Yani bu translate English
33,049 parallel translation
- Yani bu da...
[Matt] So that's, like...
Yani bu da çok yakinda olacak.
So, yeah, it would be pretty soon.
Yani bunun tanıtımının temeli gıdalardan yeterince besin almadığınız, doğru beslenmediğiniz ve bu besin takviyelerini alarak bunu "telafi edebileceğiniz" fikrine dayanıyor.
if you will is based on the idea that you can't get enough nutrients you don't eat the right diet "make up" for it by taking these dietary supplements.
Yani bu benim problemim.
So this is my problem.
Yani bu, rahat ve otururken konuşmak için son şansın. Çünkü Pakistan'da insan hakları her zaman gözetilmiyor.
So, this is your last shot to talk in a comfortable, seated position, because in Pakistan, human rights are optional.
Yani bu sesini duyurmak için senin sıran ve bir fark yaratmak...
So, this is your turn to really speak up - and make a difference...
Yani bu yarasaları tedavisi geniş bir coğrafyaya yayılmış olacak.
So, treating these bats will have a large geographic reach.
Yani bu...
So this is...
Yani bu devam edemeyecekleri anlamına mı geliyor?
Does that mean they're not coming on, then?
Yani bu aşağı katlanır.
So that folds down to that.
Yani bu ne demek oluyor?
And what does that mean?
Yani bu bir bitirici mi?
So. This is an Ender, huh?
Yani... Bu...
That's...
Yani, bilemiyorum, bu...
So, I don't really know if it's...
Yani protein eksikliği çekmezsiniz. Ama düşük karbonhidrat diyetini, spor içeceklerini, gıda barları türü şeyleri teşvik eden tanıtımcılar insanlara daha fazla protein almalarının şart olduğunu empoze ediyorlar. Bu doğru değil.
So you're not going to become protein deficient the promoters of the low-carb diets the promoters of the sports drinks and all these kinds of things insist and market to the public that they absolutely must have more protein.
Belki de omega-3 yağ asidi hapı, yani balık yağı hapı alarak ve balık yemeyi teşvik ederek omega-3 açığını kapatmalı, bu oranı toplum olarak alışkın olduğumuz düzeye geri döndürmeliyiz. "
Maybe what we ought to do is take fish oil pills and encourage fish eating to get that omega 3 back up to that ratio that we have been accustomed to as a population.
Orta yolu bulmak konusunda hala kendimi geliştiriyorum. Ama şu anda aşırılıktan uzaklaştığımı fark ediyorum. Yani enerjimin % 93'ü bu işlenmiş ve keyifli kısımdan, hayvansal yağdan gelirken artık orta yolu öne çektim.
I'm a work in progress when it comes to moderation but what I'm finding is that I'm away from an extreme now of 93 % of my energy coming from this processed animal fat
Yani hayatınızda bir değişiklik yapıp bu tarz yiyip içme fikrini ele aldığınızda neleri yemeyeceğinizi düşünmeyin. Hayatınızda sokacağınız yepyeni yiyeceklerle atılacağınız macera için heyecanlanın.
And so when you're looking at the idea of taking the leap into this way of eating and living don't look at what you're going to be embrace and be excited about the adventure of all these new foods
Yani üzerinize düşeni yapmalısınız, bu bir.
that's number one.
Bu iki faktör, yani aşırı nüfus ve yaşam tarzımız bir üçüncü faktörü tetikliyor, o da fosil yakıtlara olan bağımlılığımız.
the overpopulation are driving the third one which is our dependence on fossil fuels.
Kötü haber de şu ki, bu ilk üç unsurun, yani aşırı nüfusun, aşırı tüketimin ve fosil yakıtlara bağımlılığının her birini çözmek on yıllar, hatta asırlar sürer.
those first three items over consumption each one of those would if not centuries to fix.
- Tur bu mu yani?
- So that's the tour, huh?
- Bu mudur yani?
- What was that?
Ve bu görevlerin yakında bitmeyeceği belli yani...
And it doesn't seem like these missions are ending any time soon, so...
Yani göründüğü kadarıyla Von Braun bu gece gösteride olacak.
So it seems that this Von Braun will be at the demonstration tonight.
Yani sağ gözün sol gözünden biraz daha büyük... ki bu... çok tatlı.
I just mean your right eye is a twinch larger than your left, which is... it's adorable.
Bu tam da planladığımız gibi gitti, yani az çok.
Well, that went just as planned, more or less.
Romanca konuşan bu herifleri tanımıyorsunuz yani?
So, you didn't know these guys who were, maybe, speaking Romanian?
- Yani çocuklar, bu işi ciddiye alıyoruz.
