Bu yanlış translate English
8,700 parallel translation
Bu yanlış. Elimde bir şey yok ve bir gün verdi sadece.
I don't have anything, and he only gave me a day.
Bu yanlış hissettiriyor.
No, this feels wrong.
Bu yanlış. O yavşağa dönemezsin...
You cannot go back to that asshole...
Bunu yaptığı zaman, bu yanlış olur.
And when he does, it's the wrong one.
Genç aşkı desteklerim, ama, uh bu yanlış, değil mi?
I am all for young love, but, uh... but this is wrong, right?
Bu yanlış.
That's wrong.
Hayır, bu yanlış!
No, this is wrong!
Bu yanlış.
It's all wrong.
- Bu yanlış soru Duke.
- That is the wrong question, Duke.
- Bu yanlış Boyz II Men şarkısı.
Oh, God, it's the wrong Boyz II Men song.
- Bu yanlış.
- That is incorrect.
- Bu yanlış.
- That is correct.
Bu yanlış.
That is incorrect.
Bu yanlış.
This is wrong.
Bize yanlış yapanlara karşı birleşmemiz için kaderimizin kontrolünü elimize almamız için fırsat bu fırsat Da Vinci.
This is our opportunity, da Vinci, to unite against those who've wronged us. To take control of our destiny.
Yanlış birşey yapmadın. Seni uyuşturucu satıcısı sanmıyoruz ama bölge araştırmamız diyor ki bu paket kesinlikle eroin.
We don't think that you're a drug dealer, but our field test showed that this package here is definitely heroin.
Bu asla yanlış değil.
That's never wrong.
Görünüşe göre bu gece sen de benim gibi yanlış tarafta yer aldın.
Sounds like you ended up on the wrong side of the action tonight, like me.
Yedi yıl önceki vakada teorine inanmıştım, ve bu seferde yanlış olma riskini göze alamam.
I believed your theory on the crime seven years ago, and I'm not gonna risk you being wrong now.
Evet. Yanlış anlama anne ama bu kısmı yalnız yapmak istiyorum.
Well... don't take this the wrong way, Mother, but...
... bu yaptığım yanlış.
Is wrong.
Bunu benim yapmadığımı adın gibi biliyorsun, bu da demek oluyor ki, SSR yanlış adamı arıyor.
You know darn well I didn't do this, which means the SSR is looking for the wrong guy.
Bu adamın yaptığı şeyler yanlış.
What this man is doing is wrong.
Bu yanlış!
This is wrong!
- Yanlış bu.
That's wrong.
Bak pislik gibi davrandığımı biliyorum ama yanlış bir pislik gibi davranıyordum ve bu sefer doğru yönde bir pislik gibi davranacağım.
Look, I know I was a dick before, but I was the wrong kind of dick, and this time, I'm being the right kind of dick.
Bülbüller'in hırsının her zamankinden daha fazla olması harika bir durum çünkü bu güce ve sadakete, yanlızca bölgesel yarışmalar için değil, bu yılki ulusal yarışma için de ihtiyacımız var.
And I think it's so awesome that the Warblers'passion for show choir is stronger than ever,'cause we're really gonna need that strength and commitment to not only win sectionals, but to take it all the way to nationals this year!
Galiba kendimize şunu sormamız gerek : Bu hâkim sadece yanlış zamanda yanlış yerde miydi bütün bu karışıklık onun mu hakkında?
Well, you know, I guess we gotta ask ourselves, was this judge just in the wrong place at the wrong time, or was this whole mess about her?
Ailenin bu işte yanlış yola sapacağından korkuyorum.
I'm worried your family's gonna go the wrong way on this thing.
Bir şeyde yanlış yaptıysak, ben başta bir yanlış yaptıysam bu konu daha kapanmamışsa yılanın kuyruğu bile...
I-I mean, if we've just messed things... if I've just messed things up from the start, if... if this is still not over, just the tail of the snake...
Tüm insanların gözü bizim üzerimizde. O yüzden, üstlendiğimiz bu işte Tanrımıza bir yanlış yaparsak mevcudiyetini geri çekmesine neden olursak dünyanın dört bir yanında bir hikâye ve deyim oluruz.
