English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You well

You well translate Turkish

243,887 parallel translation
Well, you don't need to know that, other than it had to do with my Russian hacker case.
Bunu bilmene gerek yok, Rus haker davasıyla ilgili olduğunu bilsen yeter.
Well, let's see if you remember this one.
Bakalım bunu hatırlıyor musun?
Well, if you've got a collecting tin, I'm sure I can find something.
Bağış kutunuz varsa atacak bozukluk bulabilirim.
- Well, you... You know the Vatican?
- Yani şeyi Vatikan'ı biliyor musun?
Listen, yeah, I'm going to make allowances for your Victorian attitudes because... well, you actually are Victorian...
Dinle şimdi böyle Victoria döneminden kalma tavırlara ses etmeyeceğim çünkü cidden Victoria dönemindensin.
Well, I will be monitoring you the whole time.
Sizi olayın başından sonuna kadar izliyor olacağım. - Beni mi?
- Well, obviously you were boarded.
- Belli ki bir yerlerde durmuşsunuz. - Hayır.
Well, you could just go up right now.
Şu an da çıkabilirsiniz ama.
Well, we thought we might chuck you off the roof, but I wasn't sure how many regenerations you had left.
- Seni çatıdan atmayı düşündük ama ne kadar rejenerasyon hakkın kaldığından emin olamadım.
Well, if we told you that, I'm afraid you'd be really, really upset.
Sana bunu söylemiş olsak gerçekten çok canın sıkılırdı.
Well, I'll tell you what else isn't possible.
Mümkün olmayan başka bir şey söyleyeyim.
Well, you're our lawyer, you figure it out!
Avukat olan sensin bir yolunu bul!
Okay. Well, um... What if I can make you a better offer?
Pekala, o zaman sana daha iyi bir teklifte bulunursam?
Well, I can explain dark side of the moon for you right now, Liv.
Ay'ın Karanlık Yüzü'nü senin için şimdi anlatabilirim Liv.
Well, we're never gonna know with you hanging out here with us.
Burada bizimle takılmaya devam edersen bunu asla öğrenemeyeceğiz.
Yeah, well, then do me a favor and, you know, have my back next time.
O zaman bana bir daha bir iyilik yapacaksan arkamı kolla.
Well, he's, um, lucky to have you.
Kardeşin sana sahip olduğu için şanslı.
Well... you came through, kid.
- Becerdin be, evlat.
Well, anyway, you see the ancients had many ways of dealing with ghosts out of necessity back then.
Eski zamanlarda hayaletlerle uğraşmanın bir sürü yolu vardı.
Well, then Daniel, I think that you should do it.
Daniel, bence sen yapmalısın.
You hid well.
İyi saklanmışsın.
Well, here's the truth, Dearie. Just because she was a hero doesn't make you one.
Doğrusu şu ki tatlım... onun kahraman olması seni de öyle yapmaz.
Well, if you want answers, I suggest you start by asking nicely.
Cevap istiyorsan... kibarca istemeni tavsiye ederim.
Well, I hear tell that you haven't had a vessel for some time... not since you lost the Jolly Roger in Arendelle.
Bir süredir... gemin olmadığını öğrendim. Jolly Roger'ı Arendelle'de kaybettiğinden beri.
With just a bit of magic, I can turn you vermin into... well... vermin.
Siz küçük böcekleri bir tutam büyüyle... böceğe dönüştürebilirim.
Well, then, little bug, it's time you learned your lesson, then.
Peki öyleyse, küçük böcek... dersini almanın vakti geldi.
Well, perhaps you should have kept the ship and gotten rid of the woman.
O zaman belki de gemiyi tutup... kadından kurtulmalıydın.
Well, be that as it may, in the future, you might want to listen to me, because now... you won't have either.
Öyle bile olsa... gelecekte beni dinlemiş olmak isteyeceksin... çünkü şimdi... ikisi de elinden gidecek.
Well, I'm not gonna let you.
Sana engel olacağım.
Well, then you won't be driving it to New York, either.
O zaman onunla New York'a da gitmeyeceksin.
Okay. Well, then you know that every job has its own risks.
Tamam o zaman, her işin kendi içinde risk barındırdığını da biliyorsun.
Well, that money belongs to all of us, even you.
Bu para hepimizin, hatta senin de.
Well, maybe you'll like the inside better.
Belki içini daha çok seversin.
Well, good to you, maybe.
Sana iyi baktım belki.
- You don't get scared? - Well, no, I...
- Yok, ben...
Well, you don't seem that upset.
Üzgün görünmüyorsun.
Well, if you leave now, no hassle at the border.
Şimdi oradan ayrılırsan sınırda sıkıntı çıkmaz.
After you would beat me, I'd visit this well.
Beni dövdükten sonra bu kuyuya gelirdim.
Well, what brought you here?
Peki ne için geldin?
Well, it's nice to see that you didn't lose your gift for political maneuvering while down in that camp.
Kamptayken, politik manevra kabiliyetini kaybetmediğini görmek güzel.
Well, yes, it would be easier if you did.
Evet, yapsaydın çok daha kolay olurdu.
Well, you're not escorting me. I'm helping you.
Bana eşlik etmiyorsunuz ki, ben size yardım ediyorum.
Well, it's true, you're dead, sadly.
Bu doğru, maalesef ki öldün.
Well, one, you gave Bass your word, and, two, does the casualness with which we talk about murder ever bother you?
Birincisi, Bass'a söz verdin, ikicisi de cinayetten bu kadar normalmiş gibi konuşmamız seni rahatsız etmiyor mu?
Well, you sure aren't from around here, are you?
Sen buralı değilsin, değil mi?
If you think that scares me, then you don't know me very well.
Bunun beni korkuttuğunu düşünüyorsan o zaman beni hiç tanımamışsın.
I promise you, Cindy. If you do not stop now, this will not end well.
Sana yemin ediyorum, Cindy.
Well, you got one friend.
Bir arkadaşın oldu bile.
Oh. Well, you thank that computer for me.
Bilgisayara benim adıma teşekkür et.
I hope you're well.
Umarım iyisindir.
- Well, you look terrific.
- Sen çok güzel görünüyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]