Işte o zaman translate French
2,241 parallel translation
Mesela, yeni işinde masa başında saate bakıp her dakikanın tik tak tik tak diye geçmesini beklerken "sıkıntıdan öleceğim" diyeceksin ve işte o zaman kullanabilirsin.
Quand tu es à ton bureau, dans ton nouveau boulot, et que tu regardes passer les minutes, tic, tac, tic, tac, et que tu te dis : "J'ai envie de me pendre tellement je m'ennuie", c'est là que tu peux t'en servir.
On yıl sonra, kendi çocuklarım için bir okul beğenme zamanı gelmişti. Ve işte o zaman gerçek göründü.
Dix ans plus tard, j'ai dû moi-même choisir une école pour mes enfants et j'ai dû voir la réalité en face.
Tamam, eğer bir şeyleri istemeyi bile istemiyorsan işte o zaman gerçek krizdir
C'est rien, mais quand t'as pas envie d'avoir envie - c'est la crise!
Eğer bu kayıplara üzülmezsen canın acımazsa kalbinde burukluk olmazsa işte o zaman bu iş sana uygun değil demektir.
Si tu ne ressens pas les pertes... Si elles ne te touchent pas et ne te font pas honte... C'est que tu n'es pas faite pour ce boulot.
Ama aranızda mesafe kalmayınca işte o zaman aşılacak okyanuslar kalmamıştır.
Bien là... quand il n'y en a plus de distance, là... Quand... quand il n'y en a plus d'océan à traverser pour allervoir l'autre puis qu'il reste juste à traverser le couloir, bien...
Fakat kardeşim Mary kendini vurdu,... işte o zaman onu ben yaşatmaya karar verdim.
Mais ma sœur Marie s'est tirée une balle au visage, et c'est ainsi que j'ai décidé de la faire vivre à travers moi.
Hiçbir şey bilmeden çıkarsam, kendimi öldürtebilirim, işte o zaman gerçekten kaybolursun.
Aller me faire tuer sans savoir, tu serais vraiment perdue.
Evet, işte o zaman da ayakkabı alıyorum.
Je passe aux chaussures.
Beni aşağıladı. Gece altıma işemelerim de işte o zaman tekrar başladı.
Elle m'a humilié et les pipis au lit ont repris.
Sen de beni reddedince işte o zaman anladım.
Et quand vous avez repoussé mes avances, je m'en suis rendu compte.
Etrafınızda kim sizin yardımınıza sıkışmış ve siz yardımına koşuyorsanız işte o zaman ödülü hakediyorsunuz demektir.
Pour ceux qui sont restés jusqu'au bout, vous méritez une récompense.
Eğer korkusuz bir adama karşı akıllılık etmeye çalışırsanız sizleri karakola götürür ve ayaklar altına alırım işte o zaman hiçbiriniz hiçbir şey çalamaz hale gelirsiniz.
Et si vous jouez au plus malin avec lui je vais vous emmener au commissariat vous pourrez dire adieu à votre entrejambes..... et vous serez incapable de jouer quoi que ce soit.
O pembe rujunu tattım işte o zaman eriyip aktım.
l'd taste her baby pink lipstick and that s when l'd melt
Herhangi biri, bir milyon takipçiye ulaştığında işte o zaman iletmeye başlayacağım twit-solucanını.
Dès que quelqu'un atteindra un million d'adeptes, je me servirai de lui pour transmettre le twit-virus.
- Ellerimi yıkamak için banyoya gittim ve işte o zaman onu arkamda gördüm.
Je suis allée rincer mes mains dans la salle de bains, et je l'ai vu derrière moi.
Ama beni öldürürseniz işte o zaman bizim taraf karşılık verecek.
Mais si vous me laissez mourir, il y aura des représailles.
Her neyse, tek yapman gereken bu yaramaz çocuklardan birini benden önce dikip tek parça hâline getirmek. İşte o zaman bir cerrah olmak için gereken özelliklere sahip olup olmadığını anlarım.
Enfin bref, tout ce que tu as à faire, c'est recoudre un de ces petits avant moi et je saurai que tu es fait pour la chirurgie.
Ve çocuklar, işte annenizin sarı otobüsünü ilk o zaman görmüştüm.
Et les enfants, c'est la première fois que j'ai vu l'autobus jaune de votre mère.
İşte o zaman, Yıldız Gemisi UK hakkındaki gerçek,... ve Britanya'da yaşayan insanların güvenliğini sağlamak için ödenen bedel.
Voici la vérité sur le Starship UK, et le prix payé pour la sécurité du peuple britannique.
İşte o zaman kafama dank etti.
Et c'est là que ça m'a frappé.
Tebrikler. - İşte o zaman nihayet kabullendim. Hapse girmek oğlumun başına gelen en iyi şeydi.
- C'est à peu près à ce moment-là que j'ai compris que la prison, est ce qui est arrivé de mieux à mon fils.
Yani, bugüne kendi adini verebilecegini düsünüyorsan ve yaptiklarindan gurur duyabiliyorsan iste o zaman evine gidebilirsin.
Si tu peux archiver cette journée... et être fier du travail accompli, alors, je t'en prie, tu devrais y rentrer.
