Yolda translate English
16,680 parallel translation
Bir tutuklamanın yolda olduğunu hissediyorum.
I feel an arrest coming on.
Şu an yolda, buraya geliyor.
He's on his way over here now.
3 yaşında erkek çocuk hastaneye giderken yolda ölmüş.
3-year-old boy went to the hospital... D.O.A.
3 yaşında erkek çocuk hastaneye giderken yolda ölmüş.
Sykes : 3-year-old boy went to the hospital... D.O.A.
Kardeşim yıllardır doğru yolda, Mesih'in kanı sağ olsun.
My brother's been on the straight for years
- Flynn tanığı ofisinize getirdi Julio ve Steph eroini getiriyor, Şef Howard da yolda.
Flynn has the witness in your office, Julio and Steph are bringing up the heroin, and Chief Howard is on his way.
Bu teori, eroini açıklamaya çalıştığımızda yolda kalıyor.
This theory runs out of gas when we try to explain the heroin.
Gözün yolda olsun.
Keep your eyes on the road.
Yolda görsem tanımam.
I'd walk right past him.
Onun artık temiz ve ayık olduğunu ve bir Hristayan rock grubu ile yolda olduğunu söylemiştin.
You said she's clean and sober now, and on the road with a Christian rock band.
- Hala yolda mısın?
- Still on the road?
Yeğenin yolda.
Your nephew is on ihe line.
"Düş ve sonra yolda ne yapacağımı çöz."
"Fall and then figure out what to do on the way down."
Onlar 45 dolar, ancak yolda indirimler olabilir.
They're $ 45, but down the road there may be discounts.
Ama "yolda" bekleme, tamam mı? Çünkü gidilecek bir yol olacağını bilmiyoruz.
Uh, but don't wait for down the road, okay,'cause, uh, we don't know that there's gonna be a road to go down.
Yemek de yolda.
So, food is on the way.
Ben de çubuk şekerimi yerken yolda yürüyordum çünkü o zamana kadar duygularımı profesyonel seviyede tüketmiştim. Sonra onu karşıdan karşıya geçerken gördüm.
So I'm walking on the street eating a candy bar,'cause by then I already ate my feelings at a professional level, and I saw him crossing over.
Görünüşe göre yolda, bir yerde, yanlış bir yerden döndüm bu da beni olmak istemediğim bir yere götürdü.
It seems somewhere along the way I took a wrong turn that led me somewhere I didn't wanna go.
Yarı yolda buluşuruz. 9.
I'll meet you halfway.
Orta yolda buluşmamız gerek.
We have to meet them halfway.
Eğer benimle orta yolda buluşursan, ben de onlarla orta yolda buluşurum.
I'll meet them halfway if you meet me halfway.
Göt deliğine uzanan yolda uyuşturucu taşıyor.
She's moving drugs down the Hershey highway.
Çoktan yolda. Bugün yarın haber bekliyoruz.
_
Polis yolda.
Police are on their way.
Yolda.
On his way.
Yazılım, donanım ve sosyal medya devi Lookinglass... 2 milyar kullanıcısını yarı yolda bırkarak, hisse senedi alım satımlarını askıya alarak, ve ikiz kurucuları Mary ve Otto Goodwin'i yorumsuz bırakarak çöktü.
Hardware, software, and social-media giant Lookinglass is down, leaving its 2 billion users stranded, trading on its stock suspended, and its twin founders, Mary and Otto Goodwin, unavailable for comment.
Ambulans yolda, tamam mı?
The ambulance is coming, okay?
Tamam, yolda söylersin bana.
Okay, you can tell me about it on the way.
Onunla yolda geçen günlerimi hatırlıyorum. Hızla geçen manzarayı izler ve çok mutlu olurdum.
I remember being on the road with her and just watching the scenery flash by and feeling so happy.
Onun kızını yarı yolda bırakamam.
I can't just give up on her.
Koca bir Dünya'yı yarı yolda bırakamam.
I can't give on a world.
Neyse, yolda giderken dikkatli ol.
Look, just keep your side of the road clean.
Yolda Gabrielle'i de alırız.
And we'll collect Gabrielle on the way.
- Bugün yolda biraz trafiğe takıldım diyebilirim.
Actually hit a little traffic coming in today.
Yolda birkaç kişiyi ararım.
I can make a few calls from the road.
Yolda gördüğünüz hiçbir şey dikkatinizi dağıtmasın.
Do not get distracted by anything you see along the way.
O zamana dek yolda beklemesi için ona izin vereceğim.
Until then, I will allow him to wait on the road.
Peygamber yolda geliyor!
The Prophet's coming! He's on his way!
Dışarı çıktığımda yolda onu gördüm.
I walked outside... saw it in the street.
Tatlı ve yolda, o yüzden...
He's sweet and he's on his way out, so...
Adios muchacho, Ve yolda ol
Adios muchacho, and be on your way.
Virginia eyaletindeki herkes güneş battıktan sonra bir zencinin yolda olmayacağını bilir.
- Yes, sir. Everybody in the state of Virginia know a nigger can't be on the road after sundown.
Yolda değiliz. - Anlayamadım?
We're not in the road.
Yolda içeceğim.
I'm going out to the road.
Evet ben de ama görünüşe göre, A.R.G.U.S. onu almış ve o da kaçmış, ve şu anda Central City'ye doğru yolda.
Yeah, me too, but apparently, A.R.G.U.S. had him and he escaped, and now he's heading for Central City.
İnsan böyle yarı yolda bırakılmaz.
You don't get down like that. Come on, brah.
- Yolda mısınız, Sturmbannführer?
- Are you on your way, Sturmbannführer?
Şimdi, Sam'in söylediğine göre doğru yolda gidiyormuşsun.
Now, from what Sam told me, it sounds like you are right on track.
Belki insanlar hala yolda geliyorlardır.
Uh, maybe people are still on their way.
Bu sorunla yolda da ilgilenebilirim.
I can work on it en route.
- Yolda değiliz.
- Come again?
yoldayım 53
yoldaş 232
yoldaşlar 278
yoldayız 37
yoldalar 39
yoldan çekil 147
yoldaş stalin 26
yoldaş general 60
yoldan çekilin 174
yoldaşlarım 16
yoldaş 232
yoldaşlar 278
yoldayız 37
yoldalar 39
yoldan çekil 147
yoldaş stalin 26
yoldaş general 60
yoldan çekilin 174
yoldaşlarım 16