Así translate Spanish
578,898 parallel translation
Yani Ray'e birinin eşlik etmesi lazımmış.
Así que Ray necesita un chaperón.
Bu yüzden katılmadım.
Así que no fui a la cita.
Ama beni sinir eden, erkeklerin böyle mektuplar almamaları.
Lo que me enfada es que los hombres no reciben cartas así.
"Katherine, çok güzel bir göt deliğin var." dedi.
A mitad de la comida, así de la nada, me dijo : "Katherine, tu ano es hermoso".
Gitmek istemiyordum.
No quería ir, así que le dije :
Evet, annesini aradım.
Así que llamé a su madre.
"Bu yüzden evden ayrıldım, yazlıklarda ve arkadaşların kanepelerinde kaldım."
Así que me fui a las casas de veraneo de mis amigos. Dormí en sus sofás ".
Biliyorum.
Así es.
İşte hayatım bu.
Así es mi vida.
Hayatım bu.
Es así.
Sizinle alay ediyor sandım ve güldüm.
Empezó a hablar así y pensé que sólo los imitaba y me causó gracia.
Kesinlikle öyle değilsinizdir ama öyle geldiğini biliyorum.
Sin duda no son invisibles, pero sé que así se sienten.
Ama annemin öyle hissettiğini biliyorum.
Pero sé que mi mamá se siente así.
Çünkü erkekler haklı ve şimdi babamı savunmam gerekiyor.
Los hombres no mienten, así que debo defender a mi padre.
Şöyle düşündüm : "Pekâlâ Katherine, kendini topla."
Así que pensé : " Katherine. Cálmate.
Ben de gözlerimle, kadın kadına, dedim ki : "Kesinlikle öyle."
Así que, de mujer a mujer, le respondí : " Tienes toda la razón.
Bu yüzden Apollo, acaba sizinle pratik yapabilir miyiz?
Así que me preguntaba si puedo practicarlo ante ustedes.
Biraz içki içtiniz, bu yüzden salona bakın, daha sonra kiminle yakınlaşacağınıza karar vermeye çalışın, umarım kuzeniniz değildir.
Ya bebieron un poco, así que observan a los demás para intentar decidir con quién se acostarán después. Con suerte, no será con su prima.
Annemiz vardı ama beni daha çok seviyordu, bu yüzden bana hep Kathanne diyordu ama "Ketamme" diye çıkıyordu, bu yüzden evde adım öyle kaldı.
Estaba mi mamá, pero yo le agradaba más, así que me llamaba "Kathmamá", pero lo pronunciaba "Kathbaba", y ese es mi sobrenombre desde entonces.
Ve Joanne bütün yaratıkları sever, bu yüzden bir şey olmamış gibi onu koruyordu ama onu soktuğunu, sürekli soktuğunu biliyorduk ve çok acı çekiyordu.
Joanne ama a todas las criaturas, así que la protegía como si nada pasara, pero nosotras sabíamos que la picaba y la picaba y la picaba y que le dolía mucho.
Kerrie, güzel küçük kız kardeşim, sana, düğün gününde, şunu söylemek istiyorum... rahatla.
Así que, Kerrie, hermosa hermanita mía, en el día de tu boda, sólo quiero decirte... relájate.
Her neyse, bu toplantılara minnettarım böylece gelip şikayet edebileceğim bir yer var.
En fin, estoy muy agradecida por estas reuniones, así tengo un lugar donde venir a quejarme...
Yani, şimdi bahsettiğimiz şu çitler fil ya da onun gibi şekilde olanlar mı?
A ver, ¿ estamos hablando de uno de esos setos en forma de elefante o algo así?
Küçük bir aile yemeğindeydim ve kardeş-annem romlu bir pasta ile geldi.
Así que estaba de cena con la familia, y mi hermana-madre se presentó con una tarta de ron.
Ben de dedim ki... "Bunu yiyemeyeceğimi biliyorsun."
Así que le dije : "Ya sabes que yo no puedo comer eso".
Ben de ona "Siktir" dedim.
Así que yo dije : "Qué te jodan".
Son Savaşı demek böyle kazanmayı planlıyor.
Así que así es como el Hada Negra planea ganar la Batalla Final...
Yakışıklı ailesi sevgilerini beni yenmeye muktedir sanıyor demek.
Así que, los Encantadores piensan que su amor es lo suficientemente fuerte para derrotarme.
Belli ki sen kararını vermişsin niye geldin o zaman?
Obviamente ya lo has decidido, así que, ¿ por qué has venido aquí?
Savaşa sevdiklerimle gidemediğim için ne için savaştığımı kendime hatırlatıyordum.
