That ' s translate Turkish
1,319 parallel translation
How then do you explain that in the past year manufacturing in China has risen by 17 %, and in the U.S. It has only risen by 8 %?
1980'lerde Japonya öyleydi. Peki geçen yıl üretimin Çin'de yüzde 17 artarken Amerika'da yalnızca yüzde 8 artış göstermesini nasıl açıklıyorsun?
Do you really think that manufacturing is a relevant indicator of where the world economy's heading in 2010?
Dünya ekonomisinin 2010'da ilerlediği yolda üretimin alakalı bir gösterge olduğunu mu düşünüyorsun?
Do you know the comparative expansion of, say, the information sector? I'd say that's far more relevant.
Bilişim teknolojisindeki karşılaştırmalı büyümeyi biliyor musun?
Is my lesson really that boring guys?
Dersim çok mu sıkıcı, çocuklar?
That's why Ji Hyun drops in and out because of that.
Ji Hyun bu yüzden ikide bir gidip geliyor.
These guys that work for Jamal's moving company, они конечно выходцы с востока, но большинство из них уже граждане США, they are Middle Eastern, but most of'em are citizens рождённые здесь.
Ama çoğu burada doğmuş, buranın vatandaşı.
И с каждым новым случаем заболевания, And with every new case that's reported, люди будут бросаться в приёмные скорой помощи, перегружая их работой.
Her yeni hastada insanlar acillere üşüşür, sistemi zorlamaya başlarlar.
That just say "M." And there was another one, the day before the murder, then one scheduled for tomorrow.
Cinayetten bir gün önce de varmış bir tane. Bir tane de yarın için... - Yani...
Exactly, and her husband and assistant both say that
Doğru. Hem kocası hem de yardımcısı, bu buluşmalardan geldiğinde moralsiz olduğunu söylüyor.
When she came back from these appointments, she was upset. All right, let's see what we can dig up from that.
- Pekâlâ, bakalım ne bulacağız bununla iligli.
She got some new script pages That Sarah wanted her to look over,
Sarah'nın bakmasını istediği birkaç senaryo sayfası varmış.
That's just so ordinary?
- Bu çok... - Sıradan.
Only to later find out that she had Multiple personality disorder.
Sonra anladı ki çoklu kişilik bozukluğu varmış.
That's ridiculous. I'm the reason the ratings were up.
Reytinglerin yüksek olmasının sebebi benim.
She wrote those particular pages the night that she was murdered While you were with her husband.
Bu sayfaları, sizin kocasıyla beraber olduğunuz cinayet gecesi yazmış.
She thought the way she could do that, was to get me out of the picture.
Bunu yapmanın yolu olarak beni, resmin dışında tutmayı seçmiş.
Беккет. So the hotel confirmed that the time sensors In Vince's minibar were activated till 11 : 30 P.M
Otel, Vince'in minibarının 11 : 30'da açıldığını doğruluyor.
Ох! Oh, Is that the P.I's file on Sarah's faux mother?
Özel dedektifin, Sarah'nın sahte annesi ile ilgili raporu mu?
I needed to distance myself from the agonizing truth that she's dead.
Ölmüş olduğu gerçeğinin kahrediciliğinden uzaklaşmam gerekiyordu.
Sarah might have been under the impression that she was my daughter, but I didn't kill her.
Sarah, kızım olduğu gerçeğinin etkisinde kalmış olabilir ama onu öldürmedim.
That's why you tried to flee the country.
Bu sebeple ülkeden kaçmaya çalıştınız.
Her will shows that she planned to leave you $ 300,000.
Vasiyetine göre size 300,000 dolar bırakacakmış.
And that's not your money.
- Para da sizin paranız değil.
When she confronted you, you knew that you had a narrow window Within which to kill her before she wrote you out. Here's your problem
Sizinle yüzleştiğinde, sizi vasiyetinden çıkardığını söylemeden önce onu öldürmek için kısa bir zamanınız olduğunu biliyordunuz.
Sarah didn't tell me that, But whoever he was, they must have just split up, because he was trying to win her over.
Söylemedi ama her kimse daha yeni ayrılmış olmalılardı çünkü adam onu geri kazanmaya çalışıyordu.
It's starting to look less that way by the minute.
Şu an itibariyle bu ihtimal daha da azalıyor.
I found the earrings that Gloria talked about - In Sarah's apartment.
Gloria'nın bahsettiği küpeleri Sarah'nın dairesinde buldum.
- Wow, Castle. That's a refreshingly down-to-earth theory.
- Ne umut veren akla yatkın bir teori bu, Castle.
- And that's not all.
- Hepsi bu da değil.
That's all. She said drop the knife!
Bıçağı bırak dedi sana!
So you went back to thank her, and that's it?
Bu yüzden teşekkür etmek için geri döndünüz. Hepsi bu mu?
Okay, found the deal memo that Sarah signed in order to get Lance out for his movie.
Sarah'nın imzaladığı, Lance'in film rolü için çıkışını onaylayan anlaşmayı buldum.
Great. That's what I'll tell her.
Ona da böyle söylerim.
That's why I recommended you.
Bu yüzden seni tavsiye etmiştim.
Just the one you made in assuming that you could Pass off somebody else's material as your own.
Başkasının şeyini kendininkiymiş gibi göstermen dışında hayır.
Look, I'm... I might have mixed up some of the scripts, but I was at The Fellowship mixer The night that Sarah died.
Bakın, ben bazı senaryoları harmanlamış olabilirim ama Sarah öldüğü gece burs toplantısındaydım.
No vacation. You try writing a script with all of that going on.
Bunların hepsi olurken bir de senaryo yazmaya çalışıyorsunuz.
That's cold.
Çok bayat.
And that's Neel McCauley?
Neel McCauley mi?
Mm-hmm, that's what I was thinking.
- McCauley'i alan o herif...
Она даже не представляет that she's participating in a crime until afterwards.
Sonrasında suça dönüşecek bir olaya bulaştığını fark etmiyor bile.
There's no way they could get all that ammo past him without a little insider help. Exactly.
- Kesinlikle.
That's... this is a latte.
Latte bu.
You said she was a star, and that's right.
Kate'in bir yıldız olduğunu söylemiştin. Doğruymuş.
Yeah, here's one that's not.
İçeride olmayan bir tane.
That's Ganz's partner.
Mannis. Ganz'in ortağı.
Just that it's in Manhattan.
- Mannis'in telefonu ile yer belirlediniz mi?
Well, my partner's on that.
Ambulansı ara. - O işi ortağım yapıyor.
That's weird?
Bu garip değil mi?
I hear an ugly argument in there, and it's not about fashion - - that's my cue.
Bir tartışma oluyor ve tahminim moda ile ilgili değil.
What I haven't figured out, if that's the case - - why are you still playing telephone from the Stryker Island day spa?
Anlayamadığım şey ise neden Stryker Adası'nda hala telefonla oynadığın?