Bu adamın translate Spanish
18,534 parallel translation
İşte bu adamın tavana bakıp "İlk kez böyle oluyor." demesi üzerine kadının kola dokunup " Sorun yok.
Aquí el tipo mira al techo y dice : "Jamás me había pasado". La chica toca su brazo y dice :
Akşam rüzgarının nefesi, bir dut ağacının serinliğiyle hafifçe iç geçirirken bu adamın reddederek yanından geçmişti.
El aliento de la brisa vespertina vino a refrescar con la morera que suspiró débilmente...
Bu adamın işemesi lazım.
Este hombre tiene que orinar.
- Kaç tane kartı var bu adamın böyle? - Gerçekten mi?
- ¿ Cuántas tarjetas tiene?
Bu adamın nesi var?
¿ Qué pasa con este chico?
Şu zamana kadar öğrendiğim tek şey bu adamın hiç bulunmak istemediği.
La única cosa que sé hasta ahora es cuánto quiere este tío que no lo encontremos.
Bu adamın durmayacağını biliyorsun.
Sabes que no va a parar.
Bu adamın neden peşine düştüğüne dair bir fikrin var mı?
¿ No tienes ni idea de por qué este tipo iría a por ti?
Bu adamın nesi var?
¿ Qué le pasa a este tipo?
Louis, karşılaştırmaktan nefret ediyorum ama Tara ile yaşadıklarına benzediği için kendini bu adamın yerine koyuyor olabilir misin?
Louis, odio hacer comparaciones, ¿ pero puede ser que te pongas en el lugar de este hombre porque es muy similar a lo que pasó entre tú y Tara?
Çünkü biliyorum ve tek düşünebildiğim keşke, bu adamın sana yaptıkları için deliye dönmeyeceğimi bilecek kadar beni tanımış olsaydın.
Porque lo sé, y solo podía pensar en que desearía que hubieras confiado lo suficiente en mí para saber que no enloquecería con ese tipo por lo que te hizo.
Bu adamın kim olduğunu bulursun?
¿ Y encontrar quién era este tipo?
Bu adamın götü pankek gibi.
Ese tipo tiene culo de panqueque.
Bu adamın her ne kadar uzaga ve ne kadar hızlı koştugu önemli degil.
Y aunque este hombre corrió lejos... y lo suficientemente rápido como para escapar...
Bu adamın düşünme şeklinde oldukça özel bir şeyler var.
Londres, ¿ verdad? Hay algo muy interesante acerca de la forma en que piensa.
Görgü tanıkları bu adamın size saldırdığını söyledi.
Los testigos dijeron que este tipo lo atacó.
Bu adamın elinde Megiddo hançerlerinden vardı.
El tipo tenía una de las dagas de Megido.
Bir adamı ölüme terk etmek, bu insanların doğasına aykırı.
No está en su naturaleza el dejar que un hombre muera en su tierra.
- İnanın bana, bu adam...
Aww. Se los digo, esto chico...
BU adam tam şurada, rock'n'roll göbeğindeydi.
Bien, esta chico aquí era rock'n'roll hasta el núcleo.
Yağcı adam gittikten sonra bu teneke kovayı dükkanın dışına çıkarıp yıkardım.
Cuando venía el hombre gordo, yo sacaba el bote a la calle y lo lavaba.
Beyaz bir adam bu gece hayatını kaybetti.
Un hombre blanco ha perdido su vida esta noche.
Bu şehirde yalnzıca birkaç adam onları nasıl kullanacağını ya da değerlerini bilir.
Sólo hay un puñado de tipos en este pueblo... que saben cómo usarlas... o que conocen su valor.
Bu kötü bir başlangıçtı biliyorum ama sana ve Vaughn'a adamınızı bulmanızda yardımcı olmak istiyorum.
Este fue un mal comienzo, lo sé, pero quiero ayudarte a ti y a Vaughn a encontrar a tu hombre.
- Bu adam işe yaramazın teki.
- Cena. - Deja de llamar a ese tipo.
Az kalsın bu adamı öldürüyordum.
- Casi mato a ese tipo.
İnsanın ancak bir video oyununda rastlayabileceği gibi, bir dizi garip olaylar zinciri sonucunda Sentinel yönetim kurulu bu genç adamı oybirliğiyle yönetim kurulu başkanı olarak seçmiş bulunmaktadır.
Después de una cadena muy extraña de acontecimientos que uno sólo... podría encontrar en un vídeo juego, el directorio de Sentinel... por unanimidad nombró a este joven hombre como su nuevo director.
Benim için önemli olan, iki ölü insanın ve komplo kurulan masum bir adamın içinde olduğu bu davadır.
Lo que me importa es este juicio, en el que hay dos personas muertas y un hombre inocente siendo inculpado.
Eğer bu adam sana bunu yaptıysa aptalın tekiymiş ve tek yaptığı mükemmel bir şeyi kaybetmek olmuş.
