Görmeliydin translate French
1,213 parallel translation
Nasıl davrandığını görmeliydin baba.
Tu aurais dû le voir.
Gözlerini görmeliydin.
Fallait voir son regard.
Bu kadar basit değil. Görmeliydin.
Il y a autre chose. ll fallait que tu le voies.
Yüzündeki ifadeyi görmeliydin. Nereden ögrendiğimi çözemedi. - Nereden ögrenmiştin?
Il ne savait pas où j'avais appris ça.
- Görmeliydin. - Meg. - Çocuklar!
T'aurais dû voir ça.
Geceleri alevlerin, baharı kucaklayan çiçekler gibi göğe yükselişini görmeliydin.
C'était si beau, ces flammes jaillissant dans la nuit... comme de magnifiques fleurs embrasant le printemps.
Onu 50 yıl önce görmeliydin.
Si vous l'aviez vue, il y a 50 ans.
- Benton'ın suratını görmeliydin.
- Salle 3. Si t'avais vu la tête de Benton!
- Evet, görmeliydin.
- Oui. T'aurais dû les voir.
Gözlerindeki öfkeyi görmeliydin. Öfke dolu o küçük yumrukları.
Fallait voir la rage dans leurs petits yeux, et leurs petits poings furieux!
Suratındaki ifadeyi görmeliydin.
Si t'avais vu ta tete.
- Görmeliydin!
- Vous auriez du voir!
"Çatalı batırıp bir çikolata vermeden bone filan takmam." Yüzünü görmeliydin, Joe.
Sauf si monsieur me donne du chocolat! " Il voulait voir son visage, Joe!
Anjili, yüzünü görmeliydin.
Tu aurais du voir son visage, AnjaIi!
Yeni tanıştığın bir kızla içki içmek için maçı mı kaçırdın? Onu bir görmeliydin.
Vous avez raté le triomphe de Pudge pour boire un verre avec une inconnue?
Görmeliydin baba.
Tu aurais dû voir ça!
Elbiselerini görmeliydin.
Tu aurais dû voir ses vêtements.
Oh, evlat, yüzünü görmeliydin.
Bordel, tu devrais voir ta tronche.
Görmeliydin.
Il fallait le voir.
O iki sert cholos'u görmeliydin. Değil mi?
- Tu aurais dû voir ces types.
Onu dün akşam görmeliydin.
Vous auriez dû la voir hier.
Ortak beyni kullanan yapışık ikizi görmeliydin.
Tu devrais voir les soeurs siamoises qui partagent un cerveau.
Suratını görmeliydin Pete.
Si t'avais vu sa tronche, Pete.
Onun deposunu görmeliydin.
Vous auriez dû voir son entrepôt.
İşi aldığı zaman onu kucaklamasını görmeliydin!
Déjeuner avec lui? Il n'arrête pas de la draguer.
Ama Küçük Jerry'yi görmeliydin, Jerry.
Tu aurais dû voir ça, Jerry!
Sürücülerin yüzlerindeki gülümsemeyi görmeliydin.
Si tu voyais les sourires des conducteurs.
Marcy, beni bugün sıcak su havuzunda görmeliydin.
Marcy, tu aurais dû me voir dans le bain à remous.
Suratındaki kibirli, kendini beğenmiş ifadeyi görmeliydin.
Vous auriez dû voir son regard.
Weyoun, bana pozisyonu önerdiğinde suratını görmeliydin.
Vous auriez dû voir sa tête.
Tarama yaptığın zaman Bariyerin kararsız olduğunu görmeliydin.
Vous auriez dû voir que la barrière était instable quand vous l'avez analysée.
Beş yıllık bir gezegensel araştırma raporu olduğunu açıkladığımda yüzlerindeki ifadeyi görmeliydin.
Vous auriez dû les voir quand j'ai dit que c'était un simple levé planétaire.
Onu beş yıl önce görmeliydin.
Et si tu l'avais connue, il y a cinq ans.
Birlikte dans ettiğimizde bize bakışlarını görmeliydin.
Les regards qu'on nous lançait quand on dansait ensemble!
- Evet, baba onları görmeliydin.
Tu aurais dû voir ça.
Seninle evlenmek için ne kadar ısrar etti görmeliydin.
Si tu avais vu son empressement à obtenir ta main!
Clayton'ı gördüğünde George'un yüz ifadesini görmeliydin.
Tu aurais dû voir la tête de George quand il a vu Clayton.
Duruşunu görmeliydin! İlkel İnsan gibiydi.
On dirait un homme de Neandertal.
- Bugün oğlunu görmeliydin.
Fallait voir ton fils...
Beni dün görmeliydin.
- Oui, mais... Tu aurais dû me voir hier.
Bu defa smokin giymesini öğrendiğinde homurdanmasını gerçekten görmeliydin.
Tu aurais dû l'entendre râler quand il a su qu'il devait porter un costard.
Ruben'i iki gün önce görmeliydin.
Vous auriez dû le voir.
Onu görmeliydin, koyunluktan eser kalmamış.
Mon Dieu, tu aurais dû le voir, ce n'est plus que l'ombre d'un mouton.
- Buraya neden geldiğimi söylediğimde Tanrım, yüzünü bir görmeliydin.
J'aborde un thème sensible. Pas du tout. C'est mon amie, c'est tout.
Eskiden sevgilisi olan adamı görmeliydin.
Si tu avais vu son ancien mec...
Onu koşarken görmeliydin.
Il court vite.
Bunun olacağını görmeliydin.
- Non. Je vous en prie... - Vous auriez dû le prévoir.
Görmeliydin.
- Papa les a surpris dans la boutique.
Beni ilk senemde görmeliydin. Ona inanma.
Ce n'est pas vrai.
onu görmeliydin. Çok güzeldi.
Tu aurais dû le voir.
- Görmeliydin sen de oğlum.
T'aurais dû voir ça.