Söyleyebilirsin translate English
5,543 parallel translation
Saklanıp evcilik oynayacağına, gözlerimin içine bakıp anlaşmamızı bozduğunu söyleyebilirsin.
You can look me in the eye and tell me that you're reneging on our deal instead of hiding out and playing house.
Hıyanetimi. Rahatça söyleyebilirsin.
_
Well ona senin hayatını kurtarmaya çalışırken öldüğünü söyleyebilirsin.
Well you could tell her that he died trying to save your life.
Kalinda, Bishop'a söyleyebilirsin.
Kalinda, you would tell bishop.
Böyle söylediğimi söyleyebilirsin ona.
Feel free to tell him I said so.
Onun yerine bana söyleyebilirsin.
You can tell me instead.
Babanın bir dondurma dükkanı olunca bana ne yapacağımı söyleyebilirsin.
Well, when your dad owns an ice cream parlor, you can tell me what to do.
- Daha iyi yalan söyleyebilirsin, Shaw.
You can lie better than that, Shaw.
- Bunu sen söyleyebilirsin.
- You could say that.
Bunun matematiksel olduğunu söyleyebilirsin.
It's mathematical, you could say.
Babana içine girdiğini söyleyebilirsin.
You can tell your father that you were inside of him.
Dinah, korktuğun neyse bana söyleyebilirsin.
Dinah, you can tell me whatever it is you are afraid of.
Hadi yapma, bundan daha fazla şey söyleyebilirsin.
Ah, come on. You got to do better than that.
John hakkında başka ne söyleyebilirsin?
What else can you tell us about John?
Bu gazı çalarak nasıl bir orospu çocukluğu yaptığımı bununla ne kadar masum insan öldüreceğimi falan söyleyebilirsin.
You know, how I'm a son of a bitch for stealing this gas... How it's gonna kill a bunch of innocent people.
İstediğini söyleyebilirsin.
You say what you want.
- Norman, bana söyleyebilirsin.
Norman, you can tell me.
Böylece bugün bir halta yaradığını söyleyebilirsin.
At least then you could say that you achieved something today.
Ona söyleyebilirsin.
You can tell him.
Şimdi tüm arkadaşlarına "en iyi" tarafından dolandırıldığını söyleyebilirsin.
You can tell all your friends you've been conned by the best.
Bize söyleyebilirsin.
You can tell us.
Lise futbol takımında yediğiniz yemeklerden söyleyebilirsin.
You can tell by the laminated high school football schedule on the wall.
Gidemeyeceğimi büyükanneme söyleyebilirsin.
You could tell Gran I can't go.
Ona söyleyeceklerini bana söyleyebilirsin.
Anything you have to say to her, you can say to me.
Her iki şekilde de, um... Sadece geçici bir ilgi olduğunu sen, ben üzerinden olduğumu söyleyebilirsin.
Either way, um... you can tell her that I'm over it, that it was just a passing interest.
30, 40 saniye içinde dünyayı ayaklandırmanı sağlayacak neler söyleyebilirsin düşünmeye başla.
Now, figure out what you can say in about 30 to 40 seconds to wake up the world.
Neler söyleyebilirsin Byron?
Byron, what can you tell us?
Şey, belki Philly'e gittiğinde ona evinde köpeği dışında... da bekleyenleri olduğunu söyleyebilirsin.
Well, maybe when you go to Philly you can tell her there is more than a dog waiting for her back home.
Lola, bana doğruyu söyleyebilirsin.
Lola, you can tell me the truth.
Ne olursa olsun Frank, bana söyleyebilirsin.
Whatever it is, Frank, you can tell me.
Bana söyleyebilirsin.
You can tell me.
Bunu nasıl söyleyebilirsin?
Oh, how can you say that?
Bana istediğini söyleyebilirsin, ama sen ve sinsi arkadaşının bize zarar verdiğini bir öğrenirsem, sizi öldürürüm.
Now, you can tell me anything you want, but don't let me find out that you and your weasel friend had anything to do with hurting our kind, or I will kill you dead.
İstersen benden duyduğunu da söyleyebilirsin.
You can quote me if you like to. Okay.
Bize ne söyleyebilirsin?
What can you tell us?
Bize söyleyebilirsin.
You could tell us.
Roarton hakkında dilediğini söyleyebilirsin dostum ama sıkıcı diyemezsin.
You can say what you like about Roarton, lad, but boring it wasn't.
Bunu nasıl söyleyebilirsin?
How can you say that?
İstediğini söyleyebilirsin tabii ama o oldukça sadık biri.
Say what you will, but he's very loyal.
Bana bunu burada söyleyebilirsin ya da seni boğazladıktan sonra hapiste söyleyebilirsin.
Well, you could tell me here, or you can tell me in jail after I've hauled you out of here by your throat.
Onun hakkında ne söyleyebilirsin?
What can you tell me about him?
Söyleyebilirsin.
Just tell me.
Genç bir kıza, annesinin doğranarak öldüğünü nasıI söyleyebilirsin?
How do you tell a young girl her mother's been butchered to death?
Leslie arkadaşına sevgilimin ondan çok daha seksi olduğunu söyleyebilirsin.
Leslie, you can let your friend know that my girlfriend is way hotter than her.
Ona kimsenin bilmediği bir şeyi söyleyebilirsin. Ailendeki biri hakkındaki özel bir şeyi mesela.
Perhaps tell her something no one else knows, something private about someone else in your family.
-... istediğin şarkıyı söyleyebilirsin.
- you can say whatever you want.
Çok büyük bir dövüşçü getireceğini söyleyebilirsin.
You can say that you got a big fighter.
Ne istiyorsun, söyleyebilirsin.
Maybe you could tell me.
- Sorun yok, söyleyebilirsin.
It's okay. You can tell him.
Belki bana F.B.I'la oldugunu söyleyebilirsin.
Well, maybe you can tell me if you're with the FBI.
Artık ona da söyleyebilirsin.
- You might as well tell her.
söyle 2270
şöyle 191
söyledim 318
söyledi 132
söyledin 99
söylemiştim 315
söylemiştin 61
söyle bana 1105
söyleme 186
söylemeyeceğim 91
şöyle 191
söyledim 318
söyledi 132
söyledin 99
söylemiştim 315
söylemiştin 61
söyle bana 1105
söyleme 186
söylemeyeceğim 91
söylemem 123
söyleyeceğim 241
söylemedim 113
söylesene 1323
söylemek istediğim 130
söylemedin 49
söylerim 244
söyleyeyim 186
söylemeyecek misin 32
söyle ona 443
söyleyeceğim 241
söylemedim 113
söylesene 1323
söylemek istediğim 130
söylemedin 49
söylerim 244
söyleyeyim 186
söylemeyecek misin 32
söyle ona 443
söylemiyorum 60
söylediler 23
söylemem gerek 33
söyle bakalım 455
söyleyin bana 123
söylediğim gibi 241
söyledin mi 33
söylemedi 153
söyleyemem 305
söylemedim mi 39
söylediler 23
söylemem gerek 33
söyle bakalım 455
söyleyin bana 123
söylediğim gibi 241
söyledin mi 33
söylemedi 153
söyleyemem 305
söylemedim mi 39