Bir iş translate Spanish
46,297 parallel translation
Ben de Walter, en sevdiği kitabı okumayı seven başarılı bir iş adamı.
Y yo soy Walter, un empresario exitoso a quien le gusta leer su libro favorito.
Kesin biliyorsunuzdur ama bu böyle lüks bir yerde sorulacak bir soru değilmiş. Tabii başarılı bir iş adamı değilsen.
Esa no es una pregunta para un lugar elegante como este, salvo que seas un empresario exitoso.
Ben aslında başarılı bir iş adamı değilim.
No soy un empresario exitoso.
Roger, Ford şirketinde çalışırken ofisinde bana bir iş ayarlamıştı.
Roger me consiguió un trabajo en su oficina en Ford Motor Company.
Ama iyi bir iş çıkarsam bile sahibim hâlâ mutsuzdu.
Pero aun cuando hacía un buen trabajo mi hombre seguía triste.
Ama iyi bir iş çıkarmıştım.
Pero hacía un buen trabajo.
Madoff Energy adında ayrı bir iş kuruyorum...
He estado construyendo un negocio separado llamado Madoff Energía...
Yıllar boyunca onun için ne tür bir iş yaptın?
¿ Qué tipo de trabajo había hecho por él en los últimos años?
Sana lanet olası bir iş verdim.
Te di un puto negocio que atender.
Danışmanlık tamamen ayrı bir iş dışında, Bunlardan hiçbirinin karışmadığı bir yerdi, o yüzden...
Excepto el aviso, era una empresa totalmente independiente, aquel en el que no tuvo ninguna participación, por lo...
Körler için bir Işık'a hoş geldiniz.
Bienvenida al Centro para Ciegos.
- Kolay bir iş olacağını söylediler.
Dijeron que sería un trabajo sencillo.
İyi bir iş.
Un buen empleo.
Zor bir iş olmalı.
Debe ser un trabajo duro.
Bir iş için gelmiştim, o ne oldu?
¿ Qué hay del trabajo por el que vine?
Bir iş bulmuş olabilirim.
Puede que haya encontrado un trabajo.
Daha iyi bir iş başarabilirsen, ona vurduğunu görelim, evet.
Si puedes hacer un trabajo mejor, veamos que lo golpeas, sí.
Bu proje bizim için büyük bir iş.
¡ Su atención por favor!
Bu staj ne işe yarayacak? Umarım ileride gerçek bir iş imkanına dönüşür.
Porque lo más difícil va a ser la base.
- Sonunda ciddi bir iş çıktı.
Qué maravilla.
Başına bir iş gelmesin? Acele et!
- Y rastrea mi teléfono.
Gerçekten harika bir iş çıkardın.
Hiciste un buen trabajo. - Sí.
İkinizin de çekip çıkarmalısınız? Bu iki kişilik bir iş, hanımefendi.
¿ Los dos tienen que sacarla?
Bu iki kişilik bir iş, özür dilerim.
Se necesitan dos personas. Lo siento.
Aklımda güzel bir iş fikri var.
Yo tengo algo más cooperativo en mente.
Tamam tatlım. Bu bayın yapacağı bir iş var.
Cariño, este hombre tiene que trabajar.
Merkezden çok uzak olmayan bir iş merkezine girmiş.
Se metió en un edificio cerca del centro.
Limandaki bazı adamlara sordum ve onun iyi olduğunu söylediler, ben de ona bir iş vereceğim.
Unos tipos en la marina me dijeron que él es bueno, así que quiero contratarlo.
Baksana, sana bir iş teklifim var.
Te tengo una propuesta laboral.
Kayıt dışı bir iş.
Secreto.
Göründüğünden daha zor bir iş.
Es más difícil de lo que parece.
Ayrıca... bir ırkın tamamından nefret etmek epey yorucu bir iş.
Además... odiar a toda una raza lleva demasiado esfuerzo.
Sana bir iş teklifim var.
Tengo una propuesta de negocios.
Bir iş kurdum.
Abrí un negocio.
Fikir değil, bir iş.
No es una idea. Es real.
Ve üzerinde gri ya da mavi, bir tür iş elbisesi vardı, bilmiyorum.
Y él está vestido con un tipo de uniforme de trabajo, gris o azul, no lo sé.
Ama iş bayrak yarışına gelince bir ekibin, bir ailenin parçası olmaya gelince bunu batırdın.
Ser parte de tu equipo, de tu familia... metiste la pata. Pero en los relevos... Porque eres egoísta.
Kimsenin bunun akıl almaz bir yazı parçası olduğunu söylememişlerdi, Özellikle iş bölümü için.
Nunca tuvo a nadie decir que esto es una pieza absurda de la escritura, especialmente para la sección de negocios.
Rubino ve Novak arasındaki anlaşmanın ortasında yozlaşmış bir polis var ve herkesin gözü önünde iş yapıyorlar, yani korkmuyorlar.
Un Policía corrupto está involucrado en un trato entre Rubino y Novak, y se reúnen en público, lo que significa que no tienen miedo.
Birkaç iş bitirirler, dikkatlerini dağıtacak bir şey olmaz.
Ser capaz de hacer si trabajo sin distracciones.
Nazik birisi olmaya çalışıyor, Jack'e iş öneriyor... Jack'in, kamyon şoförüyle bir çeşit bağlantısı olsa bu çok ilginç olurdu.
Quiere ser un buen tipo, así que le ofrece un trabajo, así que si Jack tuvo alguna especie de relación con el conductor del camión... eso...
Köşeyi dönünce otoparkın güzel bir manzarasına sahip oluyorsunuz... Orada tek olan şey Amerika'nın en güzel içeriğidir. Işıklarını bir şeyler yapıyorlar ve etraf parlıyor.
Justo a la vuelta de la esquina hay una hermosa vista del aparcamiento la única cosa que sucede allí es el más fino de América viene adentro, brillan sus luces como si estuvieran haciendo algo.
Halan için birlikte iş gezisine gittiğimizi kanıtlayacak bir video yapalım.
Va otra vez. Lo puedes editar. 3, 2, 1.
Bir sonraki "iş gezimiz" ne zaman?
- De su equipo.
- Tek bir iş sadece! Olmaz.
Quizá debería hacer la junta de altura.
Eski damadımın iş yaptığı bir dostuyla irtibat kuracağız.
Nos comunicamos con este tipo con el que hace negocios mi exyerno.
Bir düşüneyim, sabah ilk iş iki kez seviştik.
Veamos, lo primero que hice en la mañana fue hacer el amor dos veces.
Robinson'a göre iş bir haftada bitermiş.
Robinson dijo que terminaremos en una semana.
Ve bir saat de iş odaklı mülakata.
Y una hora tarde para mi asesoría.
Başvurular online yapılacaktır devamında iş planı sunumu için bir davetiye gönderilebilir.
Presente su solicitud en línea y quizá se le invite a presentar un plan de negocios ".
Peki ya bir güverte tayfasıyla iş yapmak istesem,
¿ Y si quisiera contratar a alguien como un marinero?
bir işim çıktı 20
bir isim 33
bir işim var 34
bir iş buldum 29
bir işe yaramaz 50
işte 8558
iste 115
işin 35
islam 17
isis 37
bir isim 33
bir işim var 34
bir iş buldum 29
bir işe yaramaz 50
işte 8558
iste 115
işin 35
islam 17
isis 37