İşte o zaman Peder Shane "Er Kişi" adlı ilahiden alıntı yapıp şöyle demek ister : "Bak, hayatım. " Belki sen ve bu gezegendeki diğer memeliler...
Et c'est là que le Révérend Shane cite l'évangile selon les mecs et dit : " Chérie, peut-être que si toi et les autres nibards de cette planète
İşte o zaman bir şeyler istemek istiyorsun.
alors tu commences à avoir envie d'avoir envie de quelque chose.
O zaman sabret. İşte bu yüzden evlenmiyorum.
C'est pour ça que je me marie pas.
İşte o zaman neyin olurum?
Qu'est-ce que ça ferait de moi?
Şöyle daha uzun zaman geçse güzel olabilirdi. Herkesin ne kötü bir hayatı olduğunu görürdün. İşte o zaman seyret şamatayı.
C'est marrant après plus d'années, et que tout le monde a fait de grosses erreurs.
İşte o zaman çakmıştım.
C'est là que ça m'a frappé. J'étais une roue de secours.
İşte o zaman da Gardiyan gerçekten kazanır.
Voilà comment le Gardien gagnera.
İşte o zaman aşağıda bir şeyler olduğunu anladım.
Et c'est là que j'ai remarqué quelque chose de caché. De l'argent.
İşte o zaman, sana veya oğluna zarar vermeye başlarlar.
C'est quand ils veulent vous faire du mal, ou à votre fils.
O zaman işte buradayım.
Alors... Alors je suis là.
Sahi mi? O zaman niye cuma akşamı işte benimle film izliyorsun?
Vraiment, tu fais quoi alors avec moi, à regarder un film un vendredi soir au boulot, hein?
İyi işte ; ne kadar kızgın, o kadar iyi. Kızdığı zaman hemen zayıf yerlerine doğru atak yap.
Une fois qu'il est énervé, vise sa faiblesse.
Fakat ben bu plana karışırsam, size 1.8 milyon doları geri ödemeleri biraz zorlaşacaktır diye varsayıyorum. İşte o zaman da, ikimiz arasında bazı sorunlar oluşurdu.
Mais si je déjoue son plan, il lui sera difficile de vous rembourser les 1,8 million.
İşte o zaman onu doktora götürmeye karar verdik... ve böylece olayın ne olduğunu anladık.
Mais heureusement, c'est là qu'on a décidé de l'emmener chez le médecin, parce que comme ça, on a su ce qui se passait.
İşte o gayrimenkul işinde faka bastığını o zaman öğrendim.
Apparemment, il a tout perdu - avec cet investissement.
Ama sonuçta, işte kendisi burada. O zaman sormanın manası ne ki?
Et, il est ici, donc, pourquoi te demander?
Peki o zaman, Jeffersonian'dan Dr. Temperance Brennan, bu akşam neden sen ve öğretmen delisi arkadaşınla polisçilik ya da her neyse işte, bittikten sonra benimle hemen aşağıda ki Club Elegante'de buluşmuyorsunuz?
Eh bien, Dr Temperance Brennan du Jeffersonian... quand vous aurez fini vos affaires de police... vous et vos amies séduisantes pourriez me rejoindre au Club Elegante ce soir?
O zaman bir önceki güne ait bu kamera kaydı- - Bekle, işte.
Cette vidéo du jour... Le voilà!
İşte yine başlıyoruz. O zaman da böyle konuşup durmuştun.
Ça me revient, tu ne voulais pas la fermer non plus.
* İşte o zaman ihtiyacın var bana *
And that s when you ll need me there
O zaman ölürsün işte.
Tu pourrais mourir quand même.
İşte o zaman beni yatağın üzerine fırlattı.
C'est là qu'il m'a jetée sur le lit.
- İşte o zaman gösterdiğim anlayışı yitirdim.
J'ai cessé de compatir.
Gün gelecek yaşlanacağız ve kaybettiklerimiz olacak. İşte o zaman birbirimizi sevmediğimiz her gün için pişman olacağız.
Un jour, on sera vieux, et l'un de nous sera mort, et on regrettera les jours qu'on a pas passés à s'aimer.
İşte o zaman o da bana narsist dedi.
Et c'est là qu'elle m'a traitée de narcissique.
İşte o zaman ona oyunu bırakacağımı söyledim.
Je lui annoncé que j'arrêtais.
İşte o zaman belki senin bana daha geniş anlamda yardımcı olabileceğini düşünmeye başladım.
J'ai alors commencé à penser que vous pouviez m'aider autrement.
İşte o zaman yetenekli zekasını iş hayatımda kullanacak kişiyi bulduğumu fark ettim.
Là, j'ai réalisé qu'il fallait que je côtoie quelqu'un avec ses capacités intellectuelles.
... O zaman işte aynen savaşa hazırlanmış ekipleriniz var gibi görünürsünüz
et on aura l'impression que vous avez des troupes prêtes à combattre. D'accord.
işte orada 1649
iste orada 22
işte o kadar 74
işte öyle 69
işte o 399
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte oluyor 47
işte orda 110
iste orada 22
işte o kadar 74
işte öyle 69
işte o 399
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte oluyor 47
işte orda 110
işte onlar 41
işte ordalar 22
işte orası 73
işte olan bu 31
o zaman 2152
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
işte ordalar 22
işte orası 73
işte olan bu 31
o zaman 2152
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16