Hiç de translate Spanish
105,545 parallel translation
O hiç de öyle değil.
Él no es así en lo absoluto.
Hiç de güzel değil.
Y para nada favorecedor.
- Hiç de geçmiyorum. Hayır, hayır.
Me tomas el pelo.
Hiç de değil. 45 yıldır donanmadayım.
Para nada. Fui marine por 45 años.
- Hiç de bile.
Eso no es verdad.
- Hiç duymamıştım.
Nunca había oído de eso.
Hiç olamayacağım kadar güçlüsün.
Mucho más fuerte de lo que nunca seré.
Hiç kimsenin almayı cesaret edemediği hatta hayır ; hatta değil, "özellikle" kazanması imkansız olan bir dava.
Uno que nadie más tendría el coraje de encarar... aun si... no, especialmente si parece imposible de ganar.
Axe Capital'de hiç kimse sözleşme yapılmadan çalışmaz.
Nadie en Axe Capital trabaja bajo contrato.
Başı dertte olan benken bana destek olduğunu hatırlamıyorum hiç.
No recuerdo tu mano tranquilizadora en mi hombro cuando fue mi momento de problemas.
Bu ikimize de engel olmadı hiç.
Eso nunca nos ha detenido a ti y a mí.
İşlerin geldiği nokta için ölü bir adamı suçlayacaksan hiç uğraşma git de karşıdakilere teslim ol.
Cariño, si vas a culpar a un hombre muerto por el modo en que salieron las cosas, tú también podrías entregarte.
Hiç uğraşmadan lanet ilmiği boynuma kendim geçirsem daha iyi.
También podría ponerme ese puto nudo alrededor de mi cuello.
Bir daha özel dedektif olmaya karar verirsen bana bir iyilik yap ve beni hiç karıştırma.
Oye, la próxima vez que quieras jugar a detectives privados, hazme un favor y pasa de mí.
Beyazların mahallesinde kapını kilitlememek hiç güvenli değildir.
No es seguro dejar la puerta abierta en un barrio de blancos.
- O adamı duydun mu hiç?
- ¿ Ha oído de él?
Hiç mantıklı değil. Fermantasyon büyüsü kullanmıştım.
Qué raro, usé el encanto de fermentación más sencillo.
"Ayrıca seni bir-iki-dokuz kadar çabuk göreceğim demektir." "Ortadaki ve sondaki işaretlerin iyi olduğu yerde burada yaz yaşanıyor ve sanırım hiç sona ermeyecek. Bir sürü caddesi olan hoş bir ada."
También significa que te veré tan pronto como uno, dos, nueve, donde el del medio es primero y el último está bien, el verano está aquí y nunca se repliega, y hay una linda isla hecha de calles ".
Biri de teşekkür ediyor ama yardıma hiç ihtiyacı yok.
Alguien dice "gracias pero no necesito ayuda".
Ama hiç bir ayıyı eğitmeyi denedin mi?
¿ Pero alguna vez has tratado de entrenar a un oso?
Ofisinde hiç öyle bir şey gördün mü?
¿ Has visto alguna de esas en su oficina?
Ona hiç faydası olmaz.
No hay una buena salida de esto.
Bunların hiç biri zafer değil.
No existe la gloria en nada de esto.
Buna ulaşabileceğimden hiç emin değildim.
No estaba segura de poder superar todo eso.
Hiç kendinden daha büyük bir şeyin bir parçası... olmayı istemedin mi?
¿ Nunca quisiste ser parte de algo más grande que tú?
Eğer Y ekseni Los Angeles insan nüfusunu temsil ediyorsa, O zaman burası geriye hiç bir insanın kalmadığı nokta.
Si la Y representa la población humana de Los Ángeles, entonces a este punto ya no existirá más gente.
Misafirlerimizin hiç biri zarar görmedi.
Ninguno de nuestros huéspedes salió lastimado.
Şahit olduğunuz şey, daha önce hiç görmediğiniz, boyutlar arası seyahat amaçlı bir teknolojik denemeydi.
Pero de lo que fueron testigos, fue de una prueba de una tecnología que no han visto antes. Una que es capaz de viajar interdimensionalmente.
Merak ediyorum, çekici ve fanatik kız arkadaşına yardım etmek için kartımı çaldığında sadece kendin için değil, bu yerdeki diğer herkes için de ne gibi sonuçları olacağını hiç düşündün mü?
Me da curiosidad, si cuando te robaste mi tarjeta de acceso para ayudar a tu atractiva y fanática novia, pensaste en las consecuencias, no solo para ti, sino para todas las personas en este lugar.
