Anlıyorsun translate English
4,466 parallel translation
Durumun nasıl göründüğünü anlıyorsun değil mi?
You understand how this looks.
Şu anda olduğun şeyden daha fazlası olamayacağını anlıyorsun değil mi?
You do understand you'll never be anything more than what you are.
- Sana işkence edeceğimi anlıyorsun.
You understand I'm gonna have to torture you.
Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?
Do you see where I'm going with this?
Gördün mü, şimdi beni anlıyorsun.
See, now you get me.
Ayrıca itfaiye istasyonunda çalışmak pek de zevksiz bir iş değil. Ne dediğimi anlıyorsun.
Plus it's no chore hanging around a firehouse, if you know what I mean.
- Pekâlâ. Bazen durum kötüye gitmeden önce uzaklaşman gerekir, anlıyorsun değil mi?
Sometimes you need to step away from a situation before it goes bad, you know what I mean?
Gördün mü, artık beni anlıyorsun.
See, now you get me.
Senden şüphe etmiyorum ama gerçek olmadığını nasıl anlıyorsun merak ediyorum.
It's not that I doubt you. I'm just curious how you know it's not real.
Peynirden anlıyorsun, Leslie.
Good cheese eye, Leslie.
Yani beni anlıyorsun.
( chuckles ) So you get it.
Anlıyorsun.
You understand.
- Dediğimi anlıyorsun değil mi?
- You know what I mean?
Bunu anlıyorsun değil mi?
You know that, don't you?
Kimyasallardan iyi anlıyorsun, Perd.
You definitely understand what chemicals are, Perd.
Sanattan da mı anlıyorsun?
Oh, you know about art, too?
Mutluluğu anlıyorsun, değil mi?
You understand happy, right?
Ama demek istediğimi anlıyorsun, değil mi?
But you see what I mean, right?
Şimdi anlıyorsun...
It's coming together.
Bunu anlıyorsun, değil mi? Pekâlâ.
You understand that, don't you?
Evet, sen anlıyorsun.
Yes, you get it.
Joey "geri çekil" dediğinde sen "Seni sevmiyorum" diye anlıyorsun.
When Joey says, "stand down," you're hearing, "I don't like you."
Şimdi bunun ne kadar önemli olduğunu anlıyorsun.
you know how serious this is.
Anlıyorsun değil mi?
You understand, don't you?
Fotoğraflara bakınca, yılların nasıl geçtiğini anlıyorsun.
Time goes by with photographs.
Beni yanlış anlıyorsun, Regina.
You misunderstand me, Regina.
- En azından güzellikten anlıyorsun.
At least you have eyes.
Anlıyorsun değil mi?
You get that?
Beni anlıyorsun değil mi spike?
You get it, don't you, spike?
Tüm bunlar ancak Fil bizzat gelirse işe yarayacak, anlıyorsun değil mi?
This whole thing only works if The Bishop turns up in person, you understand that? Yeah, he'll the.
Bunu anlıyorsun, değil mi?
You understand that, right?
Durum tespiti yapmak bizim için önemli, anlıyorsun.
You understand our need for diligence.
Bu kadar yolu yanağına bir öpücük kondurmak için gelmedim. Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?
I didn't come all this way for a kiss on the cheek, you know what I mean?
Bunun bir dayanıklılık yarışı olduğunu nasıl anlıyorsun?
How do you figure this is an endurance race?
Anlıyorsun değil mi?
Understand?
Bu şey değil, anlıyorsun ya.
It just doesn't... you know what I'm saying.
Demek istediğimi anlıyorsun.
You know what I mean.
Ne zaman bir kasabaya girsek 456'nın orada olduğunu anlıyorsun. Deprem oluyormuş gibi sallanıyor etraf.
When we reached a village, knew that the 456 was there... because we were jumping, jump here, jump there.
Bunu bazı insanların anlamaması çok komik. Ama sen anlıyorsun.
It's funny to me that some people don't get that.
- Anlıyorsun değil mi tatlım?
You do understand, don't you, love?
- Durumu yanlış anlıyorsun.
You're taking this the wrong way.
İşte, gerekçeyi anlıyorsun.
So, you understand reason.
Beni anlıyorsun değil mi?
You know what I'm saying?
Dediklerini nasıl anlıyorsun?
How do you know what he's saying?
- Neden bahsettiğimi anlıyorsun değil mi?
You know what I mean, though? But with class. And pretentious.
Gördüğünde anlıyorsun.
You'll know it when you see it.
Yanlış anlıyorsun...
I don't want you to think...
Bir sürü şey istiyorum. Kastettiğimi anlıyorsun.
I want lots of things.
Anlıyorsun?
Feel me?
Araştırma yapmıyorsun ve bunu anlıyorum.
I mean, you don't do research, and I get it.
Beni bu işlerden uzak tutmaya çalışıyorsun anlıyorum ama tutulduğun şey her ne ise ben dışındayım, dışarıdayım yani senin yapamayabileceğin şeyleri yapabilirim.
Man, I can dig. You're trying to chase me off of this. Whatever it is that you're caught inside, I'm out here on the outside of it.