Bueno, no puedo ir a la batalla con la gente que quiero, así que me estaba recordando a mí misma todas las cosas por las que tengo que luchar.
# Artık hedefliyorum yarınları #
* Así que volaré hacia el mañana *
Sonunda aklını başına topladın da teslim olmaya mı geldi?
Así que, ¿ finalmente has entrado en razón y decidiste rendirte?
Kitabın böyle bitmemesi lazım.
No es así como se supone que debe terminar el libro.
En azından bu şekilde bir ailen olduğunu bileceğim.
Al menos así, sé que tendrás al resto de nuestra familia.
Böyle mi mesela?
¿ Quieres decir así?
Ama yeni türler ortaya çıkmaya başladı, biz de takımımızı yeniden topladık.
UU., pero han empezado a aparecer nuevas razas, así que intentamos volver a juntar a nuestro equipo.
Onun havalimanında... tren istasyonlarında ve sınırdaki kameralarda fotoğraflarını taradım.
He puesto su foto en los aeropuertos, estaciones de trenes y la frontera. El helicóptero está en espera. Vosotros conocéis esta zona mejor que nadie, así que, en el momento que recibamos un aviso sobre ella, espero que vengáis con...
İzin ver... yeniden özetleyeyim.
Así que... déjame... recapitular.
Yani bir takım yok, sadece... bize karşı gittikçe büyüyen kötü bir melez ordusu var... ve bariyer tarafından da tam olarak dışarıda tutulamıyorlar, öyle mi?
Así que, ¿ no hay equipo solo nosotros, contra una horda de híbridos viciosos que crece rápidamente que apenas están contenidos por una barrera?
O yüzden onlara verdim.
Así que se la di.
Bir melez avlamamız gerek.
Así que tenemos que cazar un híbrido.
Bak, eğer bunu tek başıma yapabilseydim inan bana yapardım... ama senin helikopterine ve benim izci yeteneklerime ihtiyacım var... o yüzden ilk olarak yeni melezi avlayacağız.
Escucha, si pudiera hacerlo yo solo, confía en mí, lo haría, pero yo necesito tu helicóptero y tú necesitas mis habilidades de rastreador, así que, primero, cazamos al nuevo híbrido.
- babalarının eve dönmeyeceğini söylemek zorunda kaldım. - bu insanlığın... kısırlık problemini de çözebilir, sadece geçmişe bakmayı...
- que su padre no volvería a casa. - esto podría resolver el problema de la esterilidad de la humanidad, así que si pudieras mirar más allá...
O yüzden Isaac'e odaklanıp... seni o çocuğun gözlerinden görmeye çalıştım.
Así que empecé a centrarme en Isaac, intenté mirarte a través de los ojos de nuestro chico.
O yüzden benimkine bağlayarak aleti kullanabiliriz.
Así que conectándolo a la mía, podemos encender el dispositivo.
O yüzden buradan başlayalım.
Así que empezaremos por ahí.
Bu endüksüyon ölçer, çok fazla duygusallaşırsam dikenleşiyor. Yani çıkman gerek.
Ese amperímetro de inducción... se ha puesto demasiado emocional, así que... sal.
Yani, eğer bunu çıkarırsak, beni unutacaksın, Jamie... Her şeyi.
Así que, si lo quitamos, me olvidarás, a Jamie... todo.
Buraya size bir teklif sunmak için geldim.
Así que estoy aquí para ofrecerles un trato.
Çok basit, Isac'ı istiyorsanız, Clementine Lewis'i bana getirin.
Es así de sencillo, ustedes quieren a Isaac, tráiganme a Clementine Lewis.
Mansdale şemalarını çizdim ve biyo-diski uyku moduna aldım. Yani bir şey aktarmıyor.
He cogido los esquemas de Mansdale y he puesto el biodrive en modo suspensión, así que... no transmitirá nada.
aşık 40
asıl 37
aşık oldum 71
aşığım 68
aşıklar 20
aşıksın 18
aşık mısın 23
aşık mı 19
aşırı 17
aşık çocuk 23
asıl 37
aşık oldum 71
aşığım 68
aşıklar 20
aşıksın 18
aşık mısın 23
aşık mı 19
aşırı 17
aşık çocuk 23
aşık mı oldun 18
asit 29
asın 21
asılın 21
asiler 20
asıl konu 16
asıl soru 52
asistanım 18
asıl mesele 24
asıl soru şu 19
asit 29
asın 21
asılın 21
asiler 20
asıl konu 16
asıl soru 52
asistanım 18
asıl mesele 24
asıl soru şu 19