Şanslısın translate Spanish
7,178 parallel translation
Ama şanslısın, çünkü pembe dizinin 7 tema şarkısını ben söyledim.
Pero estás de suerte, porque he grabado sobre unos siete temas de telenovela.
Yaşadığın için şanslısın.
Tienes suerte de seguir con vida.
Ama sizi bulduğumuz için şanslısınız.
Tenéis suerte de que llegásemos cuando lo hicimos.
- Lionel o kadar şanslısın ki.
Lionel, tienes tanta suerte.
Ama çok şanslısın şansına ojisan olduğunu ve nasıl göründüğünü biliyorum.
Pero tienes suerte... que recuerdo como era ese "ojisan".
Şanslısın, hiçbir hayati organına zarar gelmemiş.
Tienes mucha suerte. Ningún órgano vital- -
Janine yanında olduğu için şanslısın?
Tienes suerte que Janine estuvo ahí.
Ne kadar şanslısın, Ian Bradley Jesse'nin adına temsili için istekte bulundu.
Afortunadamente para usted, Ian Bradley pidió representar, a Jesse.
Siz suç savaşçıları çok şanslısınız.
Tenéis suerte maderos.
Şanslısın ki, kistik fibrozum.
Por suerte para ti, tengo fibrosis quística.
Şanslısın, gittiğinde ilk duşu almana gerek kalmadı.
Tienes suerte. Cuando llegues a comisaría, puedes ahorrarte la primera ducha.
Kurula yeni kan geldiği için şanslısınız.
Por suerte, la junta acaba de hacerse una transfusión de sangre nueva.
Bunun da, şanslısınız babacık izini sürebilir.
Y eso, por suerte para ustedes papi puede rastrearlo.
- Şanslısın ki annen sana tanıklık etti.
Tiene suerte de que su madre le haya dado una coartada para el asesinato.
- Şanslısınız ki sizi adalete engel olmaktan tutuklamadım.
Tiene suerte de que no le arreste por obstrucción.
- Hayatta olduğun için şanslısın general.
- Tiene suerte de estar vivo, general.
Şanslısın.
Tienes suerte.
Onun gibi bir polisiniz olursa şanslısınız.
Tendría suerte de tenerlo como un policía.
- Bence şanslısın.
- Si me preguntas, tienes suerte.
Bence ona biraz müsamaha göster, cidden, çünkü ona sahip olduğunu için şanslısın.
Creo que deberías darle un respiro, en serio, porque tienes suerte de tenerle.
- Bu çok önemli bir durum... - Şanslısın. Cidden.
Eres un hombre con suerte.
Benim ustam olmadığım için şanslısın.
Tienes suerte que no soy mi maestra.
Elektrik çarptığında David suni teneffüs yaptığı için şanslısın.
Tuvo mucha suerte de que cuando se electrocutó David estuviera allí para reanimarla.
Şanslısınız.
Tenéis suerte.
- Şanslısın. - Hayır.
- Suerte para usted.
Asıl sen şanslısın.
- No. Suerte para ti.
Bugün işe gitmek zorunda olduğum için çok şanslısın yoksa sana korku neymiş gösterirdim.
Tienen tanta suerte de que hoy tenga que trabajar... o les enseñaría lo que es miedo.
Sorunumuz aynı olduğu için şanslısın.
Tienes suerte que nuestros problemas sean los mismos.
Şanslısınız.
Tienen suerte.
- Şanslısın!
- ¡ Feliz tú!
Şanslısın.
¡ Qué suerte!
- O zaman çok şanslısın demektir.
Entonces serás muy afortunada.
Şanslısın ki ciddiye almadım.
Por suerte, no lo tuve en cuenta.
- Çok şanslısın.
Tienes tanta suerte.
Çalmayı bilmediğin için çok şanslısın.
Ya, bueno, por suerte para ti no sabes tocar.
Çok şanslısın, genç adam.
Tienes mucha suerte, jovencito.
- Şanslısınız Bay Kernal.
Está de suerte, Sr. Kernal. Cuesta.
Şanslısın Charlie.
Estás de suerte, Charlie.
Şanslısın.
Qué afortunado.
Çok şanslısınız, değil mi?
Es muy afortunado, ¿ no es así? Sí.
Ne şanslısın.
Es muy afortunado.
Ama siz bana göre kendinizi kanıtlamanız daha kolay olduğu için şanslısınız.
Es mejor que yo, ya que es más fácil mostrar eso.
Şanslısın.
- Qué suerte.
Şanslısınız.
Qué suerte.
Şanslısın. Pekala.
Tienes suerte.
İhtisasın sırasında öğretmenin olduğum için ne kadar şanslı olduğunu bilemezsin.
Dios, no tienes ni idea de la suerte que tuviste de tenerme como profesora durante tu beca.
- Önce bana rastladığın için şanslısın.
Sí, tienes suerte de que me encontraste primero.
Silah kullanmadığım için şanslısın.
Tienes suerte de que no fue una pistola.
Onlar seni vurmadan sen tek bir el ateş edersen kendini şanslı saymalısın.
Tendrás suerte si puedes disparar antes que te maten.
Erken dönemde başladığım için kendimi şanslı görüyorum. Çünkü bugün başlamış olsaydım şimdiki başarımın yanına bile yaklaşabileceğimden hiç emin değilim.
Estoy contento que lo logré más temprano, porque dudo, seriamente que si comenzara hoy que estaría en algún lado cerca del éxito, donde he estado.
- Burada olduğum için şanslısınız.
Haven tiene una epidemia, y es una suerte que yo esté aquí. Sí.
şanslısınız 85
şanslı 131
şanslıyım 72
şanslıyız 73
şanslı adam 21
şanslı mı 26
şanslıydım 39
şanslı günümdeyim 16
şanslıydık 25
şanslı bir adamsın 22
şanslı 131
şanslıyım 72
şanslıyız 73
şanslı adam 21
şanslı mı 26
şanslıydım 39
şanslı günümdeyim 16
şanslıydık 25
şanslı bir adamsın 22