiyacım var.
As long as it's under three seconds and I don't feel breath on my neck.
Elbette, üç saniyenin altında olduğu ve nefesini boynumda hissetmediğim sürece umrumda değil.
No angry grumbling under your breath.
Alçak sesle homurdanmak da yasak.
Take a breath and go under!
Nefes al ve altından geç!
I was counting how long I could hold my breath... under the water... it was shorter than I'd thought
Nefesimi ne kadar tutabileceğime bakıyordum. Suyun altındayken. Düşündüğümden kısa çıktı.
Why do I say I can hold my breath under water for three and a half minutes?
Neden mi üç buçuk dakika suyun altında durabildiğimi söyledim?
- Now you're gonna talk under your breath.
Şimdi de bıyık altından mı konuşuyorsun?
I cursed her under my breath, while every day I thanked God for allowing me to wash my hands of her, of Toledo,
Hem ona lanet okuyordum, hem de ondan kurtulmama izin verdiği için her gün Tanrı'ya teşekkür ediyordum.
I said I'd give you a ride, and then under my breath I whispered, "to the bus station."
Seni bırakırım dedim, sonra içimden "otobüs durağına" dedim.
You'd be quite a catch... if you'd just shower and shave and stop swearing under your breath.
Eğer banyo yapıp temizlenirsen ve bıyık altından küfretmeyi bırakırsan adam olacaksın..
Don't do the whispering under your breath thing.
Ağzında bir şeyler geveleyip durma.
Something different than what you muttered at me under your breath this morning?
Bu sabah bıyık altından söylediklerinden farklı bir şeyler mi?
So I'm going to take a deep breath and in under 30 seconds try and explain to you one of the most complicated concepts in the whole of science but one that underpins the entire universe.
simdi derin bir nefes alip 30 saniyeden kisa sürede bütün bilim tarihinin en karisik ama bütün evreni destekleyen kavramini açiklamaya çalisacagim.
The guy from the pool... One day I was training by myself, and I held my breath under water, Then I two hairy legs appeared.
Havuzdaki o adam var ya bir gün tek başıma antrenman yapıyordum, suyun altında nefesimi tutuyordum, birden iki kıllı bacak gördüm sonra sikini çıkarttı ve bana gösterdi.
Oh, and if you see that neighbour, Lena, from down the hall, I want you to roll your eyes and say the word "slut" under your breath, but loud enough so she can hear.
Koridorun diğer ucunda oturan Lena'yı gördüğünde, gözlerini yuvarlayıp, sessizce ama onun duyabileceği bir şekilde "Kaltak" demeni istiyorum.
What did you call me under your breath? Nothing!
- Ne dedin öyle fısıldayarak?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]