Anlamak zorundasın translate French
298 parallel translation
Anlamak zorundasın.
Essaie de comprendre.
Sorunumu anlamak zorundasın.
Tu dois comprendre mon problème.
Anlamak zorundasın. Ve yardım etmelisin çünkü Loxi'yi seviyorsun. O seninle olmak istiyor.
Vous devriez me comprendre et m'aider, parce que vous aimez Loxi et elle veut être avec vous tout comme je veux être avec Dan.
Tatlım, Anlamak zorundasın ki bu durum ikimiz için de pek uygun değil.
Tu dois comprendre que c'est inapproprié.
İyi biri olduğumu anlamak zorundasın.
Je suis une fille bien.
Anlamak zorundasın.
Vous devez comprendre.
Ama buna devam edemeyecek olmamı anlamak zorundasın.
Je ne pourrai plus continuer à vivre ici.
Birşeyi anlamak zorundasın, Graham.
Vous devez comprendre, Graham.
Şunu anlamak zorundasınız, Bay Vole, sadık bir eşin ifadesi çok fazla ağırlık taşımaz.
Vous réalisez que le témoignage d'une épouse aimante n'a guère de poids.
Anlamak zorundasın.
Comprends-moi!
Ama anlamak zorundasın. Cepheden geldim.
Puisque je t'explique que j'arrive du front.
Caty anlamak zorundasın. Bu 100,000 Dolar şimdiye kadar başımıza gelen en önemli şey.
Cathy, ces 100000 dollars sont d'une importance capitale pour nous.
Nasıl biri olduğumu anlamak zorundasın.
Vous devez comprendre... qui je suis.
Anlamak zorundasınız bayan, biz de hayatımızı böyle kazanıyoruz.
Tâchez de comprendre, c'est notre gagne-pain.
Konumumu anlamak zorundasınız.
Je regrette. Je dois observer le règlement.
Bunu anlamak zorundasınız.
Vous devez bien le voir.
Şerif lütfen anlamak zorundasın.
S'il vous plaît, essayez de conprendre.
Daniel, anlamak zorundasın
Daniel, il faut que tu comprennes.
- Anlamak zorundasın aldatmaya gidiyorum.
- Je dois savoir ce que je vais vendre.
Bir şeyi anlamak zorundasın.
Il faut que tu comprennes bien.
Anlamak zorundasınız, World Enterprises bu yolda yalnız, bir öncü de diyebilirsiniz.
World Enterprises travaille en solitaire... en pionnier.
- Sybil, anlamak zorundasın.
- Non. - C'est vrai.
Anlattıklarının ne kadar absürt olduğunu anlamak zorundasın.
- Il faut que vous compreniez que tout cela est absurde.
Anlamak zorundasın.
Tu dois comprendre.
Ama siz de anlamak zorundasınız, ben alım-satım işindeyim. Ve kar etmediğim sürece satmam.
Mais comprenez que mon boulot c'est d'acheter et de vendre et je vends toujours à profit.
Anlamak zorundasınız, görüyorsunuz, sadece bir kadını sevmek yeterli olmuyor, eğer O... O biraz zorluysa.
Vous devez comprendre que l'aimer ne suffit pas pour une femme aussi... difficile.
Maxwell, anlamak zorundasın.
Maxwell, il faut que tu comprennes.
Ne yapmak gerektiğini anlamak zorundasın, Tiny.
Il faut que vous compreniez Tiny.
Dinle. Birşeyi anlamak zorundasın.
Il faut que vous compreniez.
Bunu anlamak zorundasın.
Il faut que vous le compreniez.
Ama anlamak zorundasın, böyle zamanlarda.. ... her saniye önemliyken, bir adam kelime seçmekle zaman kaybedemez.
Mais tu dois comprendre... que dans un moment pareil, où chaque putain de seconde compte... un gars peut pas perdre son temps à chercher ses mots.
Ama beni anlamak zorundasın.
Vous devez me comprendre.
Dinle yapmaya çalıştığın şeyi anlıyorum ama burada olmanı senin için bile ne kadar tehlikeli olduğunu anlamak zorundasın.
Je sais ce que tu essaies de faire, mais tu dois savoir à quel point c'est dangereux pour toi d'être ici.
Anlamak zorundasın.
Il te faut comprendre.
Bir askeri biriminin nasıI işlediğini anlamak zorundasınız.
Il faut savoir ce que c'est, une escouade des SEAL.
Anlamak zorundasın, babam kendi çocukluğunda olumlu bir baba figüründen yoksunmuş.
Il faut le comprendre. Mon père, dans son enfance, n'a eu aucune influence masculine positive.
Bak, beni anlamak zorundasın, çünkü ben bu tür tavırlara prim vermem.
Suivez-moi bien, je ne vais pas m'écraser.
Harvey, anlamak zorundasın sana buradan kendi başına gitme izni vermeye yetkim yok.
Essayez de comprendre. Je n'ai pas le droit de vous abandonner.
Ama anlamak zorundasın, eğer bizimle çalışmazsan, yaşamana izin veremem.
Mais comprenons-nous bien... Si vous ne travaillez pas pour nous, je dois vous éliminer.
- Anlamak zorundasın Mulder!
- Mulder, écoute-moi!
Fakat anlamak zorundasın, kitaplarını pek de organize tutmamışsın.
Si votre comptabilité est bien tenue.
Anlamak zorundasın!
Comprends aussi!
Biliyorum, ama anlamak zorundasın.
Je n'y peux rien.
Sevgilim, anlamak zor biliyorum ama bana güvenmek zorundasın.
C'est difficile à comprendre. Mais tu dois me faire confiance.
Burada beni anlamak zorundasın.
D'oublier.
Bazen ne olduğunu anlamak için önce görmek zorundasın.
Parfois, en voyant les choses en contexte, on sent que ça va ou pas.
Bizim bakış açımızı anlamak zorundasın.
- J'ignorais votre camp. Je suis dans le bon, petite.
Anlamak zorundasın.
Je me suis dédiée à sauver des vies.
Anlamak zorundasın.
Autant que tu comprennes.
Bişeyi anlamak zorundasın, Benedict.
Comprends quelque chose
Bunu anlamak istiyorsan yapmak zorundasın.
Tu veux en savoir plus, tu dois le faire, fils. Tue-le.
zorundasın 42
anlamadım 1209
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamı nedir 18
anlamıştım 59
anlamadım 1209
anlamıyorum 2163
anlamı 137
anlamadın 43
anlamıyorsun 843
anlamında 18
anlamıyor musun 942
anlamı nedir 18
anlamıştım 59
anlamı ne 66
anlamak istiyorum 20
anlamsız 76
anlamıyor 38
anlamazsın 32
anlamı yok 36
anlamadım efendim 18
anlamına gelir 38
anlamıyormusun 20
anlamına geliyor 59
anlamak istiyorum 20
anlamsız 76
anlamıyor 38
anlamazsın 32
anlamı yok 36
anlamadım efendim 18
anlamına gelir 38
anlamıyormusun 20
anlamına geliyor 59
anlamalısınız 22
anlamıyorlar 19
anlamadınız 26
anlamıyorsunuz 352
anlamadın mı 132
anlamalısın 63
anlamışsın 24
anlamıyorsun değil mi 22
anlamıyor musunuz 206
anlamaya çalış 103
anlamıyorlar 19
anlamadınız 26
anlamıyorsunuz 352
anlamadın mı 132
anlamalısın 63
anlamışsın 24
anlamıyorsun değil mi 22
anlamıyor musunuz 206
anlamaya çalış 103