Biliyor musun al translate French
410 parallel translation
Biliyor musun Al, bu hatıralarımı canlandırıyor.
Je vais écrire un mot à Zorro. C'est ça.
Biliyor musun Al, belki beni alâkadar etmez ama çalışan bir eşinin olması çok avantajlı.
Tu sais, Al, je ne devrais pas me mêler de ça... mais il y a des avantages à avoir une femme qui travaille.
Biliyor musun Al, çocukların ikisi de gittiklerine göre biz de belki oynaşırız diye düşünmüştüm.
Tu sais, Al, puisque les enfants sont sortis, j'avais pensé qu'on pourrait s'occuper un peu.
Biliyor musun Al, haklısın.
Tu sais quoi, Al?
Biliyor musun Al, işte, senin farkın bu.
C'est ce qui te distingue des autres, Al.
Biliyor musun Al, o yarışmalarda hediyeler de veriyorlar.
Tu sais, Al, ils donnent des prix à ces jeux.
Biliyor musun Al, bu sene değişik bir şey umuyordum.
Tu sais, cette année, j'espérais quelque chose d'un peu différent. Peg.
Kalleş dostun Magaroulian hakkında ne düşünüyorum biliyor musun?
Quand je pense à ton ami, Al Magarulian!
- Biliyor musun, hâlâ yapabiliriz. Marsilya'dan Portekiz vizesi alırız, oradan da gemiyle...
- On pourrait y aller, embarquer à Marseille pour le Portugal et partir en bateau pour...
Kimler plak alır biliyor musun?
Les étudiantes.
Biliyor musun, odan için saatine 1,000 Liret alıyor.
Elle prend 1,000 lires de l'heure pour la chambre, vous savez.
Al bu ne biliyor musun?
Tiens! Tu sais ce que c'est?
Al'ın Moteli'ni biliyor musun?
Et un endroit appelé Al's Motel?
Biliyor musun buna alıştım.
Mais je commence à m'habituer.
Bir adamı evine dönmekten alı koyacak herhangi bir kanun biliyor musun?
Vous connaissez une loi interdisant à un homme... de vivre sur ses terres?
Biliyor musun Al, bu sabah kendimi çok iyi hissediyorum.
Tu sais quoi?
Ona ne dedim biliyor musun? Demiryolunu alıp ne yapmasını söyledim biliyor musun?
Tu sais ce que je lui ai dit de faire de son chemin de fer?
Biliyor musun, Doktor, Zombo'ya iyice alışmaya başaldım.
- Vous savez, Docteur... - Hum? - J'aime beaucoup Zombo.
Biliyor musun, belki de haklıydı. Silahını elinden alıp, seni tekrar ahıra göndermeliyim.
Je devrais te désarmer et te renvoyer à l'écurie.
Halka bu çöpü satın al diyorum. Niye biliyor musun?
Oui, mais pourquoi?
- Ders alıyorum, biliyor musun?
- Je prends des cours.
Bu alışkanlıkla neyi hayal edersin biliyor musun, Moonpie?
Et de quoi vous fera-t-elle rêver cette habitude, Moonpie?
Ne alıyor, biliyor musun?
Tu sais ce qu'elle touche?
Eskiden işçiler nasıl işe alınırdı biliyor musun?
Tu sais comment on embauchait les ouvriers dans le vieux temps?
Ne yaparlar biliyor musun? İçeri alırlar, öğle yemeği verirler.
Ils t'emmènent et te donnent à bouffer.
Ne diyorum, biliyor musun? Wise'ın parasını al. Bir tatile çık!
Tu sais ce que je me dis? "Prends le blé de Wise et pars en vacances!"
Biliyor musun beni görmeye gelmene sevindim.
Tu sais Al... ça me fait plaisir que tu viennes me voir.
Biliyor musun, bu tür saldırılar alıyorum.
J'ai déjà eu ces attaques, vous savez?
Al, biliyor musun küçükken, annemle Yugoslavya'dan geldiğimde ilk, ilk tanıştığım kişi Ivan'dı.
Al, tu sais... Quand je suis venue avec ma mère... de la Yougoslavie... quand j'étais petite... Ivan était la toute première personne... que j'ai eu à rencontrer, tu sais?
Arabayla buraya gelmek ne kadar sürüyor biliyor musun? Kayaklarını al.
Tu sais le temps que j'ai mis pour venir ici.
Biliyor musun, Joe'dan hoşlanmaya başlıyorum. Ona alışıyorum.
