Değilse translate Spanish
10,730 parallel translation
Bu Siyah Kıllı Dil Hayır Etkinliği Labirent Konseri bu kampüsün en önemli olayı değilse Kappa Evinin başkanlığını kaybedeceğim. Ve Chad Radwell beni terk edecek.
Si este Concierto en el Laberinto de la Calabaza por la Lengua Negra Vellosa no es lo más grande que haya pasado en este campus jamás, perderé la presidencia de la Casa Kappa y Chad Radwell me dejará.
- Uyuşturucuları kullanan Kutzler değilse, belki de onları satıyordu.
- Sí que, si Kutzler no... tomaba drogas, ¿ quizá las estaba vendiendo?
Kutzler'ın uyuşturucuları değilse, birine aittir.
Bueno, si no eran de Kutzler... eran de alguien.
Amacı şiddet değilse ne peki?
Si no es por la violencia, ¿ de qué se trata?
Hiç değilse bu feci komik.
Bien, al menos eso es jodidamente ridículo.
Senin için sorun değilse, öyleyse benim için de değil!
Si no te importa, a mí tampoco.
Hiç değilse senden mükemmelim.
Al menos soy más perfecta que tú.
Hiç değilse Hulk bizi o tımarhaneden çıkardı.
Al menos Hulk nos sacó del psiquiátrico.
Eğer yatırımcılardan biri değilse...
Entonces, si no fue uno de ellos...
Amy beni terk etmiş olabilir ama hiç değilse gemi turundayken güverte havuzunun orada gerçekleşmedi bu.
Puede que Amy me haya rechazado... pero al menos no fue en la piscina cubierta de un crucero Carnival.
Ona sağlık sigortası da yaptırdım, hiç değilse bunu yapsın.
Le he hecho un seguro de salud, es lo menos que puede hacer.
# Eğer bu aşk değilse # # bütün dünya deli # # eğer bu aşk değilse #
♪ Si esto no es amor ♪ ♪ El mundo entero está loco ♪ ♪ Si esto no es amor ♪
Bak Moe, hiç değilse istediklerimi yapmama izin ver.
Mira, Moe, lo menos que puedes dejarme hacer es todo lo que yo quiera.
- Peki ya İsa'nın döneceği zaman bu değilse?
¿ Qué pasa si este no es el momento del regreso de Jesús?
Tabii adam uzaylı, uzay aracı da arkada park hâlinde değilse.
A menos que fuera un alien, y su nave espacial estuviera estacionada atrás.
Hiç değilse nerede olduğunu biliyoruz.
Al menos sabemos dónde está.
Tabii parmak izi bozulmamışsa, yüzü tanınmayacak bir halde değilse bütün bunlar Eva'nın kusursuz suç planının bir parçası.
Excepto que sus huellas estarán alteradas, su cara, irreconocible, todo parte del plan de Eva para cometer el crimen perfecto.
Değilse de önemli değil.
Y si no, está bien también.
Öyle değilse, telefonunuzdakileri geri kurtaramam. Efendim? Hattın sahibi mi?
Si lo que dices es verdad, no soy yo pero tú también saldrás lastimado.
Hiç değilse teminat kısmına şu zenciyi eklemeliyim.
Pero como mínimo, necesito que ponga a ese negro como garantía.
Eğer değilse, bilinçsiz düşersen, ben kapalı o bacağını sahip olacaktır.
Si no, podrías quedarte inconsciente, y tendré que cortarte esa pierna.
- Hiç değilse ddukbokki al ya.
- Al menos cómprame unos ddukbokki.
Hiç değilse üçüncü bacağına götürseydin.
Debiste llegar al menos a tercera base con ella.
Annemin biraz düşüncesiz olduğunu biliyorum ama durumunu bildiğin için hiç değilse bir sıkıntısı var mı diye göz atman gerekmez miydi?
Sé que mamá es poco desconsiderada, pero conociendo su situación... ¿ no deberías al menos haber revisado y asegurado que todo estaba bien con ella?
O orada değilse bile görmem gerek.
- DESAPARECIDA. - Tengo que verlo. Aunque no esté ahí.
Sessizlik aldıkları şeyden dolayı değilse tabi.
A menos que el silencio se deba a lo que se llevaron.
Hiç değilse bu konuyu iyice bir düşün.
Al menos considéralo.
Tabii değilse başka.
A no ser que no lo sea.
Hiç değilse artık nerede olduğunu biliyorum.
Al menos ahora sé dónde está. No, no.
Bir karavan olmasa da, hiç değilse bir sürü yer var.
Mira, no será el remolque pero al menos hay mucho espacio.
Ama ya taklitçi değilse?
¿ Y si no es un imitador?
Chili'nin katili duble çizburger değilse olmaz.
No a menos que Chili fuera asesinado por una hamburguesa.
İletişim bilgisi güncel değilse yapabileceğim bir şey yok.
No es mi culpa si la información no es actual.
Cihaz ses ekipmanlarına süper yakın değilse tabii.
Salvo que el dispositivo estuviera super-cerca del equipo de sonido.
Hiç değilse nereden geldiklerini biliyoruz.
Al menos sabemos de dónde venían.
Hiç değilse veda edebilseydim diyorum.
Me gustaría haber tenido una oportunidad de despedirme.
Eğer Nighthorse değilse, yol birkaç yüz metre doğuda.
Si no fue Caballo Nocturno, la autopista está a unos cientos de metros al este.
O zaman Branch'i öldüren Nighthorse değilse... kim olabilir?
Así que, si Caballo Nocturno no mató a Branch, ¿ quién pudo ser?
ve cinayet Ridges ile alakalı değilse ne ile ilgili?
Y si el asesinato no está conectado con Ridges, ¿ de qué va?
Peki, Brandi değilse kimdi?
De acuerdo, sino fue ella, ¿ quién fue?
Peki o zaman, bu bir acil durum değilse nedir?
Bueno, ¿ si esto no es una emergencia, qué es?
- Ya doğru değilse?
- ¿ Y si no son correctos?
Gloomania Veliaht'ı için değilse eğer sorun nedir çocuklar?
Bueno, que hay de esos ceños fruncidos. ¿ Qué pasa, niños?
Eğer senin umurunda değilse, benim neden olsun ki?
Si no te importa, a mí tampoco.
Problem aşırı alkalinli PH dengesi olan bir çözüme sahip değilse. Krieger, yeter!
A menos que el problema sea una solución con un pH demasiado alcalino.
Bu görev Gary'nin eski kasaba barıyla yapılacak bir softbol maçı değilse...
Si la misión es un partido de softball contra Gary's Olde Town Tavern...
Eğer Chambers tetikçimiz değilse sahne arkasında ne işi varmış?
Si Chambers no disparó, ¿ qué hacía tras el escenario?
Cadı işi değilse bu nedir?
¿ Cómo llamarías a eso si no brujería?
Bu Cotton Mather değilse lanetleneceğim.
Bueno, estaría maldito ¡ si no fuera Cotton Mather!
Ya Peter, Şam'da bile değilse?
¿ Y qué si Pedro ni siquiera está en Damasco?
Hiç değilse 1'le başlasın.
Comience con un uno por lo menos.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102