Mutluluk translate Spanish
6,413 parallel translation
Burridges ilkbahar yaz koleksiyonunu sizlere sunmaktan mutluluk duyuyorum.
Me da un gran placer lanzar la colección de moda de verano de Burridges Spring.
Bence dediklerini ilerletmelisin.. .. çünkü mutluluk sahip olduğun şeyin değerini bilmektir.
Creo que deberías analizar lo que acabas de decir porque, verás, la felicidad está en apreciar lo que tienes.
Bu arada sorularınızı cevaplamaktan mutluluk duyarım.
Mientras tanto, seré feliz de contestar a cualquier pregunta.
Uzunca bir sürecin sonunda, ilan etmekten mutluluk duyuyorum. Jalal El-Amin ve Tahet Teknoloji, heyecan verici yolculuğun gelecek aşamasına katılma sözleşmesini kazandı.
Después de un largo proceso, me complace anunciar que Jalal El-Amin y Tahet Technology han ganado el contrato para compartir la siguiente etapa de este emocionante viaje.
Uzunca bir sürecin sonunda, ilan etmekten mutluluk duyuyorum.
Después de un largo proceso, me complace anunciar que
Ben I sadece tahmin Ben mutluluk ile gonul kafa karistirici oldum korku.
Supongo que sólo... que he estado confundiendo el miedo con la complacencia de la felicidad.
- Mutluluk gözyaşları, muhtemelen.
- Lágrimas de alegría probablemente.
Ve 6 olağanüstü ay boyunca ıssız bir yerde kaldım ve bu sefil hayatın elimde kalan tek mutluluk olduğunun farkındaydım.
Y por seis gloriosos meses, Me sentía completamente en paz y sabia que ese era el único éxtasis, que esta vida inmunda me había permitido.
Çikolata saf mutluluk için bir yol olabilir.
El chocolate también podría ser una vaso de puro placer.
Eminim Lord Loxley ona verdiğim tavsiyelere dayanarak bana kefil olmaktan mutluluk duyacaktır.
Bueno, Lord Loxley sabe que le he dado algún buen consejo y estoy seguro de que estaría encantado de responder por mí.
Gitmeden size ve Bayan Towler'a hayat boyu mutluluk ve başarı dilemek isterim.
Antes de irme quería desearles a usted y a la Srta. Towler toda la felicidad y éxito en su vida juntos.
Ne mutluluk Er Towler.
Es un placer, soldado Towler.
"Üzüntülü ve gözü yaşlı halinizi, tanrı görecek ve size sonsuza dek neşe ve mutluluk verecektir."
Os he visto partir con llanto y duelo pero el Señor os devolverá a mí entre alegría y gozo para siempre.
Cee-cee ve ben daima birbirimizi seveceğiz. Ama Cee-cee neredeyse mutluluk şansımızı harcayacaktı. Sırf Ben'i incitmemek için.
Cee-cee y yo siempre nos hemos amado, y ella estaba lista para tirar... toda nuestra felicidad, solo para no herir a Ben... y evitar la vergüenza de admitir que amaba a su primo.
Beethoven'ı televizyon dizinizde oynatmak isterseniz ücret konusunu konuşmaktan mutluluk duyarım.
Si, y si le interesa que Beethoven aparezca en su programa, estaré mas que feliz de hablar sobre los honorarios.
Bu muhteşem sunum için sizi ağırlamaktan mutluluk duyuyorum.
Estoy tan feliz de que hayan venido a esta increíble presentación.
Sürekli mutluluk maskesi takılı dolaşmaya çalışıyoruz.
Y siempre tratamos de poner una cara feliz.
Söylemeliyim ki Bayan Meadows sizin gibi birisinin mahallede olmasından mutluluk duyuyorum.
Sólo tengo que decir, Señorita Meadows, es un placer tenerla en el vecindario.
Sevgili Georgie, Büyük Britanya garantisinde Fransız tarafsızlığını teklif eden yönetiminizden şahane haberler alarak teklifiniz için kendi yönetimimin arzusunu iletmekten mutluluk duyarım.
Querido Georgie, habiendo recibido la gloriosa comunicación de tu gobierno... ofreciendo la neutralidad francesa... con la garantía de Gran Bretaña, me complace transmitir el entusiasmo... de mi propio gobierno por la propuesta.
- büyük mutluluk duyuyorum.
- Una fiesta!
Yorgunluk ve aşırı mutluluk gibi.
Cansancio, euforia.
"Üstüne de biraz mutluluk serpildi," "Çeşit çeşit çoğaldı."
La felicidad se multiplico con la manteca.
'Acı çekmen bana mutluluk vermiyor.'
'Su dolor no me hace feliz.'
O yüzden hazırsanız, gerçekten hazırsanız, sizi o "İlk defa" deneyimlerine döndürmekten mutluluk duyarız.
Y por eso, si estás listo, listo de verdad nos gustaría hacerte recordar esas experiencias "Recuerdas Cuando"...
Mutluluk bir saat önce sona erdi.
El encanto de esto terminó hace horas.
"Bazıları gittiği her yerde, diğerleri de her gittiğinde mutluluk uyandırır".
"Algunos traen la felicidad cuando llegan... otros cuando se van".
Efendimizin oğluna kız vermekten onur ve mutluluk duyuyoruz.
estamos orgullosos y felices de que hijo del Lord esté dispuesto a casarse con nuestra hija
Belki bu sahipsizlere liderlik etmek içgüdülerini zapt etmesine yardımcı olur. Hatta ona bir nebze mutluluk verir.
Y quizás liderar a estos... vagabundos frenará alguno de sus impulsos, le concederá cierto grado de felicidad.
