Neyse işte translate French
1,502 parallel translation
Neyse işte, bu da senin kaderinmiş.
De toute façon, ça doit être un coup du destin.
- Her neyse işte.
Whatever.
Neyse işte.
- Bref...
- Her neyse işte.
- Peu importe.
Tabii, her neyse işte.
- Bien sûr, peu importe.
Neyse işte, annem benim için bir doğum günü partisi veriyor ve pastam olacak, dondurmam olacak, ve külahlar- - ama kazoo olmayacak
Donc, ma mère va m'organiser une fête d'anniversaire. Je vais avoir un gâteau, de la glace, des chapeaux. Oh, non, je n'aime pas ça.
Neyse işte, Todd'la beraber yeni bir telesekreter mesajı kaydediyorduk. Şöyle birşeydi- -
Donc, on enregistrait un nouveau message sur le répondeur.
Neyse işte, orada yatmış bu hikayeyi düşünüyordum.
Bref, je suis allongé là, et je repense à cette histoire.
Yani, daha önce hiç duymamıştım, o sonik süper şeyi... Her neyse işte.
J'ai jamais entendu parler d'un super sonique... machin.
Neyse işte.
À plus tard.
Neyse işte buzdolabını taşıdıktan sonra
Et quand je l'ai aidé pour le frigo, il m'a dit :
- Neyse işte.
- On s'en tape.
O bir robot, büyük korkutucu bir adam... Her neyse işte. Senin için.
C'est un robot, un grand homme effrayant, peu importe, c'est pour toi.
Tesla bobini, Bay... her neyse işte onun imzasına benzeyen yapay bir elektromanyetik alan oluşturacak... Ben şimdi onları güvercinlere ekleyeceğim.
Les bobines Tesla vont créer un champ électromagnétique artificiel identique à celui de la signature de M. Machin chose, et nous allons l'imprimer sur les pigeons.
Oynayalım. Neyse işte.
Peu importe.
Tatlı, iğrenç, neyse işte.
Adorable, troublant, peu importe.
Neyse işte, ben de tamamen yenileyeyim dedim.
Bref, j'ai quand même remplacé la boîte.
Çocuklara öpücük dağıt. Her neyse işte.
Faites un bisou au gamin, je m'en fiche.
Neyse işte. Babası durumu çakacaktır!
Enfin, son père comprendrait...
- Neyse işte.
- Comme tu veux.
- Her neyse işte.
- Merci. - Ou quoi que ce soit.
Neyse işte o dosyalara baktı ve hangi bilgisayarda yazıldıklarını buldu. Eddie için 5 dakikalık iş.
Il a réussi à sortir les données numériques qui disent d'où vient le CD.
Aslında, o dün intihara kalkıştı. - Oh. - Neyse, burdayım işte.
En fait, il s'est suicidé hier, alors me voilà.
Her neyse, işte o anda ortaya çıkıverdi.
Bref... C'est là qu'il s'est pointé.
Stone senin yumurtalıklarını patlatır ya da işte son teknoloji neyse onunla kesip biçer.
Alors, Stone va regonfler tes ovaires ou je ne sais quoi, avec son plan brillant?
Her neyse işte.
Peu importe.
Her neyse içeri giremedim, ben de ayrildim. Erken gelmemin sebebi iste bu.
Je ne suis pas entré, je suis parti, et c'est pour ça que je suis en avance.
iste neyse, denge aletinin üstündeyim tamam mi?
Bref, j'étais sur la poutre.
Neyse işte...
Ils...
Her neyse... En üstte duran tablonu fark ettim. Ve "beleş tablo işte" diye düşündüm.
En tout cas, j'ai remarqué votre toile sur le dessus et je me suis dit : "Une toile gratuite."
Her neyse, Tim, işte numaram.
Bref, Tim, voici mon numéro.
İşte adı her neyse. Sookie'yi bir ceset torbasına koyacaktı neredeyse.
Peu importe son nom, il allait envoyer Sookie à la morgue.
Ama her neyse işte.
Mais on s'en fout.
Her neyse, geri koy işte.
Peu importe. Repose-les.
Neyse,... düşündüm de, senin ve benim gibi güzel görünen, zeki, eğlenceli çekici iki insanın, oturup bilirsin işte şu Meredith konusuna bir çözüm bulamaması çok saçma değil mi?
Écoutez, j'ai réfléchi. Je ne vois pas pourquoi deux personnes séduisantes, belles, intelligentes, drôles et séduisantes ne pourraient pas régler le cas de Meredith.
Doğru, neyse, benim işte.
C'est la mienne.
Neyse işte.
C'est pas grave.
Her neyse, işte kanıtım bu.
En tout cas, c'est mon alibi.
Her neyse. Saklanıyorum işte.
Bref, je me cache.
Olan her neyse, oldu işte.
Tout ce qui se passe, s'est déjà passé.
Numarası her neyse bir ambulans iste ve iki bilemedin en fazla üç saat içinde geleceğimi söyle.
Dites-lui d'attendre, et j'arriverai dans deux heures, trois au maximum.
Her neyse, al işte.
Comme tu veux.
Neyse, işte geldin.
Et voilà.
Neyse o işte.
C'est comme ça.
Fransız Çiğ Rengi, her neyse işte.
French Fawn. Soit.
Her neyse, işte bu yüzden öldü.
De toute façon, il en est mort.
Her neyse, işte fikir bu.
C'est notre théorie.
Neyse, işte ben hâlâ dans ediyorum.
En tout cas. Eh bien, voilà.
Neyse, işte şimdi de gününün 20 saatini tekerlekli sandalyede geçiriyor.
Qu'importe, elle est en chaise roulante 20 heures par jours.
Neyse, daha çok erken, bir şey anlaşılmıyor, ama iyi büyüyor mu diye resmini çektiler işte.
C'est un peu tôt. On ne voit pas grand-chose, mais on a pris une photo pour s'assurer que tout allait bien.
Madem bu işte beraberiz büyük bir hazine bulursak, ya da her neyse artık onunla ne yapacağımı biliyor musun?
Je vais te dire pourquoi, puisqu on fait équipe maintenant. Si nous trouvons un gigantesque trésor, peu importe ce que c'est. Tu sais ce que je ferai avec?
işte 8558
iste 115
ister 23
istediğim 46
istemiyorum 1125
işte bu 2275
iste bu 21
işte burada 1824
iste burada 21
işte orada 1649
iste 115
ister 23
istediğim 46
istemiyorum 1125
işte bu 2275
iste bu 21
işte burada 1824
iste burada 21
işte orada 1649
iste orada 22
istersen 241
istedi 31
istedim 74
isterim 243
istemem 270
istemiyor 51
ister misin 572
isterdim 117
işte böyle 2360
istersen 241
istedi 31
istedim 74
isterim 243
istemem 270
istemiyor 51
ister misin 572
isterdim 117
işte böyle 2360