Başka bir zaman translate Spanish
4,133 parallel translation
Başka bir zaman.
Encore un fois.
Bazen Ayı'yı sen dürtmezsen başka bir zaman gelir, Ayı seni dürter
A veces empujas al oso, pero otras veces el oso te empuja a ti.
Belki başka bir zaman.
Quizás otra vez será.
Başka bir zaman, yaparız.
En otra ocasión, entonces.
- Belki başka bir zaman, teşekkürler.
- Hoy no, gracias.
Belki o iş için başka bir zaman tekrar buluşuruz.
- Igual. Podemos arreglar una cita para hacerlo otro día, y esta noche...
Evet ama bunu başka bir zaman tartışırız.
Sí, pero podemos hablar de ella en otro momento.
- Başka bir zaman yaparız.
- Podemos hacerlo en otro momento.
Bizim hayatta kalmamız lazım, bu sayede başka bir zaman savaşabiliriz.
Nos necesitas vivos, así podremos luchar otro día.
Geri kalanlar hipotezlerinizi başka bir zaman anlatmak zorunda çünkü Bayan Heck için Nobel ödülünü temizlemek zorundayım.
El resto de ustedes tendrá que decirme sus hipótesis después, porque ahora tengo que desenpolvar el premio Nobel para la señorita Heck.
O zaman bunu başka bir yerde yap.
Bueno, hazlo por otra cosa. He ahí un buen amigo.
Başka bir akşam o zaman?
Otra noche será, ¿ no?
Peki, başka bir görüşme için farklı bir zaman kararlaştırsak.
En realidad podríamos hablar en otro tiempo libre.
onun artık bir erkek arkadaşı var ve erkek arkadaşın olduğu zaman başka... arkadaşlara çok da ihtiyaç kalmıyor, değil mi?
Tiene ahora un novio. Y no necesitas tus amigos tanto cuando tiene un novio, ¿ verdad?
İşleri berbat ettiğim başka bir zaman görüşürüz. Carmela, bu güzel aile toplantısı için teşekkür ederiz.
Carmela, gracias por esta hermosa reunión familiar.
Sana bu saatte açık başka bir yer bulmanı önerirdim ama o zaman da burada yapayalnız kalırdım.
Te diría que fueras a buscar un auto-servicio 24 horas, pero me quedaría aquí completamente sola.
Eğer bir şey yapamazsan, o zaman başka seçeneğim kalmıyor.
Si no puedes hacer nada, entonces no tengo alternativa.
Başka zaman gidersin. Hele bir yerleşelim de.
Puedes ir en otro momento, cuando estemos asentados.
O zaman başka bir yol bulacağız.
Entonces tendremos que encontrar otra manera.
O zaman başka bir gece! - Kesinlikle!
- ¡ Claro!
Benim yaşımdayken böyle oturduğum zaman, biri bana birşey derse yerimden kalkıp, başka bir yere gitmem gerekiyor.
Esto es lo que...
O zaman kalırsan başka bir yolunu arayamazsın.
Si te quedas no puedes seguir mirando hacia el otro lado.
Şey o zaman başka bir sebebi olmalı.
Bueno debió haber sido otra cosa, entonces.
O zaman başka bir şey konuşalım.
Entonces habla de otra cosa. Lo que sea.
Zamanında başka bir ekip gönderemiyoruz.
No podemos armar otro equipo en tiempo.
O zaman başka bir konu hakkında konuşalım.
Entonces hablemos de otra cosa.
Eminim hepimiz, teröre karşı savaşta her zaman, başka bir müttefiği kullanabileceğimizde hem fikiriz.
Estoy seguro de que todos podemos estar de acuerdo en que siempre podemos usar otro aliado en la guerra contra el terrorismo.
Her zaman başka bir seçenek vardır.
Siempre hay otra opción.
Uzun zaman evvel, başka bir yaşam diliminde birkaç çoban köpeğiyle tanışmışlığım oldu.
Hace mucho tiempo, en otra vida... conocí un par de perros pastores.
Bunlar da yetmiyorsa, Şerif o zaman, başka bir şey yok.
Si eso no es suficiente, Sheriff, entonces no hay nada.
Evet, bize bir şey söyleyemedi ama bilirsin her zaman başka bir yolu daha olur.
Sí, no nos dio nada, pero, ya sabes, siempre hay otro ángulo.
Ne zaman bir hayat kurtarmaya çalışsam başka biri ölüyor.