Tu sais, je commence à apprécier ce Joe, petit à petit.
Bilemiyorum. Biliyor musun, buraya pek alışık değilim.
Je sais pas, c'est pas vraiment mon truc, tout ça.
Hey Al, biliyor musun seneler bana bir şeyi öğretti.
J'ai appris une chose au fil des ans.
Biliyor musun, Al kendimi domuz gibi hissediyorum burada durup, kendimi eğlendirerek masum ve zavallı kadına bakıyorum sanki bir et parçasına bakar gibi.
Oh, merci, Peggy. Tu es vraiment la meilleure amie que j'ai.
Biliyor musun, bizde de K-Mart var fakat şehir dışına çıkıp da birinde alışveriş etmek çok özel bir şey.
Je sais qu'on a plein de Prisunic chez nous... mais c'est tellement chouette d'acheter ailleurs que chez soi.
Ama biliyor musun, ne var Al?
Mais tu sais quoi, Al?
Al, biliyor musun, köpeğin çiti bahçeme devirdi.
Al, tu sais que ton chien a sauté dans mon jardin?
Ne zaman bir dergi okusam ve senin beğeneceğin bir şey gördüğümde ve ben "Peg, şuna bak" dediğimde sen ne yapıyorsun, biliyor musun? Dergiyi alıp, gösterdiğim şeye bakıp sonra oturup dergiyi okuyorsun ve bana da asla geri vermiyorsun.
Quand je vois un truc qui te plairait... et que je t'appelle... tu regardes ce que je t'ai montré... puis tu gardes le magazine et tu te mets à lire.
Biliyor musun, Al o beş dolar benim için bir şey ifade etmiyordu.
Ces 5 dollars ne m'auraient rien fait.
Biliyor musun, para hakkında yalan söylemen yeterince kötü fakat Al, bunlar sahip olduğumuz tek dostlarımız.
C'est déjà moche que tu m'aies menti. Al, c'est les seuls amis que j'ai.
Al, arka lambanın kırılmış olduğunu biliyor musun?
Al, tu savais que tu as un feu arrière cassé?
Biliyor musun, onlara karşı nazik olmalısın, Al.
Tu devrais être gentil avec eux.
Al, Steve'in annesi ve bir bowling topu arasındaki farkı biliyor musun?
Tu connais la différence entre la mère de Steve et une boule de bowling? C'est quoi?
Neden biliyor musun Steve? Söyle işte, Al.
Dis-le-moi.
Biliyor musun, Al? Sanırım eve gidip biraz uzanacağım.
Tu sais quoi, Al, je crois que je vais rentrer m'allonger.
Biliyor musun, bana zaten Al ile kütüphaneye gitmesi biraz garip gelmişti.
Je trouvais ça bizarre qu'Al l'ait accompagné à la bibliothèque.
Biliyor musun, Al sorunun ne olduğunu biliyorum. Fazla boş vakti var.
Tu sais, Al, je crois savoir quel est le problème.
Peki, Al sana ne alacak biliyor musun?
Tu sais ce qu'Al va t'offrir?
Bu sizi mahveder. Biliyor musun, 16 sene sürmüş olsa bile sonunda Al'ın kendine ait hiçbir şeyi olmadığını gururla söyleyebilirim.
Tu sais, il m'a fallu 16 ans, mais je suis fière de dire qu'Al n'a plus rien à lui.
Biliyor musun, 74 senesinde Al'da da o sorun var sanıyordum ama 79'da halloldu.
Tu sais, en 1974, je pensais qu'Al avait ce problème. Mais vers 1979, ça s'est arrangé.
Bu köylü ona ne demiş biliyor musun? "Al, biraz iç."
Vous savez ce que lui a dit ce plouc : "Tiens, bois-en un peu."
biliyor musun 6673
biliyor musunuz 1377
biliyor musun baba 17
biliyor musun peg 18
all right 20
allo 25
alex 1064
allah rahmet eylesin 22
alice 882
alvarez 41
biliyor musunuz 1377
biliyor musun baba 17
biliyor musun peg 18
all right 20
allo 25
alex 1064
allah rahmet eylesin 22
alice 882
alvarez 41
alexei 36
alacakaranlık kuşağı 39
alacakaranlik kuşaği 23
allah 1043
alan 546
alarm 144
alvaro 24
allen 166
ally 413
allie 67
alacakaranlık kuşağı 39
alacakaranlik kuşaği 23
allah 1043
alan 546
alarm 144
alvaro 24
allen 166
ally 413
allie 67