Silahınız var mı translate Spanish
221 parallel translation
Özel bir silahınız var mı?
¿ Tiene algún martillo para moler?
Silahınız var mı?
¿ Tienen armas?
- Yanınızda silahınız var mı?
¿ Tiene una pistola? - Sí.
- Silahınız var mı Greer?
- ¿ Tienes una pistola, Greer?
Silahınız var mı efendim?
¿ Tiene un arma, señor?
- Elbette. - Silahınız var mı?
- ¿ Tenéis armas?
Silahınız var mı?
¿ Tiene un arma de fuego?
Hiç silahınız var mı?
¿ Tiene algún arma?
Silahınız var mı?
¿ Lleva armas de fuego?
Affedersiniz, silahınız var mı diye üstünü aramam gerek.
Lo siento, tengo que cachearla.
- Silahınız var mı?
- ¿ Tiene armas?
Silahınız var mı yok mu?
¿ Puede darnos el arma?
Silahınız var mı?
- ¿ Tiene un arma?
Pekâlâ. Hiç silahınız var mı?
Bien. ¿ Tienen pistolas?
- Silahınız var mı?
- ¿ Posee un arma, Sr. Kersey?
Silahınız var mı?
Puedo probarlo.
Silahınız var mı?
¿ Tienes un arma?
Evde silahınız var mı... kendinizi koruyabileceğiniz herhangi birşey?
¿ Tiene algún arma en casa, algo con lo que pueda protegerse?
Burada silahınız var mı?
¿ Tiene una escopeta?
Bay Menges, silahınız var mı?
Sra. Menges, ¿ no tiene un arma aquí o algo así?
Merak ediyorum da. Hiç silahınız var mı? Özellikle de bir 22.
Me preguntaba si poseen armas, específicamente calibre 22.
- Normal gibi görünüyor. Silahınız var mı?
- Parece en orden. ¿ Lleva armas?
Satılık silahınız var mı?
¿ Tiene una para vender?
Silahınız var mı?
¿ Lleva pistola?
Hiç silahınız var mı?
Ustedes tienen armas?
Silahınız var mı doktor?
¿ Tiene pistola?
Silahınız var mı?
¿ Tiene pistola?
Silahınız var mı?
¿ Tiene algún arma?
- Silahınız var mıydı?
¿ tenía su pistola?
- Silahınız var mı?
- ¿ Lleva un arma?
Silahınız var mı?
- ¿ Que si tiene una pistola?
Nükleer silahınız var mı?
- No lo puedo decir. - ¿ Tienen armas nucleares a bordo?
Silahınız var mı?
¿ Estarán armados?
Bay Graham! Silahınız mı var?
Sr. Graham, usted tiene un arma.
- Karınızın silahı var mı bay Kingsby?
- ¿ Su mujer tenía una pistola?
Bu silahın geri tepmesi fazla, bu nedenle sabit durmaz. Başkanı mıhlamamız için sadece üç saniyemiz var işe giriştiğimizde masanın titremesini istemiyorum.
Sólo tenemos 3 segundos para acabar con el Presidente,... y no quiero que la mesa vibre a la hora de la verdad.
Kaç asker, kaç silah düşmanımızın bu işte kaç tane tankı var.
Cuantos hombres, cuántas armas cuántos tanques está usando el enemigo.
- Silahınız var mı Madam Sophie? - Yok.
- ¿ Tiene usted una pistola, Madame Sophie?
Silah sesi duydum Şerif. Bana ihtiyacınız var mı?
Oí disparos, sheriff. ¿ Me necesita?
- Silahınız olduğunu bilen var mıydı?
- ¿ Sabía alguien que tenía una?
Füzyon reaktörlerini ve liderimizin silahını çalıştırmak için suya ihtiyacımız var Mike.
La necesitamos, Mike, para subsistir. Para los generadores y armas.
Fakat silahımızın yolunda on binlerce kendi gemimiz var.
Pero hay 10.000 de nuestras naves en la línea de fuego...
HARRY : Şimdi üflemeli silahımız var,.. ... belki onların takip etmesi için bir de iz bırakabiliriz.
Ahora tenemos una cerbatana tal vez ayude dejar una especie de pista para que nos rastreen.
Ve artık sınırsız gücü olan bir silahımız var.
Tenemos un arma de poder ilimitado.
Lilandra'nın yıldız destroyerini etkisiz hale getirecek bir silahım var,... böyle ilkel bir uzay istasyonundan ateşlenirse de hiç dikkat çekmez.
He armado un arma de energía capaz de desarmar su crucero estelar rebelde, especialmente cuando se dispara desde una estación espacial primitiva.
- Silah için ruhsatınız mı var?
- ¿ Tiene un permiso para el arma?
Şu anda bayanın başına doğrultulmuş bir silah var. [br ] O nedenle hemen Washington'u ara ve onlara adamlarını esir [ br ] aldığımızı söyle ve adamların ben J.Edgar Hoover ile konuşana kadar [ br] hiç bir yere gitmeyecek.
Estoy apuntando a la señora con un arma en la cabeza. Llame a Washington y dígales que estarán prisioneros hasta que hable personalmente con J. Edgar Hoover.
Silah kaçakçısını yakalamamız için yardımına ihtiyacımız var Birkaç gün önce bir nükleer savaş başlığını çaldı.
Bienvenido. Necesitamos su ayuda... para encontrar al contrabandista de armas... que robó una cabeza nuclear hace unos días.
Joe yardımına ihtiyacımız var. Gözü bağlı çıplak adamın başına silah tutan Başkan Kramer değil mi?
Carl, mis contactos en la CIA no tienen ni idea de lo que ocurre pero medieron algo para esto.
Silahın var mı. Hayır, zamanımız daraldı.
No tengo tiempo, me las llevo todas.
Üç silahımız var. Baskın, korku ve insafsızca çalışma!
'Son tres armas : miedo, sorpresa e ineficiencia.