So, guys, we take this seriously.
Yani, bu mutlu evliliğe inanmasını istiyorsanız Cadılar Bayramı hikayenizden fazlasını oynamanız lazım.
So, if you want her to buy marital bliss, you need to fake more than just your Halloween history.
Düzenbaz biri olmadığını biliyorum yani mantıken... yalan söyledin öyleyse seni rahatsız eden bir şey var ve bu da beni rahatsız eder.
Only-only'cause I know you're not a deceitful person, so, logically... you lied, then something's bothering you and... that bothers me.
Açıkçası bu konu üzerinde ücretsiz çalışmanı beklemiyorum, yani- -
And obviously, I'm not expecting you to work on this for free, so...
Yani... - Bu O.J.'in eldivenleri giymesi demek.
This is O.J. putting back on the glove.
Umarım açıkmışsındır çünkü kendi bekarlar sandviçimi yapacağım. - Yani etin üç farklı tarafından alıyorum ve sonra onları bu şekilde ezip tek hale getiriyorum ve öyle koyuyorum. - Öyle mi?
Well, I hope you worked up an appetite, because I'm gonna make my Singles Sliders.
Ne demek istiyorsun? Yani şimdi dürüst olalım, bu eğitim alanında insanların bu silahlarda gerçek mermiyle koşuşturmalarına izin mi veriyorlar?
Are you saying that on this, let's be honest, training ground, people are allowed to run around with real bullets in these guns?
Yani Dodge'un yaptığı şey 20 yaşında bir taksi alıp içine 700 beygir koymak. Yaptıkları bu.
So what Dodge has done with that thing, if they put 700 horsepower in a 20-year-old taxi... that's what it is.
Bu, orjinal 2002'ye bir saygı duruşu. Yani soldaki arabaya. Ve bence göz alıcı gözüküyor.
This is actually an homage to the original 2002, which is the old car on the left, and that, I think, actually looks pretty fab.
Yani bir Alfa Romeo parasına bu iki arabayı ve sahip oldukları her şeyi alabiliyorsun ha?
So you could have both of our cars and everything in the back of shot for the price of one of these Alfa Romeos?
Yani, bu bir bütün- -
I mean, that is an entire...
Bunun hemen altındaki güneye doğru. Yani bu iki ise...
So if it's those two...
Yani, evet, off-roading'i severim, Ama... bu daha da hızlı değil, değil mi?
I mean, yeah, I like off-roading, I do, but... this isn't exactly quicker, is it?
Olay bu yani.
So, there's that.
Şimdi PETN ile uğraşıyorum, yüksek tahrip gücü olan bir patlayıcı bileşeni, yani büyük ve ani bir patlama söz konusu bu yüzden patlama alanını başka bir yere taşımam gerek.
Right now, I'm dealing with PETN, an explosive compound with a very high brisance, meaning the explosion will be big and fast, so I have to direct the blast somewhere else.
- Yani boş yere mi bu ringa balığını yanımda taşıdım o kadar?
Oh, so, for no reason, I've just been carrying around this red herring?
Bu senin yaptığını makul mu kılıyor yani?
So that makes it okay?
Yani sadece sağlam dediğini işittiniz ama bu sırada işlerin yolunda olmadığını ima eden gizli bir mesaj da gönderiyor olabilirdi.
At gunpoint. So what you're saying is you heard her say the tap was clean, but, for all you know, she could have been sending some kind of message, a signal that everything was not okay.
Ama söz konusu tuzlu krakerse, işin kitabına uygun bi şekilde, tabağa sadece 10 adet kraker koyuyorum. Yani daha önce de dediğim gibi peynirli krakerse bu sayı 20 olabiliyor.
but I'm still rationing, so if I have a saltine, then I might put ten on the plate, but there might be 20 if it's a Cheez-It.
Yani, bu oyunda birlikte çalıştığım kişiler, gerçekten bir üst seviyedeler.
I mean, these people that I'm working with, wow, they're like next level smart.
Yani, bir nev'i güzelde, eğer farklı yönden bakarsan, biri öldü diye, onları görememen ya da onlarla konuşamaman, onların bu çizimde olmadığı anlamına gelmemeli.
I mean, it's kind of beautiful, right, if you think about it, the fact that just because someone dies, just because you can't see them or talk to them anymore, it doesn't mean they're not still in the painting.
Yani, bu kadar mı, gidiyor musun?
So, just like that, you go?
Yani, evet, William, bu arabaya şu anda biniyorsun, ve sonrasında da doktora gidiyoruz.
So, yes, William, you are getting in the car right now, and we are going to this doctor's appointment.