The eyes of all people are upon us, so that if we shall deal falsely with our God in this work we have undertaken, and so cause him to withdraw his presence him from us, we shall be made a story and a byword
Bu zamana kadar yanlış yapıyormuşum.
I've just been doing it all wrong.
Bu kızın yanında biz silah tutamayan çeteye döndük, yanlış mı?
Boy, she makes us look like the gang that can't shoot straight, doesn't she?
Bu konuya yanlış yaklaşıyormuşum.
I've been going about this all wrong.
Ama fizik zaten bunu doğru olmadığını kanıtladı, bu yüzden yanlış veri yüklemiş olmalıyım.
But physics has already proven that not to be true, so I must've loaded the data wrong.
Çünkü kabinin derinliklerinde bu yaptığının yanlış olduğunu biliyorsun.
Because deep down you know this is wrong.
Onları sağ salim iade edin ve bu basit yanlış anlamayı unutalım.
Return them to us unharmed and we'll consider this a simple misunderstanding.
Yumuşak sikinde benim için sakladığın ipuçlarını yanlış anladıysam kusuruma bakma. Şu anki ruh hâlin kadar tatsız bu arada.
God forgive me for misreading what subtle clues you embed for me in your limp dick, which is as wishy-washy as your fucking mood.
Ne kadar kötü de olsa, ne kadar yanlış da olsa bu yara seni daha iyi biri yapabilir.
Bad as this is, wrong as it is... this hurt... it can make you a better man.
Ama bu deney yanlışmış, yasakmış yani.
But the experiment was wrong, forbidden.
- Bu bir yanlış anlama.
- It's a misunderstanding.
Muhtemelen bu asabiyetinin başını ilk kez belaya sokuşu değil, yanlış mıyım?
Probably not the first time your temper got you into trouble, is it?
Bu işin bir doğru yolu, bir de yanlış yolu var.
There's a right way and a wrong way.
Bu bana ters çünkü... mahkeme olması için yargıçlık edecek yetkiniz olması gerekir. Bunun için de doğruyla yanlış arasındaki farkı bilmeniz gerek. Ama siz bilmiyorsunuz.
Well, I got a problem with that, because a Tribunal implies that you have the authority to judge, and in order to judge you have to know the difference between right and wrong.
Çünkü bu yaptığınız yanlış.
And you don't, because this is wrong.
Bu şiddet yanlısı ve ırkçı grubun lideri... üzülerek söylüyorum ki, polis memuru Jessie Acker.
The leader of this violent and racist group, I am sad to say, is a police officer, Jessie Acker.
Protokolleri ben uydurdum ki Humanich'ler yanlışlıkla doğruyu deneyim ederek öğrenebilseler. Bu çok önemli.
I invented the protocols so that Humanichs have time to learn right from wrong through exposure and experience... it's crucial.
Bu davada doğru ve yanlış birçok şeyimiz vardı, ha?
Guess we got a few things right and wrong about the case, huh?
Bu çok yanlış!
That's wrong!
Ama hiç bu hisse kapıldın mı? Önemli bir şeye yanlış karar vermişsin gibi?
But you ever get that feeling... like you mishandled something important?
Bu durumdan tahrik olmam yanlış bir şey mi?
Is it wrong that I'm slightly turned on by this?
yanlış 511
yanlıştı 16
yanlışlıkla oldu 20
yanlış anladın 80
yanlış anlama 85
yanlış numara 72
yanlış yaptım 18
yanlış oda 23
yanlış yapıyorsun 36
yanlış olan ne 69
yanlıştı 16
yanlışlıkla oldu 20
yanlış anladın 80
yanlış anlama 85
yanlış numara 72
yanlış yaptım 18
yanlış oda 23
yanlış yapıyorsun 36
yanlış olan ne 69
yanlış cevap 43
yanlış düşünüyorsun 23
yanlış mıyım 46
yanlış anlamışsın 22
yanlış adam 16
yanlış anladınız 51
yanlış olan nedir 21
yanlış bir şey yok 16
yanlış bir şey mi söyledim 70
yanlış anlamayın 50
yanlış düşünüyorsun 23
yanlış mıyım 46
yanlış anlamışsın 22
yanlış adam 16
yanlış anladınız 51
yanlış olan nedir 21
yanlış bir şey yok 16
yanlış bir şey mi söyledim 70
yanlış anlamayın 50