Böyle bir zamanda translate French
538 parallel translation
Eh, bana söz düşer mi bilmiyorum ama böyle bir zamanda bir kadının doğru adam olduğundan şüpheliyim.
Je n'ai pas mon mot à dire, mais... vu les circonstances, une femme est-elle vraiment l'homme de la situation?
- Ama bu çok kötü, böyle bir zamanda...
Oh, mais c'est terrible à un tel moment. J'ai peur.
Şuna eminim ki Bayan Colet... kocanız sağ olsaydı... böyle bir zamanda ilk yapacağı şey...
Mme Colet, si votre mari vivait encore, il aurait proposé une diminution des salaires. Les affaires m'ennuient.
- Hayır. Yetersiz. Böyle bir zamanda, ne olacağı hiç belli değilken... her dikkatli kişi servetinin önemli bir kısmını... elinin altında tutmalı.
Par les temps qui courent, il faut garder de l'argent à portée de main.
Clyde Wynant böyle bir zamanda şehre dönmemekle delilik ediyor.
Clyde Wynant est fou d'être absent à un moment pareil!
Böyle bir zamanda ortalıkta olmaması hiç iyi görünmüyor.
Pour sauver les apparences.
Concha, böyle bir zamanda nasıl şaka yapabiliyorsun?
Comment peux-tu plaisanter dans un tel moment?
Böyle bir zamanda kimseyi görmeyi beklemiyordu.
Elle ne s'attendait pas à ce qu'on passe à cette heure-ci.
Böyle bir zamanda bunu yapmak zorunda mıydın?
Tu as choisi ton moment!
Gördüğüm en küstah adamsın. Böyle bir zamanda...
En ce moment, oser me parler de...
Böyle bir zamanda yalan söyler miyim, düğünümüzden hemen önce?
Je mentirais juste avant notre mariage?
Böyle bir zamanda karısının yanında olmayan bir koca... işe yaramaz biridir.
Dites-lui de ma part qu'un mari qui n'est pas avec sa femme pour un tel événement... Il ne m'est d'aucune utilité.
Böyle bir zamanda bağırılmaz.
Pas la peine de crier.
Bizim de kellemiz işte böyle bir zamanda gidecek.
Chacun d'entre nous perd la tête dans ce genre de situation.
Böyle bir zamanda iyiye işaret. Sizce de öyle değil mi?
C'est bon signe à notre époque, non?
Bize her kim iyi niyetli amatörler diyorsa şimdi ayağa kalkmalarını ve böyle bir zamanda iyi niyetli amatörlerin iyi niyetli profesyonellerden neden daha az güvenilir olduklarını açıklamalarını istiyorum.
Je demanderais bien à qui nous traite d'amateurs bien intentionnés de bien vouloir se lever pour m'expliquer en quoi un amateur bien intentionné est moins fiable en ce moment qu'un professionnel bien intentionné.
Böyle bir zamanda bu çok yanlış olur.
Le moment me paraît mal choisi.
Kralik, bu kadar fevri olma, hele böyle bir zamanda.
Ne t'emballe pas!
- Anlaşamadığımız doğru. - Evet. Sanırım çok kavga ettik, ama böyle bir zamanda işi kaybetmek...
Nous ne nous entendions pas mais en ce moment on ne souhaiterait pas le chomage...
Böyle bir zamanda bile onu mu düşünüyorsun?
Est-ce le moment de penser à lui?
Böyle bir zamanda onunla kafa bulma.
Ne plaisante pas! Dis-lui!
Böyle bir zamanda elinde kâğıtlarla koşturup duruyorsun.
Faire signer des papiers à un pareil moment!
Böyle bir zamanda benimle pazarlık yapıyorsunuz.
Vous marchandez alors que je suis en deuil.
Böyle bir zamanda, tavuklardan bahset.
Parle du poulailler!
Ben Blore, Rogers. Aç kapıyı! Böyle bir zamanda kapıyı açamam...
Au vu des circonstances, je n'ouvrirais même pas au père Noël.
Böyle bir zamanda!
Le moment est bien mal choisi!
Böyle bir zamanda karides yediğinizi bir düşünün.
Manger des crevettes maintenant!
Neeley... Bilirsin, böyle bir zamanda erkek çocuğun pek yararı olmaz.
Neeley... un garçon n'est bon à rien dans ces cas-là.
Böyle bir zamanda size soru sormak istemem ama bunun için bir neden var mıydı?
Je suis désolé de vous demander ça, mais avait-elle une raison de se suicider?
Böyle bir zamanda görkeminden o kadar emin değilim.
Je ne vois plus très bien Ce qu'il a de glorieux.
