English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ Ö ] / Öyle

Öyle translate English

409,922 parallel translation
Ve bu kişiler Sheldon'ı da yeniden programlayabilirler öyle mi, iyiymiş.
And you think we can get those guys to reprogram Sheldon? Cool.
Uyuşturucu ile Mücadele Birimi'nde çalıştı öyle mi?
He really worked with the Drug Enforcement Agency?
Hem de öyle bir yıkacağım ki, belki pelüş ayıcık kazanırım.
Oh, I'm gonna throw you so hard, I might actually win a stuffed animal.
Çünkü öyle.
That's because we are.
Öyle yemeye devam et.
Keep eating like that.
- Öyle bir kelime yok.
That's not a word.
Öyle bir kelime yok.
That's not a word.
Öyle.
Yes.
Tamam öyle olsun.
All right, fine.
Öyle bir şey mi var?
Is that a thing?
Evet, öyle.
Indeed.
Burada da öyle, yapan sendin sanırım.
Here too, assuming that was you.
Umarım hep öyle kalır.
Hopefully for good.
Ben de öyle demiştim.
That's what I said.
Bugün ise öyle olmayacağını umuyorum.
Not today, I hope.
Tam olarak öyle değil.
No, not really.
Öyle.
Oh, it is.
Bak, biliyorum. Bazen biraz kendini kaybedebiliyor. Müşteriler de öyle.
Look, I know she can be a bit full-on, but so is the client.
- Affedersin, öyle demek istemedim.
- I'm sorry. I didn't mean that.
Öyle olmayı planlamıyordum.
Well, I didn't plan to be.
- Hamile olduğum öyle olacağım anlamına gelmez.
- Just because I'm pregnant doesn't mean that
Öyle ya da böyle hiçbir şey de.
Nothing at all, either way.
- Neden öyle olacaktı ki?
- Why would it?
- Öyle miydim?
- Did I?
Sen de öyle.
You really do.
- Ben de öyle demiştim.
- That's what I said.
Çünkü ona öyle olmasını söyledin.
Because you told him to be.
Evet, sen de öyle düşünüyorsun!
Yeah, and you!
Seni de öyle.
Nice to see you, too.
Ben de öyle.
And you.
İş yerinin dışındayken şapka takıyor musun yoksa öyle olunca sürekli ofistesin gibi mi oluyor?
When you're outside the workplace, do you wear hats? Or does that just kind of make you feel like you're always in the office?
- Aynen öyle.
- Whoa. - That's right.
Öyle mi yapmıştık?
We did?
Bir şey yok, bir şey yok, öyle demek istemedi.
It's okay. It's okay. She didn't mean that.
- Öyle mi Ben?
Are you, Ben?
Artık öyle bir noktaya geldi ki, öğretmen ona bir soru sorunca cevabı bilse dahi "bilmiyorum" diyordu.
Finally, got to the point when the teacher called on him to answer a question, even if he knew the answer, he'd just say, "I don't know."
Genelde gülümsemelerimi kamera önüne saklarım çünkü öyle olunca daha gerçekçi oluyor.
- Yeah! Usually I like to save my smiles for on-camera because they come off more real that way.
Bana mı öyle geliyor yoksa burası acayip sıcaklaştı mı?
Oh, my... is it, is it me... or is it just crazy hot in here?
Öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum.
I don't remember saying that.
- Hayatımın öyle bir evresinde değilim.
That's not where I am in my life.
- Sen de öyle.
- So are you.
Öyle mi yaptım?
I did?
Öyle değil mi Mitchell?
Isn't that right, Mitchell?
Öyle her kadavrayı kabul etmiyorlardı.
They would not just accept any cadaver.
- Ben de öyle dedim.
It's Estefan.
- Öyle güçlü bir rüzgârdı ki tüm mısır koçanlarımızı soymuştu.
- That wind was so strong - it shucked all our corn. - Mm-hmm.
Öyle demek...
Uh-huh. Oh, that.
Neden öyle dedim bilmem.
I don't know what I was thinking.
Öyle mi?
Yeah?
- Gerçekten öyle.
- That's for real.
- Öyle mi?
- I am?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]