Yın translate Spanish
895,067 parallel translation
Hannah'nın fotoğrafı, masumdu ama tek başına bakılırsa utandırıcıydı, belirli bir ünü olan bir adam yayınladı, bir şeyler söyledi ya da hikayeyi birine zarar verebilecek şekilde değiştirdi.
La foto que se toma de Hannah era inocente. Pero una foto poco favorecedora sacada de contexto, colgada por un chico con cierta reputación o diciendo algo, y si se da la vuelta a la historia, al final puede destruir a alguien.
Mung Fasulyesi pizzasının tadı normal pizzadan çok daha güzel. Haksız mıyım?
Una pizza con judías mungo sabe mucho mejor que la pizza normal, ¿ cierto?
Ve ayrıca çok önemli bir play-off maçını kaçırma şansını.
Y también perdernos un partido crucial de los playoffs.
B-Ü-S-T-İ-Y-E-R.
S-O-S-T-E-N.
U-Y-G-U-N-S-U-Z.
I-N-A-P-R-O-P-I-A-D-O.
Burası bana aptalca davrandığımı ve endişelenecek bir şeyin olmadığını söylediğiniz bölüm.
Esta es la parte en la que me decís que soy una insensata y que no hay nada de qué preocuparse.
Etrafta sırtlayacağın bir tabut taşıyıcısı yok mu?
¿ No hay ningún portador del féretro por aquí al que te puedas tirar?
Oğlum, tekne aldığın için pişman olduğunu düşündün birde.
Amigo, y usted se lamenta de comprar un barco.
Her neyse L.A'de bir müzik yapımcısını tanıyan bir adamla tanıştım ve oraya gider gitmez, bir deneme yapmam için bana yardım edecek.
En fin, sé de un tipo que conoce a un productor de una casa discográfica en Los Ángeles, y en cuanto vaya allí, me ayudará a hacer una maqueta.
Hala arınmadasın, bu da her bir fikrin yanlış ve kötü olduğu anlamına geliyor.
Todavía te estás desintoxicando, lo que significa cada idea que tienes es equivocada y está mal.
Erkek arkadaşın için endişeleniyorsun ve bu endişelerini köpeğe aktarıyorsun.
Está preocupada por su novio y está transfiriendo esa ansiedad al perro.
Yaklaşık beş yıl kadar yanılıyor olacaksın.
Vas a estar equivocada durante cinco años.
Ve Emily'i benden aldıklarında o kadın onu cehenneme götürür ve o bir başka koruyucu aileye verildiğinde kendinle gurur duyabilirsin.
Y cuando me quiten a Emily y esa mujer la haga pasar por un infierno y se la lleven a otro hogar de acogida, podrás sentirte muy orgullosa de ti misma.
Ve daha sonra en önemlisi buralarda oynadığın rolü yaz.
Y después, lo más importante, escribes lo que hiciste tú.
Natasha, rehabilitasyondasın çocukların koruyucu bakımda ve tetanos aşısı oldun çünkü met kafası kafana yumruk attığı için elini ısırdı.
Natasha, estás en rehabilitación, tu hija está en un programa de acogida y te han tenido que poner una antitetánica porque una drogadicta te mordió en la mano con la que la abofeteaste.
Sen de harikasın fakat seni sevmemek için sebepler bulabilirim.
Consigo que no me gustes y eres adorable.
Ve sen çok iyi bir avukat olacaksın.
Y serás una buena.
Ve hepinize, beni bırakmadığınız için en içten dileklerimle teşekkür ediyorum.
Y a todas ustedes, por no abandonarme, desde el fondo de mi corazón, gracias.
Fransızların vergiye tuz koyduğunu ve bunun da Fransız İhtilali'ne sebep olduğunu biliyor muydun?
¿ Sabías que Francia puso impuesto a la sal y esto fue lo que llevó a la revolución francesa?
Bana karşı yıllardır çok ciddi davrandın ve avukat olma yolunda okulunu bitirmek üzeresin.
Has estado sobria desde hace 4 años, casi has terminado la universidad, y vas a convertirte en abogada.
