English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ H ] / Hiç de

Hiç de translate English

29,996 parallel translation
Anlaşılan hiç de kıyak değilmiş.
Turns out she wasn't dope at all.
Burası hiç de beklediğim gibi bir yer değil.
This, um... this place isn't what I was expecting.
Hiç de onun tarzı değil.
That's not sketchy at all.
Başarı hiç de kolay kazanılmaz. Ne zaman yeteneğini sergileyecek olsa bir şeyleri deviriyor.
Which is no easy feat, when your talent demonstration is knocking things over.
Hayır, hiç de değil.
Oh, no, he's not.
Bak, hiç de pişman değilsin.
See, you don't seem remorseful.
- Hiç de olmadı.
- It did not.
Seyretmesi hiç de kolay değildi.
It wasn't easy to watch.
Hiç de tamam değil.
Not okay.
Sanırım asıl bilmek istediğim ben ver Oren için hiç denememişken nasıl başkasına kısa süreliğine de olsa babalık yapabildi.
So I guess what I want to know is how could he be a father to someone else- - even for a little while- - but not even try with me and Oren?
Hem de hiç değil.
Not that at all.
- Hayır, hayır, hiç de değil.
No, no, not at all.
- Yok, hiç de değil.
- No. Not at all.
Hiç de iyi görünmüyor. - Eleven'daki çocuk daha fazla telefon kartı satmaya başladıklarında haber verecek. 7
It's not a good look.
Kusura bakma, hiç de öyle olacağını sanmıyorum.
I'm sorry. I don't think so.
Hiç de bile!
I am not!
Bazen hiç de etkilemeyebilir, şanlısın yani. Ama Jesse etkilendi. Ne kadar etkilendiğini öğrenmek için birkaç test yapmak istiyorum.
Sometimes not at all, so be thankful, but she was affected, and I want to run some tests and find out just how much.
Gördüm de Blair ile aranızdan su sızmıyor hiç.
I see you and blair are still attached at the hip.
Hiç böyle iyi hissetmemiştim hem de hiç. - Tamam, iyi o zaman.
Better than I have in... forever.
Penny hiç acı çekmedi ve sen de beni burda görmedin.
Penny didn't suffer. And you never saw me here.
Hem de başka birinin benden hiç bu kadar nefret etmediği kadar.
It's humanly impossible for her to hate me any more than she already does.
Şimdi Bonnie'de hiç affetmeyecek.
Now neither will Bonnie.
Bu demektir ki hiç şarşırmamak gerekirse Donovan başarısız oldu ve şimdi de Bonnie vahşi doğada avcılık oynuyor.
Which means, to absolutely no one's surprise, Donovan failed and now Bonnie's huntressing in the wild.
Yeni yıl arifesini şampanyayı ve senin son derece korkunç gitar çalışını. Her ne kadar iyi olduğunu söylesem de hiç iyi çalamadın.
New Year's Eve and champagne... and your terrible, terrible guitar playing that never really got any better, even though I said it did.
Ben de gelip soru sorardım ama o sorular hiç cevaplanmazdı.
So I would come and ask you a question, but those questions were never answered.
Canımı çıkarana kadar dövdüğünde de hiç sesin çıkmadı.
You didn't make a sound while you were beating the shit out of me.
- Beklemekten hiç hoşlanmam. - Ben de öyle.
I don't like waiting.
Biri gelip de tam şu anda kapınızın kilidini kırsa ne yapacağınızı bilemezdiniz hem de hiç.
If somebody came along and broke the lock right now, you wouldn't know what the hell to do with yourself... wouldn't have a clue.
- Hem de hiç.
- Not a lick.
Hem de hiç kimse değil.
No one's mad.
En son bir avukatla yattığımda hiç de iyi sonuçlanmadı.
Didn't turn out so well last time I slept with a lawyer.
Ne şimdi, ne de daha önceki işlerinde hiç ön saflarda yer almadı. Ben de düşündüm ki, belki de bilgisayarına bir göz atmalıyım.
I just thought maybe I should just look through his computer.
Bekle, eğer hiç ifade veren yoksa temsil sandalyesi de yok demektir.
Wait... If there's no deposition, then there can be no first chair.
Hiç şansım olmadığını düşünmüştüm. Bir de şimdiki haline bak.
I thought I'd never stand a chance.
Hem de hiç.
It's so not.
Hiç de sorun olmuyor.
Oh, uh, it's not been a problem at all.
Saat 8 : 30 oldu... belki de hiç gelmeyecek.
It's 8 : 30 already... who knows whether she's coming at all.
Mümkün değil... hem de hiç.
Not possible... not possible at all.
Hem de hiç!
Never!
Hem de hiç, güven bana.
Not at all, trust me.
Delice teorini ispatlamak da çürütmek de hiç ilgimi çekmiyor.
I have no interest in either proving or disproving your lunatic theory.
O durursa ben de dururum. Ve hiç durmayacak Carol.
I'll stop when he stops, and he will never stop, Carol.
Belki hiç çıkamayacağımı, böylelikle de bana söz verdiğin teslimatı yapamayacağını sandın.
Maybe you just thought I'd never get out, so you promised me shit you couldn't deliver.
Çöplüğümde hiç testis yok ne kara ayısının ne de başka bir hayvanın.
There aren't any testicles in my garbage, black bear or otherwise.
Bağır ve Oleg'e "keşke seninle hiç tanışmasaydım" filan de.
Just yell and tell Oleg you wish you never met him.
Daha önce de hiç böyle bir nezaketsizlikle karşılanmamıştım.
And I have never been treated with such rudeness.
Ben de hiç uyanamamaktan korkuyordum.
And here I was afraid I wasn't gonna wake up at all.
Benim de eşlik etmemi sağlamayı kendine görev edinmişti ama hiç başaramadı.
He made it his personal mission to get me to sing along, but he never succeeded.
İkinci seferde de hiç tanık yoktu.
There were no witnesses the second time.
Bunun başıma gelmesini ben de hiç sevmiyorum.
Man, I hate it when that happens.
Evet, Bayan West. Kolay oldu çünkü biz de daha önce buraya hiç gelmemiştik.
Yes, Ms. West, it was easy because we've never been here either.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]