Bir fincan kahve translate Spanish
1,151 parallel translation
- Bir parmak kalınlığında süt köpükleri bulunan bir fincan kahve ve sıcak çörek.
Una taza de café de un centímetro, y un bollo lleno de aire.
Bir biftekli sandviç istiyorum, az pişmiş olsun... çavdar ekmeğiyle yapın, üstüne hardal, altına mayonez koyun... bir fincan kahve, bir dilim çikolatalı pasta ve bir şişe soda.
Quiero un bocadillo doble de rosbif, no muy hecho, con pan de centeno, mostaza por encima, mayonesa por debajo, un helado de café con caramelo y un refresco light grande.
Bir fincan kahve içmek için durmuştum.
Me he parado a tomar un café.
Bir fincan kahve daha ister misiniz?
¿ Más café?
Hepiniz biliyorsunuz, "Bir fincan kahve satın alalım."
La canción se titula "Tomemos otra taza de café".
Et, elmalı pasta ve bir fincan kahve...
Si Comí pastel de carne, una tarta de manzana y un café.
Bir fincan kahve ister misin?
¿ Te apetece una taza de te?
O zaman sana bir fincan kahve getireyim.
Te voy a traer una taza de te.
Bir fincan kahve ya da başka bir şey ister misin?
- ¿ Quiere un café o algo? - No, gracias.
- Bizimle kalıp bir fincan kahve içmeye ne dersin?
¿ Seguro?
Bir fincan kahve?
¿ Quieres una taza de café?
Gidip sana güzel bir fincan kahve yapacağım. Buna ne dersin?
Te haré una buena taza de café. ¿ Qué te parece?
Bir fincan kahve bulabilir miyiz gidip bakalım.
Vamos a hacerte una buena taza de café.
Bana bir fincan kahve getirin, olur mu, lütfen?
Tráigame un café, por favor.
Bir fincan kahve mi?
¿ Una taza de café?
Kafeteryada niçin bir fincan kahve içip, konuşmuyoruz?
¿ Por qué no tomamos una taza de café en la cafetería y hablamos?
Size bir fincan kahve getirebilir miyim?
¿ Le traigo un café?
O kadar giyindik, en azından bir fincan kahve ikram edebilirsin.
Lo menos que puedes hacer es ofrecerme una taza de té después de haberme vestido bien.
Bir fincan kahve ister misiniz?
¿ Quiere un café?
- Murray bana bir fincan kahve getir.
Dame una taza de café, Murray. Claro.
Uh, bana bir fincan kahve içerken eşlik edin, olmaz mı?
Tómense un café conmigo, ¿ sí?
Bir fincan kahve.
Una taza de café.
İlk olarak... eğer bara gidersen bir fincan kahve ve bir parça pasta sipariş et.
Primero si realmete vas a un bar, pide una taza de café y un pedazo de tarta.
- Bir fincan kahve ver.
- No. Ponme un café.
- Bir fincan kahve!
- ¡ Un café!
Oh. Kendime bir fincan kahve alayım.
No me vendría mal un café.
Bir fincan kahve veya birşey ister misiniz?
¿ Le apetece un café o algo?
Evet, seninle bir fincan kahve içmeyi çok isterim.
Sí, me encantaría tomar un café.
Hizmetçi size bir fincan kahve ve bir parça kek kazırlasın.
La criada le dará un pedazo de pastel y café.
Bir fincan kahve verir misin lütfen?
Una taza de té, por favor.
Arabayı alıp bir fincan kahve içeriz diye düşünmüştük.
Pensamos llevarnos el auto para ir a tomar una taza de café.
Belki bir fincan kahve içebiliriz diye düşünmüştüm.
Pensé que tal vez podríamos tomarnos un café.
- Bir fincan kahve sadece.
- Una taza de café nada más...
Soğuktan donan kocandan bir fincan kahve esirgemezsin, değil mi?
Podrías darle una taza de café a tu marido, ¿ no crees?
Ben bir fincan kahve daha alacağım.
Creo que sí tomaré otra.
- Bir fincan kahve?
- ¿ Un café?
Bir fincan kahve daha ister misiniz?
¿ Quiere otra taza de café?
Bir fincan kahve içelim mi Bay LeBow?
¿ Podemos tomarnos un café, Sr. LeBow?
Kıçını koy yere de bir fincan kahve iç.
Apoya tu trasero y toma una taza de café.
Bir fincan kahve ister misiniz?
¿ Quieres un café?
Alın, bir fincan kahve.
Ahí tiene su taza.
Oturun Bayan Bast. Benimle bir fincan kahve için.
Tómese una taza de café conmigo.
Reinickendorf, Neukölln ve Weissensee'den işçiler soğuk ya da rüzgâra rağmen erken geliyorlar. Bir fincan kahve ve sandviç! Köle gibi çalışmalıyız.
Por la mañana temprano, vienen los obreros desde Reinickendorf, Neuköln, Weissensee, haga frío o no, con termos de café, bocadillos, tenemos que trabajar como esclavos.
- Bir fincan kahve ister miydiniz?
- No.
Bir fincan Imperial Kahve yemeği sonlandırmanın en doğru yoludur.
Que una taza de café Imperial es la única manera adecuada de terminar una comida.
Bir fincan sıcak kahve iyi gelecektir.
Harriet tiene razón, una taza de café le sentará bien.
Kelimeler ağzından dökülmek üzereydi beni evinden atmadan önce ağzından laf alabilmek için bir sürü fincan kahve içtim.
Estaba a punto de explotar. ¡ Y yo tragando café, sacándole información... antes de que me echara!
Bana bir fincan kahve, sigara ikram etmiyorsun.
Me ofreces café, un cigarro...
Sana bir kuaför bana da bir fincan leziz kahve lazım.
Busca un peluquero y yo buscaré un buen café.
Birlikte bir fincan... kahve içtik.
Tomamos un café juntos.
Kadim bir otomatik savunma sistemi tarafından birazdan gönderilecek olan ölümcül füzeler, üç kahve fincanının ve bir fare kafesinin kırılmasına, birisinin kolunda çürük oluşmasına, ve en sonunda da bir saksı petunyanın ve masum bir kaşalotun... vücut bulmasına ve ölmesine sebep olacaktır.
El ataque balístico que pronto será lanzado por un antiguo sistema de defensa automático resultará únicamente en la rotura de tres tazas de café y una jaula para ratones, el arañazo del brazo de alguien y la instantánea creación y repentina destrucción de un tiesto de petunias... y un inocente cachalote
bir fincan çay 24
kahve 692
kahverengi 80
kahve ister misin 212
kahve içer misin 28
kahve ister misiniz 65
kahve hazır 31
kahve var mı 18
kahve mi 55
kahverengi saçlı 16
kahve 692
kahverengi 80
kahve ister misin 212
kahve içer misin 28
kahve ister misiniz 65
kahve hazır 31
kahve var mı 18
kahve mi 55
kahverengi saçlı 16