Hey, bunu çok fazla söylemiyorum ama sen harika bir insansın, seni seviyorum.
Hey, no lo digo muy seguido, pero eres alguien sorprendente y te amo.
Gazın dağılmasının 12 saat süreceğini düşündüklerine inanamıyorum.
Saltan a tu cara... y...
Nefes alın. Nefes verin. Aman tanrım.
No vayas para allá... y se fue.
Peki, şanslısın ki kesinlikle olacak olan... Eğer yaşamak istiyorsan cümleni tamamlama. Pekala millet bence oyunun amacını kaçırıyoruz.
Y ahora, démosle la bienvenida al único e inigualable...
Çünkü hiç kendi başına bir şey yaptığını görmedim.
Van, quiero una revancha. No, él ganó justo y limpiamente. - Vamos.
Normalde, bunu Emily yapardı. Yani sen mi yapacaksın? Ben fikri öne sürdüm, yani kendi kısmımı yaptım.
Tu familia y todos en tu vida han estado haciendo cosas insanas para hacerte creer que eres un ganador.
Şüphen olmasın. Ve hepsi senin sayende, Emily. Teşekkürler, Emily.
Estamos en el mismo equipo, y si ambos rehusamos a perder, entonces podemos hacer grandes cosas.
Kaçmanızın mümkün olmadığı, can sıkıcı küçük bir şeydir.
... es uno pequeño y molesto que es imposible de vencer :
Peki... Nasılsın?
¿ Y cómo estás?
15 yaşında biri üç kelimelik bir cümle kurdu diye kutlama yapmak saçma gelebilir ama açıkçası o gün hayatımın en iyi günüydü.
Y sé que parece ridículo celebrar que un chico de quince años forme un enunciado de tres palabras, pero, de verdad, fue uno de los mejores cinco momentos de mi vida.
Son zamanlarda aramız iyi ama kızımızın yarışını izlemeye gittiğimiz gün üzücü bir şey yaşadık.
Y nos hemos llevado mejor estos días y... Tuvimos un incidente el otro día que fue molesto, en la competición de atletismo de nuestra hija, cuando Sam tomó la coleta de una muchacha.
Sam, bir kızın at kuyruğunu çekti ve ben doğrusu ne yapacağımı bilemedim.
Y yo no tenía ni idea de qué hacer.
Senin büyük suratını da.
Y tu cara grande.
Julia'ya göre Paige'den hoşlanıp hoşlanmadığımı, antrenman sevgilim olmasını isteyip istemediğimi anlamalıyım.
Y Julia dijo que necesito descubrir si me gusta Paige para que sea mi novia de práctica, y eso es lo que hago.
Steril, kontrollü bir ortamdasın.
Es un ambiente estéril y controlado.
Orası zengin ve süslü insanların okulu.
Esa escuela es para ricos y elegantes.
Beni özlerdin. Sonra dikkatin dağılırdı. Derslerinden kalırdın ve evsiz kalırdın.
Me echarías de menos y te distraerías, reprobarías todas tus clases y luego terminarías sin casa.
Sana sandviç hazırlayıp yaşadığın otobüs durağına gelmek zorunda kalırdım.
Y yo tendría que llevarte sándwiches a la parada de bus en que vivieras.
Rastgele testler yaparak onun sevgilin olup olamayacağını anlayacağız.
pruebas aleatorias y sin sincronizar para determinar si Paige tiene lo necesario para ser tu novia.
Aklım sendeyken onların ihtiyaçlarını karşılayamam. Tamam mı?
Y no puedo satisfacer sus necesidades si pienso en ti, ¿ entendido?
Peki, sen evli bir kadınla seks yaparken ne yaptığını sanıyorsun?
Y lo que estás haciendo... Tener sexo con una mujer casada está mal y lo sabes.
Bir öpücükle ilgili dedikodu özel olmasını umduğum anıyı mahvetti.
Un rumor basado en un beso... ¿ NECESITAS AYUDA? ... arruinó un recuerdo que iba a ser especial.
