English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You're wrong

You're wrong translate Turkish

10,455 parallel translation
You're wrong.
Yanılıyorsun.
You're wrong.
- Yanılıyorsun.
By the way, you're in the wrong conference room.
Bu arada, yanlış toplantı odasındasın.
You're wrong. I know how good you are, but this is personal for me, which means it will be personal for you, and I can't have that.
Ne kadar iyi olduğunu biliyorum, ama bu benim için kişisel yani senin için de kişisel olacak ve bunu istemiyorum.
Wrong, Litts are never happy, and you're using her to get to me. How the hell am I doing that?
Yanlış, Littler asla mutlu olmazlar ve sen onu benden intikam almak için kullanıyorsun.
You're always sorry, always at fault and always wrong.
Hep üzgünsün, hepsi senin suçun ve yanlış hep senin yanlışın.
No, no, no, you're wrong.
Hayır, yanılıyorsunuz.
Either you're right or you're wrong, although you do make one good point.
Haklı olsan da olmasan da bir konuda doğru şey söyledin.
What you're doing is wrong.
Yaptığın şey yanlış.
I've learned that when you're in a loving family there's nothing wrong with a little horsin'around.
Sevgi dolu bir ailedeyken biraz atlaşmanın sakıncası olmadığını öğrendim.
- So, if this falls into the wrong hands, you're fucked.
- Bu yanlış ellere geçerse, sıçtın demektir.
Unfortunately, you're wrong.
Maalesef yanıldınız.
You better hope you're wrong, or you might not make it through the night.
Dua et ki yanılıyor olasın... yoksa bu geceyi sağ çıkartamazsın.
You're wrong. I saw them.
gözlerimle gördüm.
I mean, don't get me wrong, but you're not a politician.
Yanlış anlama ama sen siyasetçi değilsin.
You're not wrong, mother, but we do need all the help we can get to find Beckett.
Haksız değilsin anne, fakat Beckett'ı bulmak için alabileceğimiz bütün yardıma ihtiyacımız olucak.
You're wrong! You don't know the whole story!
Bütün hikayeyi bilmiyorsun!
You're wrong about so many things.
Birçok şeyde yanılıyorsun.
Rebekah, you're wrong.
Rebekah, yanılıyorsun.
No, you're wrong.
Hayır, yanılıyorsun.
You're asking the wrong person.
- Yanlış kişiye soruyorsun?
Afraid that's where you're wrong, missy.
Korkarım ki orada yanılıyorsun, küçük hanım.
Why can't you just admit you're wrong already?
Yanıldığını neden kabul etmiyorsun?
Sylvester, you're in the wrong place.
Sylvester, yanlış yerdesin.
( BRIDA ) You'd think he'd deliver you Bebbanburg, what if you're wrong?
Sana Bebbanburg'ü vereceğini sanıyorsun ama ya yanılıyorsan?
You're wrong!
Yanılıyorsun!
No, that's where you're wrong, huh?
İşte burada yanılıyorsun.
You're wrong.
- Bütün bu ilişki senin beyninde.
But before you go on your little trip, you're going to go to him with your tail between your legs and tell him that you were 100 % wrong.
Ama küçük seyahatine gitmeden önce, kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştıracaksın ve ona tüm hatanın kendinde olduğunu söyleyeceksin.
Look, what if you're wrong about all this?
Ya tamamen yanılıyorsan?
I think you're wrong.
Bence yanılıyorsun.
But you're wrong about one thing.
Ama bir konu hakkında yanılıyorsunuz.
You're wrong!
Yalan söylüyorsun!
What if you're wrong?
Ya sen hatalıysan?
You know, if you're trying to waterboard me, you're doing it all wrong.
Bana su işkencesi yapmaya çalışıyorsan yanlış yapıyorsun.
You're questioning the wrong person.
Yanlış adamı sorguluyorsunuz.
Yeah, well, you're not wrong.
Haksız değilsin.
Hey, you're headed the wrong way.
Hey, yanlış yöndesiniz.
Dr. Rathburn's savvy enough to have her own sniper out there in case things go wrong. Yeah, you're calling it "overwatch,"
Dr. Rathburn terslik olursa diye kendi özel keskin nişancısını getirecek kadar akıllı.
I'm an engineer, after all... there's one thing you're wrong about.
Ben ne de olsa bir mühendisim. Yanıldığınız bir şey var.
You're misunderstanding all on your on. You're getting it all wrong!
Kendi kendine gelin güvey olup her şeyi yanlış anlamışsın!
This is gonna be very hard for you to hear, because I know how much you hate admitting that you're wrong.
Bunu duymak sana zor gelecek ama... Hatanı kabul etmenin senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum.
No, you're wrong.
Yanılıyorsunuz.
No, you're wrong, I didn't see anybody.
Yanılıyorsunuz, ben kimseyi görmedim.
If you think we're happy giving medical preference to him over an innocent person, you're wrong.
Masum insanlar yerine ona tıbbi bakım sağladığımız için mutlu olduğumuzu sanıyorsan yanılıyorsun.
- You're wrong. Take it down, Blair, before more innocent people die.
Daha fazla masum insan ölmeden, kaldır onu Blair.
Ah. I don't... no, there's something wrong with the piano you're... you're doing it wrong.
Bilmiyorum, piyanoda bir sorun var gibi, yanlış çalıyorsunuz.
I just came here to tell you to your face that you're wrong about Earl.
Earl hakkında yanıldığını yüzüne söylemek için geldim.
Unless, of course, you're wrong,'cause I still do have my principles.
Tabii sen haksız değilsen. Prensiplerim hâlâ geçerli sonuçta.
- You're wrong!
- Hata ettin!
- You're wrong.
- Yanılıyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]