Bana söyleyebilirsin translate English
1,349 parallel translation
Bana söyleyebilirsin.
You can tell me.
Onu bulduysan bana söyleyebilirsin.
You can tell me if you found her.
- Onu bulduysan bana söyleyebilirsin.
- You can tell me if you found her.
Bana söyleyebilirsin.
You could tell me.
- Bana söyleyebilirsin.
You can tell me.
Çünkü bana söyleyebilirsin. Önemli değil.
You can tell me, it's all ok.
Eğer Avrupa'dayken fahişe istiyorsan, çekinmeden, bana söyleyebilirsin.
You know, if you want to see prostitutes while we're in Europe, feel free. You can just go, "Hey, Devin, catch you later," and go and do your thing.
Hadi ama, bana söyleyebilirsin.
Go ahead, you can tell me
Sen de bana söyleyebilirsin.
You can call me that, too.
Sorun değil, bana söyleyebilirsin.
It's alright. You can tell me.
Olay her ne ise, bana söyleyebilirsin.
Whatever it is, you can tell me.
Ben de sen bana söyleyebilirsin diye ümitliydim.
I was hoping you could tell me.
Gwyneth, bana söyleyebilirsin.
- Gwyneth, you can tell me.
Ne yapmaya niyetlendiğini bana söyleyebilirsin.
You can tell me what you intend to do about it.
Bana söyleyebilirsin.
Oh, you can tell me. It's totally cool.
— Belki sen bana söyleyebilirsin.
- Maybe you can tell me.
Böyle şeyleri bana söyleyebilirsin...
You can talk to me,'cause I get things done, so...
Bak, sorun herneyse, umarım bunu bana söyleyebilirsin, çünkü daha uzunca bir süre birlikte çalışacağız, ve ben...
Look, whatever it is, I hope you can talk to me about it, because we are liable to be working together for a long time, so I don't want to...
Bana söyleyebilirsin, çekinme.
You don't even have to vocalize it.
Bana söyleyebilirsin.
You have to tell me.
Bana söyleyebilirsin.
I don't care if you stole it. You can tell me.
İçinde kalan bir şey varsa, bana söyleyebilirsin.
You know, if there's anything that you want to get off your chest, you can tell me.
Çeyrek siyahtı. Yani kesinlikle bana söyleyebilirsin.
Quarter black, but, I mean, you could definitely tell.
- Bana söyleyebilirsin.
- You can tell me.
Nedir bana söyleyebilirsin.
What is it? You can tell me.
Bana ne söyleyebilirsin?
So what can you tell me?
- Ford, bana ne söyleyebilirsin?
- Ford, what can you tell me?
Bana her şeyi söyleyebilirsin.
You can tell me anything.
O zaman bana kimin benim memurumu vurduğunu söyleyebilirsin.
Then you can tell me who shot my cop.
Bana adını söyleyebilirsin. - Hayır.
No, you blew it.
- Bana ismini söyleyebilirsin. - Hayır, söyleyemem.
- You can tell me his name!
Haydi ama bana adını söyleyebilirsin.
Oh, come on, you can tell me your name.
Seni aslanlarıma attığım zaman, kendin söyleyebilirsin. Bana yakında taze et bulamazsan koca kıçının gideceği yer de orası olacak.
You can tell him yourself when I throw you to my lions, which is where your fat ass is headed unless you find me some fresh meat... and soon.
Bunu bana nasıl söyleyebilirsin?
How can you say that to me?
Bana gerçeği söyleyebilirsin.
You can do it. You can just tell the truth.
Bunu bana nasıl söyleyebilirsin?
How can you say this to me?
Bana söyleyeceğin her şey, Clara'nın önünde söyleyebilirsin.
"You know what? I think she's a bit cool about the whole thing."
Bakan'a düzenlenen saldırı hakkında bana ne söyleyebilirsin?
Tell me about the attack on the secretary.
- Bana ne söyleyebilirsin?
- What can you tell me?
Bana durmamı söyleyebilirsin, David.
You know, David, you could tell me to stop.
Bana ne söylemek istiyorsan, Bay Majors'a söyleyebilirsin.
Whatever you want to say to me, you can say to mr. Majors.
Bana söylemek istediğin ne varsa, şimdi söyleyebilirsin.
If there's anything you'd like to tell me at any time, you feel free to go ahead and say that.
Onu tanımıyorum ama belki sen onun hakkında bana bir şeyler söyleyebilirsin.
I don't know her, but maybe you can tell me a little bit about her.
Ama bana söyleyeceğin ne ise, buradaki genç adamın önünde de söyleyebilirsin.
But you got anything to say to me, you can say it in front of the young man here.
Belki sen ona yanlış gördüğünü falan söyleyebilirsin. Bana bir şans daha versin diye onu yüreklendirirsin.
I thought maybe you could tell her you made a mistake, encourage her to give me another chance.
Çabuk ol, hızlı davranırsan belki bana beni sevdiğini falan söyleyebilirsin.
Quick, maybe you can tell me you love me or something.
Bana şimdi söyleyebilirsin.
You could tell me now.
Şu Gerak denen adam hakkında bana ne söyleyebilirsin?
What can you tell me about this Gerak fella?
Bana Memur Leo hakkında ne söyleyebilirsin, ya da ailesi hakkında?
What can you tell me about deputy Leo, about his family?
- Bana bu iğrenç ilanı kimin yayınlattığını söyleyebilirsin!
- Tell me who put up this disgusting ad.
O zaman bana ne kadar berbat olduğunu söyleyebilirsin.
Right, well, good! You can tell me how much it sucked!
söyleyebilirsin 37
bana bunu yapma 64
bana yardım et 686
bana uyar 325
bana ne 176
bana yalan söyleme 146
bana göre 203
bana bak 1395
bana öyle bakma 161
bana gel 139
bana bunu yapma 64
bana yardım et 686
bana uyar 325
bana ne 176
bana yalan söyleme 146
bana göre 203
bana bak 1395
bana öyle bakma 161
bana gel 139
bana yalan söyledin 158
bana bir sigara ver 29
bana güven 272
bana biraz para ver 28
bana sorma 88
bana biraz zaman ver 38
bana ver 290
bana biraz su ver 19
bana bir bira ver 21
bana bir bak 53
bana bir sigara ver 29
bana güven 272
bana biraz para ver 28
bana sorma 88
bana biraz zaman ver 38
bana ver 290
bana biraz su ver 19
bana bir bira ver 21
bana bir bak 53