English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ B ] / Bak söylüyorum

Bak söylüyorum translate French

545 parallel translation
Bak söylüyorum, bir şey daha olursa kafayı yiyeceğim.
Je vous jure que je vais devenir fou.
Paris'e gitmedi. Bak söylüyorum, Paris'e gitmedi.
Il n'est pas allé à Paris!
Bak söylüyorum, Lincoln seçilirse Güneyliler savaşacak.
Si Lincoln est élu, le Sud se battra.
Bak söylüyorum, O bir deli.
Croyez-moi, il est fou.
- Bak söylüyorum, Willa Harper. O para mezara kadar peşini bırakmayacak senin.
- Willa Harper... tu vas laisser cet argent te hanter jusqu'à ta mort.
Bak söylüyorum, Peppino Califano'nun kuşu ötmüyor!
Peppino Califano est impuissant!
Bak söylüyorum.
Je le dis comme ça.
Bak söylüyorum... -... ben yanıldım.
Je dis : "J'ai eu tort."
- Kısaltmak mı? Bak, Millie hala, bunu sana 3 aydan beri her gün söylüyorum.
Ça fait 3 mois que je vous le demande.
Size söylüyorum burası terk edilmiş. Kendin bak!
Cet endroit est désert.
Yine söylüyorum, daima ileriye bak.
De regarder devant. Je te le redis, maintenant.
- Bak, evlat... - Doğru söylüyorum.
C'est la vérité.
Hep böyleydim. Bak Virginia. Bunu sana kendi iyiliğin için söylüyorum.
Je le dis pour votre bien.
- Bak, sana söylüyorum işte...
Je ne suis pas aveugle, tout de même!
Sizin için çalışmaya yeterliyim sadece. Ve bunu söylüyorum. - Ve şu ayyaşa bir bakın.
Je ne suis bonne qu'à trimer, et à m'occuper de votre alcoolique...
Bak, Blackie. Gidelim. Sana söylüyorum.
J'ai ma petite idée.
Söylüyorum bakın!
C'est à toi que je parle!
Söylüyorum bak dostum.
Je vais te dire...
Kulübe gidip kağıt oyunlarına bakıyorum, günaha karşı koyduğumu kanıtlamak için bir bardak su söylüyorum.
J'arrive au Club et, pour résister à la tentation, je demande un verre d'eau.
Bak ben ne yaptığımı sana hep söylüyorum, sense hiç söylemiyorsun, baba.
Je te dis ce que je fais, mais tu ne me dis jamais ce que tu fais.
Bak tatlım, sana bunu kesin bir dille söylüyorum, bu bir şekilde olacak.
Eh bien, je vais vous prouver le contraire, ma chère.
Bakın söylüyorum, artık her şey an meselesi.
Je vous le dis, ce n'est plus qu'une question de temps.
Bakın söylüyorum, Bay Kraler öldü.
Je vous le dis, Kraler est mort.
- Bak dostum, yüzüne karşı söylüyorum.
- Je te le dis en face.
Olduğunu söylüyorum, Victoria. Kendine bir bak.
Je te le dis, Victoria.
Bak yine söylüyorum, buralara bir daha gelme.
Rappelle-toi de ne plus venir ici.
Bak yine söylüyorum, büyük ağız.
Tu veux que je te dise?
Neden öyle bakıyorsun? Sana söylüyorum. Geri zekalı.
Qu'est-ce que tu regardes, toi?
Buna neden bakıyorsun ki? Sana cevabı söylüyorum zaten.
C'est pas là-dedans que tu trouveras la solution!
Söylüyorum bak, sigara, viski içen kadınlar, sıcacıklar, kaynıyorlar, kanları kaynıyor, ah, dostum...
Apprends que les femmes fument et boivent du whisky et dansent le shimmy, nom d'un petit bonhomme!
Vaclav, bak, sadece sana söylüyorum burada bir şişe konyak vardı.
Vaclav, je t'ai fait venir parce que j'ai mis ici une bouteille de cognac. On surveille les lots avec maman et la bouteille a disparu!
Bak kibarca söylüyorum.
Je te le demande gentiment.
Bak söylüyorum.
Écoute.
Takım bana bakıyor, ben de yüz ifademle onlara ne yapacaklarını söylüyorum.
Les joueurs me regardent et je guide le jeu par l'expression de mon visage.
Bakın, size söylüyorum. Onu yok etmenin bir yolu var!
Je vous dis qu'on tient une piste sérieuse.
Bakın, inansanız iyi edersiniz, size bir kere daha söylüyorum... onu kahrolası bir tımarhaneye kapatacak değilim!
Docteur, je vous le répète, et veuillez me croire, je ne l'enfermerai pas dans quelque maudit asile!
Bakın söylüyorum, 200 yıldır bulaşık yıkamaktan bıktım, usandım.
J'en ai assez de 200 ans de vaisselle!
Bak, Earl Williams'ın orada olmadığını söylüyorum. Yani hoşçakal.
On va faire comme s'il n'y avait plus de Earl Williams.
Beteri yoktur, söylüyorum bak.
Il n'y a rien de pire.
Bak, Evelyn, doğruyu söylüyorum ihtiyarı evine götürdüm, hemen şuracıkta, köşeyi dönünce.
Je te raconte la vérité. J'ai laissé le vieux chez lui, au coin de la rue.
- Bak! Sana son kez söylüyorum.
- Je vous demande simplement de...
Bak açıkça söylüyorum.
Oh, quel désastre!
Bak John. Bu kız bana hasta, sana söylüyorum.
Tu vois John, je luis plais.
Bak. Doğruca söylüyorum. Mary Kelly'yi tanımıyorum.
Écoute, je la connais pas.
Bak sana söylüyorum Reinhold doğru dürüst bir adam gibi bu işlerden vazgeç artık.
Ecoute Reinhold, je te le dis, il faut freiner un peu, rentrer dans le rang.
Bakın söylüyorum, sizin yüzünüzden geç kalırsam, köşemdeki ilk yazıda bu boktan hizmetinizle ilgili canınıza okuyacağım!
Si jamais je suis en retard... je vous assassine dans mon prochain article!
- Bak ufaklık, sana söylüyorum, bu bir söylenti.
- Ecoute, c'est une rumeur.
- Bak, sana söylüyorum bu iş yürüyecek.
- Nous avons une relation solide.
- Bakın size söylüyorum, Kemp'di bunu yapan.
- Je vous le dis, c'est Kemp!
Ama bak, konuyla alakalı olduğu için söylüyorum, kuşatılmış bir şehri terkettin, ve bir şekilde, çok da geçmeden, geri döndün.
Mais regarde, admettons que tu abandonnes une cité assiégée et d'une façon ou d'une autre, tu reviens peu après, tu peux pas t'attendre à retrouver les mêmes jardins verdoyants...
Bak söylüyorum sana Charles...
Je te le dis, Charles...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]