Cada vez que intento salvar una vida alguien más muere.
Her zaman başka bir sebep olması mı gerekiyor?
¿ Siempre tiene que haber otro por qué?
Ama ailesi yokken, vasisi yokken, ya mahkemeye gideceğim ki bu, meninjiyomun boyutuna bakarsak, adamın sahip olmadığı kadar zaman alabilirdi. Ya da basitçe, başka bir cerrahın ameliyatın gerekli ve acil olduğuna dair onayını alırım.
Pero sin familia ni guardián, tendría que ir al tribunal, lo que tomaría el tiempo que no tengo, por el tamaño del meningioma, o solo busco otro médico que diga que la operación es urgente y necesaria.
Tamam, o zaman başka bir şekilde sorayım.
De acuerdo, te lo preguntaré de otro modo.
O zaman kız başka bir suça karıştı, ikinci kez kurban oldu.
Luego la chica está envuelta en otro crimen, doblemente victimizada.
Tabii haklıysam ve bu çocuğun bir planı varsa işler başka. Zaman hem onun için hem de bizim için tükeniyor.
A menos que yo tenga razón, y este chico tiene un plan, el tiempo se está agotando en dos frentes.
Peki ya bu da başka bir numaraysa Marcus? Hükümetin bir başka tuzağı, o zaman ne olur?
¿ Y qué si es otra trampa Marcus, otro truco del gobierno, entonces qué?
Umarım peruk deposu parasını ödüyorsundur. Çünkü "yakışıklı ve kokan kağıtçı kardeşlerin" başka bir bölümünün zamanı geldi.
Espero que estés al día con las pelucas, Jimbo, porque es hora de un nuevo episodio de "Guapo y Apestoso, hermanos papeleros"
Meğerse doğru kişiyi bulduğun zaman akşam 10'da, pijamalarınla raf kâğıtlarını değiştirip başka bir yerde olmak istemiyormuşsun.
Resulta que cuando encuentras a la persona adecuada, puedes cambiar el papel de la estantería a las diez de la noche en pijama y no quieres estar en ningún otro lugar.
O halde arabayı başka bir yerden çalarsam o zaman sorun kalır mı? - Ne?
Si yo robo el coche de otro lugar ¿ seguirá siendo un problema?
Eğer arabayı başka bir yerden çalarsam o zaman sorun kalır mı?
Si yo robo el coche de otro lugar ¿ seguirá siendo un problema?
Peki, o zaman kendilerine çok sevecekleri başka bir şarkı bulacaklar.
Deberán encontrar otra canción con la que volverse locos.
O zaman bu treni durdurmak için başka bir yol bulman gerekecek.
Entonces tendrás que encontrar otra forma de parar este tren.
Ne kadar denersem deneyim, seni başka bir adamla yatakta bulduğum zaman hissettiğim utancımı asla unutamayacağım.
No importa cuánto lo intente... nunca olvidaré la vergüenza que sentí... cuando te encontré en la cama con otro hombre.
... seni başka bir adamla yatakta bulduğum zaman hissettiğim utancımı asla unutamayacağım.
Nunca olvidaré la vergüenza que sentí... cuando te encontré en la cama con otro hombre.
Bizi buraya bardaki çocukla takılabilmek için getirdi, şimdiyse gitmiş başka bir herife sarkıyor, ne anlamı kaldı o zaman?
Solo nos trajo aquí para estar con el del bar, y ahora se va con otro, no tiene sentido.
Herkes başka şeyler yapmakla meşguldü, yani uğrayıp bir eve bakmaya zamanım oldu. Oh. Tabii, evet, tamam evet, beni-beni daha sonra arayabilirsin,
Todo el mundo estaba ocupado haciendo otras cosas, así que tenía tiempo para pasarme y controlar la casa, entonces... Claro, sí, vale, sí, puedes, puedes llamarme luego después de tu cena con Shelby.
Eğer burada rahat edemezsen o zaman başka bir yere de gidebiliriz.
Si no es cómodo este lugar, podríamos ir a otro
Modern çağla ilgili sevdiğim başka bir şey ise istediğin zaman müzik dinleyebilmen.
Otra cosa que me encanta sobre la edad moderna es que hay música siempre que quieres.
O zaman başka bir soru sorayım.
Déjame hacerte otra.
başka bir isteğiniz var mı 22
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey yok 82
başka bir şey yok mu 20
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey yok 82
başka bir şey yok mu 20
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23