Bu kötü. Özellikle böyle bir zamanda.
C'est mauvais, surtout par Ies temps qui courent.
Şaka mı bu? Beni böyle bir zamanda bırakamazsın!
Tu ne peux pas me laisser seule maintenant.
- Böyle bir zamanda nasıl olabilirsin?
- comment allez vous être neutre maintenant
Bay Bunbury'i size ihtiyaç duyduğu böyle bir zamanda yüzüstü bırakamazsınız.
Voici le petit bracelet avec le ruban des vrais amoureux que je vous ai promis de porter toujours sur moi.
# Böyle bir zamanda, gerçekten iki kat... #... acı çekmen gerek.
Le temps est venu de t'affliger doublement Une souffrance à deux visages
Böyle bir zamanda hiç de doğru değil ufak işleri ince eleyip sık dokumak.
Il faut passer sur bien des choses, de nos jours.
Böyle bir zamanda Tanrı'ya karşı kaba davranmak bence tehlikeli.
C'est risqué de manquer de respect envers Dieu en ce moment.
Böyle bir zamanda sır saklayamayız!
- Jiro! Mettons tout au clair!
Bunu böyle bir zamanda dile getirmekten hiç hoşlanmıyoruz.
C'est que le temps presse.
Hep böyle bir zamanda oluyor.
C'est toujours au même moment.
- Böyle bir zamanda karılar.
- Des pépées en ce moment!
Böyle bir zamanda biraz heyecanlı olman normal.
Il est naturel que tu sois un peu nerveux, à un moment pareil.
Sanırım Simon'a uğrayıp konuşmalı, bir adam böyle bir zamanda ailesini yakınında ister.
Il vaudrait mieux qu'il aille parler à Simon. Un homme aime être entouré des siens en de telles circonstances.
Böyle bir zamanda çok saygısız bir şey.
C'est indécent à un tel moment!
Böyle kritik bir zamanda beni sıkıntıya maruz bırakman çok düşüncesizce.
Me causer des contrariétés à un moment pareil est un manque de prévenance.
Böyle bir şey var Anna ve korunmalı. Bu zamanda bile.
Il faut le préserver, même de nos jours.
Böyle uygunsuz bir zamanda ölmek tam ona göre bir iş.
- Il est peut-être mort. Ça lui ressemblerait de mourir maintenant.
- Böyle bir zamanda nasıl uyuyabiliyorsun? - Uyumuyordum.
Comment peux-tu dormir?
Böyle önemli bir zamanda herkesten faydalanmalıyız.
Dans cet état d'urgence, les dons de chacun sont bienvenus.
İmparatorluğa böyle bir hasar vermekten tatmin olmamış gibi aynı zamanda hırslarına hizmet etmek amacıyla kalıcı bir ordunun kurulmasını talep ediyorsun.
Et non satisfait d'avoir causé tant de tort, tu exiges une armée stable pour assouvir ton ambition.
Eğer herhangi bir zamanda böyle bir şey duyacak olursan koşup hemen bana bildir.
Mais si vous l'entendez dire, ne manquez pas de m'en informer.
böyle bir şey yok 21
böyle bir şey olmayacak 25
böyle bir durumda 32
böyle bir şey 44
böyle bir şey olamaz 25
böyle bir yerde 16
böyle bir şey olmadı 17
böyle bir şeyi nasıl söylersin 18
böyle 531
boyle 17
böyle bir şey olmayacak 25
böyle bir durumda 32
böyle bir şey 44
böyle bir şey olamaz 25
böyle bir yerde 16
böyle bir şey olmadı 17
böyle bir şeyi nasıl söylersin 18
böyle 531
boyle 17
böyle iyi 244
böyle olmaz 92
böylece 530
böyle devam et 79
böyle şeyler söyleme 28
böyle yapma 93
böylelikle 44
böyle konuşma 236
böyle olsun istememiştim 16
böyle iyiyim 107
böyle olmaz 92
böylece 530
böyle devam et 79
böyle şeyler söyleme 28
böyle yapma 93
böylelikle 44
böyle konuşma 236
böyle olsun istememiştim 16
böyle iyiyim 107
böylesi 17
böyle gelin 49
böyle olsun istemedim 34
böyle söyleme 179
böyle mi 243
böyle işte 52
böyle şeyler 30
böyle değil 53
böyle gel 42
böyle mi düşünüyorsun 72
böyle gelin 49
böyle olsun istemedim 34
böyle söyleme 179
böyle mi 243
böyle işte 52
böyle şeyler 30
böyle değil 53
böyle gel 42
böyle mi düşünüyorsun 72