Sadece sordum translate English
793 parallel translation
- Sadece sordum.
- Just asking.
- Sadece sordum.
- I just asked, that's all.
Bilmem, sadece sordum.
I don't know, I was just asking.
Sadece sordum.
You ought to know.
Sadece sordum.
Just a question.
Sadece sordum.
I was just asking.
Peder Tom'a sadece sordum...
- You... Ah, Lukey! I only asked Father Tom...
Sadece sordum.
I only asked.
Sadece sordum.
I just mention it.
Sadece sordum.
Just asking a question.
Sadece sordum.
I... just wondered.
Zaman çizelgesi doldurmamı mı istiyorsun? Sadece sordum.
What do you want me to do, punch a time clock?
Sadece sordum.
I just asked.
Sadece sordum.
Just asking.
Sadece sordum.
I was asking. Eh.
Yok, sadece sordum işte.
Nothing. Just asking.
Sadece sordum.
I'm just asking.
Sadece sordum.
Well. I was just asking.
Heyecanlanmayın yüzbaşı, sadece sordum.
Do not get excited, Captain. I was merely asking.
Oo, hayır, sadece sordum.
Uh, no, I was just asking.
Hayır, sadece sordum.
No, I just asked.
Sadece soru sordum.
I just asked you a question.
- Sadece bir soru sordum.
- I merely asked you a question, sir.
- Sadece uygarca bir soru sordum.
● Only asking a civil question, I was.
Sadece evlenecekler mi diye sordum.
I only said, "Is Vin going to marry Carol?"
Bir umut sordum sadece.
I was just hoping...
- Sadece nereye diye sordum.
- I just asked where. - Chile.
Sadece basit bir soru sordum.
I just asked a simple question.
Oranın Mavi Gardenya olup olmadığını sordum sadece.
I asked if this was the Blue Gardenia.
Sadece ne demek istediğini sordum.
Out with it. I only asked what you meant.
Sadece bir kaç soru sordum.
I was just asking questions.
- Sohbet olsun diye sordum sadece.
- I'm just trying to be friendly.
Ben sadece bunu sordum.
Just those I said.
Ben ona sadece "telefonunu kullanabilir miyim?" diye sordum?
I merely asked him if I could used the telephone.
Sadece makineye bağlandı mı diye sordum.
I only asked if he gave the test.
- Sadece ne istediğinizi sordum bayım.
- Just ask for what you want, mister.
Ben sadece bir soru sordum, Catherine.
I'm just asking a question, Catherine.
Sadece trenin nereye gittiğini sordum.
I just asked where the train goes.
Sadece ne kadar kalmayı planladığını sordum.
I'm just asking how long you figure to stay.
Sadece kafa derisi için ne istediğini sordum.
All I did was ask what he wanted for the Indian scalp.
Sordum sadece.
It was just a question.
Ona sadece bir görevin sonuçlarını sordum.
No, I was asking about the results of an assignment.
- Sadece bir soru sordum.
- I'm just asking a question.
Acelem yok. Saatin kaç olduğunu sordum sadece.
I just asked what time it was.
Sadece, sordum harekete geçmek için.
Just make a move, that's all I ask. Just make a move.
Nereli olduğunu sordum, sadece.
I just want to know where you're from.
- Sadece bir tane sordum.
- I asked only one.
Detayları merak etmiyorum. Sadece bir şeyi sordum.
I don't want details, I only want to know one thing.
Bunu sadece makalenizi daha iyi anlamak için sordum.
I just said that to understand your article better.
Sadece meraktan sordum.
I was... I was just checking.
Ben sana içeri girmek ister misin diye sordum sadece.
- I never said a thing about money. All I asked you was if you wanted to get inside.
sordum 54
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece merak ettim 133
sadece benim 48
sadece sen varsın 16
sadece bir adam 18
sadece merak ediyorum 23
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece merak ettim 133
sadece benim 48
sadece sen varsın 16
sadece bir adam 18
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece seni 36
sadece bir gece 27
sadece ben 126
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58
sadece bir kere 62
sadece bu 76
sadece beni 16
sadece seni 36
sadece bir gece 27
sadece ben 126
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58
sadece bir kere 62
sadece bu 76