English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ B ] / Bak sen şu işe

Bak sen şu işe translate French

350 parallel translation
Bak sen şu işe. Tek şikâyeti nefes darlığı olan bir adam üzerinde uyguladığımız diğer yüz testin sonucuyla aynı.
Tiens tiens, comme la centaine d'autres tests qu'on a fait sur un type qui ne se plaint que de difficultés respiratoires.
- Bak sen şu işe.
- Tu imagines?
- Bak sen şu işe!
- ça alors!
- Bak sen şu işe.
- Que dis-tu de cela?
- Bak sen şu işe!
- Ça alors!
Bak sen şu işe.
Tiens, tiens...
Bak sen şu işe.
C'est bon à entendre!
Olamaz, bak sen şu işe.
C'est mon ancien patron.
Bak sen şu işe, çay da var!
C'est magnifique! Du thé!
Tabii ya. Bak sen şu işe.
Bien sûr.
Bak sen şu işe!
Et merde!
Bak sen şu işe.
Tiens, tiens!
Bak sen şu işe?
Si c'est pas croyable!
Bak sen şu işe.
Voyez-vous ça.
Bak sen şu işe, Jane'den mesaj geldi.
Oh, en parlant du diable, un sms de Jane.
- Bak sen şu işe! Lisansı bile varmış!
Il a une licence et tout.
"Bence bu Alan'dır ve.." sonra indim aşağı ve bak sen şu işe... seninle alakası yokmuş, Bayan Peignoir'mış.
"Ça doit être Alan et..." Alors je descends, et surprise, ce n'est pas vous, c'est Mme Peignoir.
Bak sen şu işe.
Eh bien, regardez-moi ça.
Bak sen şu işe.
- C'est incroyable.
- Tabii. Bak sen şu işe.
Que penses-tu de ça?
Bak sen şu işe!
Ça alors!
Bak sen şu işe.
Regarde-moi ça!
Bak sen şu işe.
C'est un fait.
- Sizi ben geri getirdim. - Bak sen şu işe.
- C'est moi, qui vous ai fait réapparaître!
Bak sen şu işe?
Qu'en dites-vous?
Bak sen şu işe! Kimler varmış burada.
Regardez ça
- Bak sen şu işe.
- C'est facile!
Bak sen şu işe.
Que je sois damné.
Bak sen şu işe.
- Bastaldi, enfoiré!
Bak sen şu işe. Kimsenin bana yemek getirmesine ihtiyacım yok.
J'ai pas besoin qu'on apporte ma nourriture.
Tamam, onu arayacağım fakat şu sıralar biriyle çıkıyor gibiyim... - Neden? - Bak sen şu işe!
Je vais l'appeler, mais je fais une pause dans mes rendez-vous.
- Evet, bak sen şu işe.
- Oui, tu as vu ça?
Bak sen şu işe. Tam oldu.
Voyez-vous ça, elle me va.
- Bak sen şu işe?
- Dis donc.
- Bak sen şu işe! - Sizi bekliyor.
Elle vous attend.
- Şu işe bak sen.
- Dire que c'est vous!
Şu işe bak sen.
Voyez-vous ça.
Şu işe bak sen.
- Eh bien, que dites-vous de ça?
Şu işe bak sen!
Ça alors!
Bak, sen şu işe.
Voilà ce que vous allez faire.
Şu işe bak sen.
Regarde-moi ça!
Şu işe bak sen! Evet dostum.
Par tous les corbeaux cocus!
Şu işe bak sen.
Tu m'as fait peur.
Bak sen şu işe.
C'est pas croyable.
Bak sen şu işe.
Eh bien.
Bak sen şu işe.
Bien, bien, bien.
Bak sen şu işe.
Ah oui?
Bak, dostum. Sen sadece şu ördeğe işe. Mortu çekmediğin sürece de beni çağırma.
Faites là-dedans et ne sonnez que si vous avez des gaz!
Ben, bizi şu anda tutuyorum, sen ise geleceğe bakıyorsun.
Je nous garde dans le présent et tu prépares l'avenir.
Bak sen şu işe.
Tiens...
Bak sen şu işe Jackie, görünüşe göre Steven büyük adam kıyafeti giymek istemiyor.
Steven ne veut pas s'habiller comme un grand garçon.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]