Bin yıldan fazla zamandır, bütün mutluluk şanslarımı elimden çaldı.
Durante más de 1.000 años me ha robado cualquier posibilidad que tenía yo de ser feliz.
Oğlum ve ailesi için zor dönemler olduğunu biliyorsun ve hep bizim yanımızdaydın. Bunu yapmaktan mutluluk duyuyorum.
Es un momento difícil para la familia con mi hijo, ya sabes, y tú has estado siempre ahí para nosotros.
Takımımızda olmandan mutluluk duyarız.
Nos encantaría tenerte en nuestro equipo.
Büyün büyükannen kocaman bir kız olduğunu görmekten mutluluk duyuyor.
Tu bisabuela está muy complacida... de verte convertida en una joven mujer.
Sizi daha özgün bir konuşmayla eğlendirmekten mutluluk duyarım.
Me complacería recibirla para una conversación más sincera.
Nefret hissine kapılabilmenin mutluluk veren beklentisi.
La feliz anticipación de ser capaz de sentir desprecio.
Ben her zaman... her zaman... Bir sorunun olduğunda sana yardımcı olmaktan mutluluk duyacağım.
Bueno, siempre... siempre estoy encantado de ayudarte cuando tienes problemas.
Ertesi gün Liam Moone, mutluluk sarhoşu olan futbolseverleri arabaya toplayıp çeyrek final heyecanını ailesiyle birlikte kendi evinde yaşamak için bir tanecik kasabasının yolunu tuttu.
A la mañana siguiente en un arranque de euforia Liam Moone cogió la furgoneta futbolera y se apresuró a llevar a su familia a casa a compartir la alegría de los cuartos de final de un Mundial en su ciudad natal.
Senin için onu getirmekten mutluluk duyarım.
Bueno, estoy encantada de ir a buscarla por ti.
Benimle çalışmandan mutluluk duyarım.
Me gustaría tenerla asignada.
Patronunuza söyleyebilirsiniz, Fillmore halkı batıdaki komşularına kucak açmaktan, onlarla birleşmekten mutluluk duyar.
Dile a tu jefe que nada le gustaría más a la gente de Fillmore que estrechar lazos y recibir con los brazos abiertos a nuestros compañeros del oeste.
Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, ardından halsizlik getiren mutluluk hissi.
Mucha energía, euforia, alternando con agotamiento.
Bugün Swedish House Mafia'nın üyeleri,... Axwell, Steve Angello ve Sebastian Ingrosso,... ile birlikte Empire State Binası'nın ışıklarını yakmaktan,... mutluluk duyuyoruz.
NUEVA YORK QUEDAN 5 CONCIERTOS Es un placer tener con nosotros a los miembros de Swedish House Mafia : Axwell, Steve Angello y Sebastian Ingrosso para ayudarnos a encender el Empire State Building.
Sizinle burada olmak ve sizlere tarihi bir duyuru yapmak benim için mutluluk verici.
Estoy muy contento de estar aquí con vosotros esta noche, para hacer un anuncio histórico.
Bayan Başkan Yardımcısı ile evliliğimi tartışmaktan mutluluk duyarım, sonunun nereye varacağını bilmek kaydıyla.
Encantado de hablar con usted de mi matrimonio, señora vicepresidenta, si a eso es a dónde quiere llegar.
Çünkü, mutluluk bir evvlilik için.. .. beyaz yalanlar söylemek zorundasın.
Porque para tener una vida matrimonial feliz uno tiene que decir pequeñas mentiras.
Yerime kız kardeşini alacak olmaktan mutluluk duyuyordu.
Estaba contento de llevar a tu hermana en vez de a mí.
Kimmiş bu mutluluk duyan?
¿ Quién estaba contento? Huh?
Ama yine de gün içinde katıksız sevinç ve mutluluk anları yaşadığım oluyor.
Pero sigo teniendo momentos en el día de pura felicidad y alegría.
- Mutluluk haplarımı gördün mü?
¿ Has visto mis pastillas felices? No las encuentro en ningún sitio.
Yüce Tanrım, ölenlere merhamet et hayatta olanlara ise huzur ve mutluluk ver.
Sí, Señor, ten piedad de ellos que están muertos, y dales paz y felicidad a los vivos.
Hayvanat bahçesindeki mutluluk ve neşenin benim mutsuzluğumu tetikleyeceğini düşünmüyor musun?
¿ No crees que la felicidad del zoológico empeorará mi tristeza?
Mutluluk. 998 01 : 22 : 48,727 - - 01 : 22 : 50,396 Kendi ellerimle..
Y cojo esa felicidad... y con mis propias manos...
mutluluklar dilerim 16
mutlu yıllar 555
mutlu ol 66
mutlu günler 26
mutlu 183
mutlu son 24
mutluyum 175
mutlu olun 20
mutlu musun 338
mutlu yıllar sana 161
mutlu yıllar 555
mutlu ol 66
mutlu günler 26
mutlu 183
mutlu son 24
mutluyum 175
mutlu olun 20
mutlu musun 338
mutlu yıllar sana 161
mutlu noeller 1070
mutlu paskalyalar 22
mutluyuz 22
mutlumusun 18
mutlusun 26
mutlu olmanı istiyorum 16
mutlu noel 30
mutlu değilim 17
mutlu oldun mu 50
mutlu mu 63
mutlu paskalyalar 22
mutluyuz 22
mutlumusun 18
mutlusun 26
mutlu olmanı istiyorum 16
mutlu noel 30
mutlu değilim 17
mutlu oldun mu 50
mutlu mu 63