Bır translate English
28,968 parallel translation
Belki ikimiz biner anneni bırakırız Norman.
Well, maybe you and I get in, Norman, and we leave her on the ship.
Her şeyi bir kenara bırakmaya hazırım.
I'm prepared to throw it all away.
Hayır, hastaneye bıraktığım güller.
No, the-the roses I left at the hospital.
Peşini bırakmanı imkansızlaştırır.
It makes it impossible to let go.
Artık bırakmaya hazır mısın kendini?
Now... you have to let go... of you.
Bence bunun bir sebebi de annelerimizin, babalarımızın, ninelerimizin ve dedelerimizin bizim için yemek pişirmelerinin bıraktığı etkili anılardır.
And I think some of it has to do with the fact that we all have powerful memories of being cooked for by our moms, by our dads, by our grandparents.
Beni bırakır mısın?
Want to give me a ride?
Sonra son Jonathan Daniel shotımı atardım talimatlarımı bırakır ve.. defin işlemleri için 6.500 dolarlık çek bırakırdım.
Then I'd take my final, last shot of Jonathan Daniel's, leave the instructions for my internment and a nice $ 6,500 check for burial costs.
Nick, bazen sevdiklerini korumanın yolu akışına bırakmaktır.
Nick, sometimes the only way to protect the ones you love is to let them go.
Sabah seni okula bırakırım, tamam mı?
I'll walk you to school in the morning, okay?
Ama seni kaçıran kişi aceleyle oradan ayrılmışsa eğer belki ardında bir şey bırakmıştır.
But if your abductor was in a hurry, perhaps he left something. I don't know.
Oh, genel olarak seni çocukluğuna döndürür ve orada bırakır.
Oh, it pretty much takes you back to your childhood and leaves you there.
Merhaba, Yıldırım Ekspres filmini bırakmaya gelmiştim ben de.
What's up? Hey, I'm just dropping off "silver streak."
Onu ve yanan dölünü bırakıp gidecektim sonra acısının seninle konuştuğunu duydum ve ben de yeniden buluşma hayranıyımdır.
I was gonna leave her and her smoldering spawn here, but then I saw her pain speak to you and, well, I'm just a sucker for a reunion.
John bu gece beni öldürmeye kalktığını biliyor Wayne, o yüzden peşimi bırak. Çünkü benim minik kardeşim çok korumacıdır.
John knows you tried to kill me tonight, Wayne, so back the fuck off because my baby brother, he's very protective.
muhabbet kuşu gibi davranmayı bırakır mısın?
Would you please stop acting like a parakeet?
Ve ne zaman hazır olduğunu hissetiğimde seni bıraktım.
And when I knew you were ready, i let you go.
Lütfen bırak beni bırak Hayır, hayır, gitmeyeceksin.
Please just let me go. No, no, you are not gonna go.
Lütfen bırak beni bırak Yok hayır!
Please just let me go. No!
Hayır, hormon almayı bırakman gerekiyor.
No. I mean, the hormones, you have to stop taking them.
Evet ama yatırımcı az önce kontratı bize bırakıp gitti.
Yeah, but the thing is the investor has just dumped this contract on us, right?
Şimdi bırakırsak, sizz adımızı korkağa çıkarır.
We walk away now, Sizz puts it on the streets that we pussied out.
O zaman bırakın onları hayal kırıklığına uğratalım.
Then let us disappoint them.
Bizi biraz yalnız bırakır mısın doktor?
Can you give us a minute, Doctor?
Aslında Laurel saldırıya uğradığı gibi bıraktınız.
Actually you stopped working it moment Laurel was attacked.
Bu kaynağı benim acil servis hemşirelerime tahsis edelim yoksa iş bırakmalarına ben de liderlik edeceğim.
Allocate those funds to my E.R. nurses or not only will they walk out, I'll lead them.
Nereye istersen bırakırız.
We will drop you off anywhere you want.
Hayır, bırak kalsın.
No, it's fine.
Bu topuklar havuza sürüklenirken kaldırımda iz bırakmış olmalı.
These heels definitely left a trail over there By the flagstone where she was dragged to the pool.
- Birinci seçenek. Seni askeri mahkemeye bırakırız, hırsızlık ve görevi ihmalden yargılanırsın.