İnsanlara nasıl davranılacağı ile ilgili bakış açımı değiştirdi çünkü diğer insanların ne yaşadığını gerçekten bilmiyorsun.
Y eso cambió mi perspectiva de cómo tratar a la gente, porque no sabes por lo que otra gente está pasando.
Ama insanın eline konusu olan bir şey geçince işi ciddiye alıyor.
PRODUCTOR EJECUTIVO Pero coges este material que trata sobre algo, te lo tomas en serio y de verdad esperas que comience el debate y que continúe.
İnsanlar kendi hikayelerini ya da doğru sandıkları şeyi yaratıyor. Ve bu seni etkiliyor, canını acıtıyor.
Y la gente llega y se monta su propia historia, o lo que creen que ha pasado, y te afecta, te hace daño.
Ergenlik ve lise dönemi, kim olduğunu keşfettiğin ve belki ilk cinsel deneyimlerini yaşadığın, ilk kez kız veya erkek arkadaşın olduğu zamanlardır.
Cuando creces y estás en el instituto es cuando se supone que aprendes quién eres, y a lo mejor tienes tus primeras experiencias sexuales, tienes tu primer novio o novia y tratas de descubrirlo todo.
Bence ebeveynlerin olanları yok saymaması, açık olması ve yaşadıklarını göz ardı etmemesi, çocukların daha rahat olmasını sağlayabilir.
Siento que si los padres somos honestos y no ignoramos los problemas, y no ignoramos por lo que han pasado, ayudaremos de verdad a nuestros hijos a estar un poco más cómodos.
Hannah başına gelen şeyi söyleme fırsatını kaçırdı. Bay Porter da bu kişinin kriz içinde olduğu, kendisinin verebileceğinden fazla yardıma ihtiyacı olduğu konusundaki fırsatı ve pek çok işareti kaçırdı.
Hannah perdió la oportunidad de decir lo que le había pasado, y el Sr. Porter perdió la oportunidad y pasó por alto muchas señales para darse cuenta de que era alguien con una crisis urgente, que necesitaba más ayuda de la que él le dio entonces.
Ve daha fazlasını yapmalıydı.
Y debería haber hecho más.
Hannah'nın yaşadığı zorluk, onun dikkatini çekebilmek için başına gelenleri anlatacak gücü, bunu tecavüz olarak adlandıracak cesareti ve kararlılığı gösterebilmek zorunda olmasıydı.
El reto para Hannah es que ella debería haber tenido la fuerza para describir lo que le pasó, y el coraje y la determinación de etiquetarlo como violación para llamar su atención. Y no fue capaz de hacerlo.
Kurbanların yaşadıklarından bahsetmesini sağlayabilmek için gerçekten çok güvenli bir alan ve bu konuda becerikli bir kişi gerekiyor.
Y se necesita un espacio muy seguro y alguien con mucha habilidad para conseguir que las víctimas hablen de ello.
ying 39
yine bekleriz 59
yine 239
yine gel 30
yine de 966
yine gelin 25
yine sen 30
yine ben 68
yine mi sen 103
yine mi 603
yine bekleriz 59
yine 239
yine gel 30
yine de 966
yine gelin 25
yine sen 30
yine ben 68
yine mi sen 103
yine mi 603
yine ne oldu 76
yine de teşekkür ederim 22
yinede 31
yine o 26
yine oldu 16
yine benim 17
yine ne var 150
yine geliyor 16
yine de sağol 30
yine geleceğim 19
yine de teşekkür ederim 22
yinede 31
yine o 26
yine oldu 16
yine benim 17
yine ne var 150
yine geliyor 16
yine de sağol 30
yine geleceğim 19
yine mi o 19
yine görüşürüz 23
yine başladı 44
yine başlama 110
yine görüşeceğiz 20
yine mi siz 23
yine de teşekkürler 107
yine yanlış 18
yine başladın 21
yine yaptım 22
yine görüşürüz 23
yine başladı 44
yine başlama 110
yine görüşeceğiz 20
yine mi siz 23
yine de teşekkürler 107
yine yanlış 18
yine başladın 21
yine yaptım 22