Senın translate English
240,646 parallel translation
Sana önerim, sen aradan çıkmadan senin onların arasına karışman.
I suggest you get in before you get cut out.
Sen bunu yapmadın.
You clearly fucking don't.
Richard, adam olmazsın sen.
Richard, you are a stitch.
Bildiğin ninjasın sen.
You're a fuckin'ninja.
Sonucunda sen benim en yakın arkadaşımsın.
You are, after all, my best friend.
Eminim işler tersine dönseydi sen de aynı şeyi yapardın.
I'm sure if the situation was reversed, you'd do the same for me.
Yani Gavin çekildi, sen de acını dindirmemi istiyorsun.
So, Gavin pulls out, and you want me to be your sloppy seconds.
Sonucunda sen bir yatırımcısın. Başka ne olabilirdi?
Well, you are an investor, so what else would it be about?
N'apıyorsun sen?
What are you doing?
Taşşaklı adammışsın sen.
And I like the balls on you.
Sen de kafanı çok fazla oynattın.
Too many. And you move your head a lot.
Sen... sen bizim kodumuzu insanlara sormadan onların telefonuna mı yerleştirmek istiyorsun?
You're... you're talking about sneaking our code onto people's phones without them even knowing about it?
- Bunu sen mi yaptın?
- Did you do this?
Richard anlaşmayı kabul edecekti, ama sen elimizden aldın.
Richard was gonna take that deal, and then you pulled it right out from under us.
Hayır Jack, sen yapacaksın.
No, Jack. You are.
Pastaların tadına bakıyorduk, sen aradığında da,
We were tasting cakes, and then you called,
Sen haklıydın.
You were right.
Bir din adamına ihtiyacımız var ve bu kesinlikle sen olmalısın.
We need a man of God, and it absolutely has to be you.
Yani, sen kutsal bir adamsın.
So you're like a holy man.
Peki ne tür bir papazsın sen?
So what kind of chaplain are you?
Öyleyse sen neden onun odasını karıştırtıyorsun?
So why are you searching his room?
Sen bir avukatsın öyle değil mi?
You're a lawyer, aren't you?
Sen çok şanslı olmalısın.
You should be so lucky.
Yani yine sen haklı çıktın.
So you got another one right, hotshot.
Çünkü sen ahlaksızsın.
Because you're dirty.
Belki de sen ararsın doktor.
Or maybe I should have paged... Doctor.
Sanki sen çocukken sizin eve geldiğimi hatırlıyorum ama hayatımın o kısmı benim için biraz bulanık.
And I sort of remember coming to your house when you were a kid, but... that time's kind of a blur for me.
Çıldırdın mı sen?
Are you insane?
Hayır, hayır, sen yılın adamısın.
No, no, no, you're the man of the year here.
Ve sen bunun bizi benzer kıldığını mı düşünüyorsun?
And you think this... this makes us even?
Sen ve ben onların nasıl icabına bakacağımızı biliyoruz.
And that you and I, we know how to take care of'em.
Sen doğru olanı yaptın, Raims.
You did the right thing, Raims.
Sen zaten beni kurtardın, Raimy.
You already saved me, Raimy.
Sen varsın.
I got... you.
Evet, sen varsın.
Yeah, I do.
- Robbie, sen 15 yaşındaydın...
Robbie, you were 15...
Bunu hatırlamazsın tatlım ama bu kadın aslında sen çocukken bizde kalmıştı.
You won't remember this, hon, but this woman she actually stayed with us when you were a kid.
Baban itiraf ettiği suçları işlemedi çünkü sen yaptın değil mi?
Your father confessed to crimes he didn't commit because you did, didn't you?
Sen ne yaptın?
What did you do?
Bu durumda, sen ne yapardın?
In this situation, what would you do?
Helena'nın yerini öğrenmemiz gerekiyor ve bize bunu sen söyleyeceksin.
We need Helena's location, and you're going to tell me.
Sen, bize kazık attın!
- You, you ripped us off!
Kellerman, o uyuşturucuları bize vermişti ve sen çantayı alarak bizi orada bıraktın!
Kellerman fronted us those pills and you left us holding the bag!
- Peki. Sen ne yapacaksın?
What are you gonna do?
Sen benim dayanağımsın.
Oh! You're my rock.
- Sanırım sen kazanmıştın.
You won that one, I guess.
Onunla kuşlu ve böcekli konuları sen konuşacaksın.
You are gonna have the birds and the bees talk with him.
Ve sen de bana inandın.
And you believed me.
Yalan söylediğim için kızgın değilsin kızgınsın çünkü bu işten kurtulmanın bir yolunu buldum ve sen bulamadın.
You are not mad because I lied... you're mad because I figured out a way to get out of this and you couldn't.
Peki sen ne iş yaparsın?
So, what's your deal?
Sen bize neden bize yatak aldın?
Why did you buy us a bed?
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556
senin derdin ne 338
seninleyim 95
seninle gurur duyuyorum 314
seninim 46
senin neyin var 538
seninle evleneceğim 47
seninle mi 82
senin adına çok sevindim 42
senin mi 196
senin derdin ne 338
seninleyim 95
seninle gurur duyuyorum 314
seninim 46
senin neyin var 538
seninle evleneceğim 47
seninle mi 82
senin adına çok sevindim 42
senin mi 196