Option 1... we let the Army court-martial you for theft and dereliction of duty.
Her günkü performansını bir yana bırakırsak Dedektif Sanchez'in geçen haftaki soruşturmayı bitiriş şeklinin Los Angeles Emniyeti'nin ilkelerine aykırı olduğu gayet açık, değil mi?
Without saying anything about his overall Day-to-day performance, it's clear, isn't it, That the way in which detective sanchez ended
"Ah, Bobby" derdim, "sen benden çok daha fazla çalışıyorsun bırak da faturaları ben halledeyim." Şirkete ait kredi kartından yapılan devasa şahsi harcamaları kapatmak için giden çekleri gördüğümü anlamıyordu sanırım.
"Oh, Bobby," I'd say, "you work so much harder than I do. Let me handle the bills." I don't think he understood that I was seeing checks go out, to cover these giant personal expenses
Ya da büyük bir travma geçirip konuşmayı temelli bırakır.
Or he could be so traumatized that he shuts down permanently.
Hayır, Warren'la bıraktım.
No, I left her with Warren.
Grey acil serviste hastayı sana bırakmış.
Grey handed this patient off to you in the E.R.
Beni yalnız bırakır mısın?
Would you just leave me alone?
Hope'un kliniğindeki belgeleri gözden geçiriyordum, ve işe gitmeden onları bırakırım diye düşündüm.
Well, I was reviewing protocols for Hope's clinics, and I was hoping to drop them off before work.
Eddie, Sam'e eğer yardım etmeyi bırakır ya da yetkililere giderse senin peşine düşeceğini söylemiş.
Eddie had told Sam that if he stopped helping him or if he went to the authorities, then he would come after you.
- Eğer istersen seni bırakırım.
- If you want, I can drop you.
Zayıflık, beni hamile bırakıp terk eden sevgilimin ardından döktüğüm gözyaşlarıdır.
A weakness like the tears I shed for the boyfriend. ... that got me pregnant and left.
31 çekmeyi bırak git biraz cevap bul da Travis Mack'e imza attırıp Anderson'ın tekmesini kıçımdan çekebileyim.
Stop jerking off and get some fucking answers so we can sign Travis Mack and I can get Anderson's foot out of my ass.
- Hayır, B, be, ben yapmadım.
- No, I-I-I didn't, I...
Hayır, bıraktım.
Nope.
Her kimsen, sen şanslı bir s vardır. O. B.
Whoever you are, you are one lucky S.O.B.
İnsanların senden nefret etmesinden bıkmışsındır artık Horace.
- Yeah, you got to get jaded to people hating you, Horace.
Ve bağırıp çağıran bir sesli mesaj bırakmış. İşte burada.
There she is.
Hayır, diyoruz ki müvekkiliniz kankasını bir bara götürüp iyice sarhoş etti Nick'e onu eve götürmek için arabada bekleyeceğini söyleyip onu önceden kazdığı mezara götürdü, IŞİD üyesi gibi giyindi, arkadaşının kafasını bıçakla kesip videoya çekti ve bunu terör eylemi gibi göstermeye çalıştı!
No, sir, we're saying that your client took his buddy to a bar, where he got him good and drunk, and he told Nick that he would wait outside to give him a ride, drove him to a pre-dug grave, and then dressed up like he was in ISIS and cut his friend's head off with a knife on video to make it look like an act of terrorism!
Yahudi soykırımı sırasında gaz odalarında kullanılan zehir.
Zyklon, as in Zyklon-B, the poison they used in the gas chambers during the Holocaust.
Tansiyonu düşüyor ve aşırı sıvı yüklemesi yapılmış durumda.
His B.P. is dropping, and he's fluid overloaded.
Hayır, b-ben çağırırım.
No, I-I'll do it.
Ve "B" eve dönmeye hazır.
And "B"... she's ready to go home.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir tanem 228
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
bir şey yok 987
bir tanem 228
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
birisi 209
birini 32
bir gelişme var mı 30
bırakıyorum 119
bir ay sonra 33
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29
birini 32
bir gelişme var mı 30
bırakıyorum 119
bir ay sonra 33
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29