Arkadaşının barut komplosunun buradan yapıldığına dair kanıt yoksa, o zaman hiç olmamıştır.
Si no hay evidencia, en lo absoluto, de que la pequeña conspiración de la pólvora de tu amiga sucedió aquí, pues entonces no pasó.
Hiç hücrenin lideriyle bağlantıya geçtin mi?
¿ Alguna vez tuviste contacto con el líder de la célula?
Nedense hiç şaşırmadım.
De alguna manera, no me sorprende.
Hiç bana göre değil.
No estoy de acuerdo con eso.
Bu yeni model zamazingolardan birine hiç sahip olmamıştım.
Nunca he tenido una de esas cosas modernas y deslizables.
Az önce hiç harcamadığım kadar para harcadım. Hem de istemediğim bir şey için.
Gasté más dinero del que sé que tengo en algo que ni siquiera quiero.
Hiç hatırlamıyorum.
No recuerdo nada de eso.
Amma velakin şu korkunç yeni silahı beraberinde Tycho'ya götürüp sırları kendine saklamak konusunda elinden geleni yaptın. İnancım o ki, hiç şüphesiz vakti geldiğinde olması gerektiği gibi, Kuşak'ı savunmak için silahı kullanma zamanına senin ama yalnızca senin karar vereceğin sugötürmez.
Sin embargo, conservaste lo que pudiste de esta nueva arma terrible y le llevaste contigo de regreso a Tycho, guardándote esos secretos, sin duda, creyendo que cuando llegara el momento, como seguramente llegará, tú y solo tú,
Hiç kimsenin çizmeleri altında yaşamak istemiyoruz Fred Johnson asilik towchu!
Pero esto... esto es el terrícola que sigues llevando dentro. ¡ No queremos vivir bajo la bota de nadie, Fred Johnson, asilik towchu!
Hiç kimsenin çizmeleri altında yaşamak istemiyoruz Fred Johnson, asilik towchu!
¡ No queremos vivir bajo la bota de nadie, Fred Johnson, asili towchu!
Hem de hiç.
Jamás.
Haklı olsaydık bile barış görüşmelerinin tam ortasındayken bize ateş açmalarının hiç yolu yok.
Bueno, incluso si eso fuera cierto, no hay manera de que vayan a dispararnos estando en el medio de conversaciones de paz
Hiç çalışmıyor hükümetin sağladığı temel destekle geçiniyorlar.
No trabajan en absoluto. Viven de la asistencia básica que el Gobierno les proporciona.
Hiç paramız olmadı, bu yüzden Amcam Mike'ın tekli genişçe hareket et.
No teníamos dinero, así que tuvimos que mudarnos al remolque de mi tío Mike.
- Hiç sigorta şirketlerini aldattın mı doktor?
¿ Alguna vez engañas a las compañías de seguros, doc?
Işık kaybolurken hiç izlediniz Birilerinin gözlerinden onlar gibi, Uzaklaşmak mı yoksa?
¿ Alguna vez miras como la luz se apaga en los ojos de alguien como si solo... fluyera en la nada?
Hayatım boyunca oldum, Ve hiç hokey bileti kadar olamadım.
He pasado toda mi vida, y nunca tuve tanto como un billete de hockey.
Sen hiç gözlerini bana götürmedin.
Nunca me has quitado los ojos de encima.
Buna hiç gerek yoktu aynasız.
No hay necesidad de ser así, oficial.
Ve bu sabahki nöbet değişim saatine.. .. kadar koğuştan hiç ayrılmadın mı?
¿ Y no estuvo lejos de la sala en ningún otro momento hasta que fue relevada esta mañana en el cambio de turno?
Memur Jones bölgesinden bütün gece hiç ayrılmadığını söyledi.
El agente Jones dijo que no salió de su lado en toda la noche.
- Hiç kimseyi görmedin mi? - Hayır.
- ¿ No vio cuál de ellas?
hiç de bile 279
hiç de değil 689
hiç değilse 21
hiç de öyle değil 49
hiç denemedim 24
hiç dert değil 31
hiç değil 97
hiç de komik değil 48
hiç de fena değil 32
hiç değişmemişsin 157
hiç de değil 689
hiç değilse 21
hiç de öyle değil 49
hiç denemedim 24
hiç dert değil 31
hiç değil 97
hiç de komik değil 48
hiç de fena değil 32
hiç değişmemişsin 157
hiç değişmeyeceksin 16
hiç değişmemiş 30
dede 298
deli 209
denise 139
deme 332
detroit 189
dean 111
dennis 260
delia 49
hiç değişmemiş 30
dede 298
deli 209
denise 139
deme 332
detroit 189
dean 111
dennis 260
delia 49