Si este tipo te hizo esto, es un idiota y solo consiguió perderse de algo genial.
Yaşlı adam, Mac ve Dennis. Bu kalpakların olayı ne?
Anciano, Mac y Dennis.
Bu onu fena hâlde üzdü. Dünya Savaşı sırasında Polonya'da büyüyen Marcus adında bir adamın günlüğü. Bu 2.
La alteró mucho.
Bu yüzden adamın kaçırdığı insanlara ne yaptığı merak uyandırıyor.
¿ qué está haciendo este tipo con todas esas personas?
Silver'ın bize bahsettiği adam bu.
Este es el hombre que nos habló de plata.
Bu adamın öylece gıtmesine izın veremezsin.
¿ Vas a dejar que este tipo se vaya?
Bu nefsi müdafaa gibi mi gözüküyor? Adamın kafasını ezdik.
¿ Esto parece que fue defensa propia?
Sözün kısası bu genç adamın hayatı değişmek üzere.
En pocas palabras, tu vida está a punto de cambiar.
Bu arada Leena'nın yeni adamıyla tanışmış mıydın?
Por cierto, ¿ conociste al chico nuevo de Leena?
Peki bir beyefendi gibi koltuğumda oturup sıcak kalmasını sağlayan bu adam kim?
¿ Y quién está en mi silla, poniéndola tibia amablemente?
Bilmek istediğin her şeyi anlatacağım seni öldürmek isteyen adamın kim olduğunu ebeveynlerin neden öldüğünü çevrende neden bu kadar ölüm olduğunu Kelly'i neden kurtaramadığını.
Te diré todo lo que quieras saber. Quién era el tipo que intentó matarte por qué murieron tus padres por qué siempre estás rodeado de muertes por qué no pudiste salvar a Kelly.
Bu tür heriflere direkt dalacaksın, yoksa korkağın tekisindir, adamım.
Si sorprendes así a un tipo, eres una gallina.
Adamın doğası bu.
Bueno, es su naturaleza.
Bu üç adam da, yaratıcılıklarını konuşturabildiği bir adama göre çok şaşaalı reklamcılık alanında çalıştı.
Los tres trabajaron en el enormemente lucrativo y creativo campo de la publicidad.
Şuraya yazıyorum, senin gibi 100 adamım olsaydı bu savaş yarın sona ermiş olurdu.
Escúchame, si tuviera 100 hombres como tú, esta guerra terminaría mañana.
Bu adamı yatağa yatırın.
Ponga a este hombre en una cama.
Bu arada, biraz göbek yapmış derilerden zevk alan, kel bir adam neden veteriner olamasın ki?
Solo estoy intentando hacértelo saber. Y por cierto, ¡ no hay razón por la que un hombre calvo que disfruta de pieles y que tiene algunos michelines alrededor de su tripa no pueda ser un maldito veterinario!
Toplantı bittiğinde, sokaklara mürettebatlarınıza hitap edeceğim ve onları bu yeri korumak sadece istenen bir şey olmadığına bunun kendilerine adam diyebilmelerinde önemli bir husus olduğuna ikna edeceğim.
Cuando acabe esta reunión, me dirigiré a la gente, a vuestras tripulaciones y les persuadiré de que la defensa de este lugar no es solo deseable, sino que es crítica para que se les pueda calificar de hombres.
Bak, er ya da geç... kapıya 100'den fazla adam gelecek ve bu artık senin kararın olmaktan çıkacak.
Mira, tarde o temprano, habrá cien hombres más aquí fuera, Jack, y dejará de ser decisión tuya.
Bu limanın mahsulleri yeni Vali'ye kalırsa adam değilim.
Qué me parta un rayo si el nuevo gobernador va a heredar los frutos de todo ese trabajo.
Bugün buraya geldim ve alt kattaki adamın fethini bu kadar çabuk tamamlamasını hayretle karşıladım. Onun tarafını seçenler gibi o da hakkıyla kazandığını düşünüyor.
He venido a este sitio hoy y me ha sorprendido lo rápido que este hombre lo ha conquistado, cómo se ha ganado a casi todos mis conocidos.
Bu geceki her işinizde Kaptan Flint'in taktiğinin ne kadar acınası olduğunu anlatacaksınız. Yeni Nassau'da barış içinde yaşama fırsatı verilen her adamın eski tehlikeler ve mahrumiyetlere dönmeyi düşünmesinin bile manasız olacağını.
Cada cliente que veáis esta noche ha de escuchar lo patético que os parece el ardid del Capitán Flint, lo absurdo que os parece que a cualquier hombre que se le dé la oportunidad de prosperar pacíficamente en una Nassau nueva
Earl Barlow, Loman'ın vurduğu adam ile takılıyormuş. Bizdeki ortaklar listesinde sarı spor ayakkabı giyen bir bu var.
Earl Barlow, andaba con el pistolero de Loman, está en nuestra lista de sus conocidos y lo han visto con zapatos amarillos.