O kadar translate French
91,001 parallel translation
Aslında o kadar küçük değil.
Pas si petit que ça.
O kadar kötü gitmedi, değil mi?
Ça ne s'est pas passé si mal, non?
O kadar üzgünüm ki anlatamam.
Je n'aurai jamais pensé être désolée je ne savais pas que ça existait
Tek şansımız Donovan'ın bir şekilde kardeşini cehennemin o kadar da kötü bir yer olmadığına ikna etmesi.
La seule chance que nous avons est que Donovan convainc sa dépravée de soeur que l'Enfer c'est pas si mal.
O kadar yoğun ki kilometlerce yakınındaki her şeyi yok edebilir.
C'est tellement intense, que ça pourrait détruire n'importe quoi à des kilomètres.
O kadar emin olma.
N'en sois pas si sûr.
Ama bu şey o kadar güçlüymüş ki yine de onu öldürmeyi başarabilmiş Dan.
C'est tellement fort, que ça l'a presque tué.
O kadar kolay mı unutacağını sanmıştın abi?
Tu crois que c'est facile d'oublier?
Evet o kadar da garip olmayacak.
Ça ne sera pas bizarre à ce point.
Ne kadar çok bilirsek o kadar iyi. Sizin partiniz sonuçta.
On a besoin de tout savoir sur votre fête.
İfadesini ne kadar erken verirse dava süreci için o kadar iyi.
Si elle donne sa déposition, ça fera la différence.
Ne kadar çabuk o kadar iyi.
Le plus tôt sera le mieux.
O kadar da kötü değildi.
C'était pas si terrible.
- Sadece on dakika, o kadar.
- Rien que dix minutes.
Hayır o kadar uzak değil.
Pas aussi loin.
Yemek pişirdim o kadar.
J'ai cuisiné.
Ne kadar çok yerden yardım alırsan atlatması senin için o kadar kolay olur.
Plus vous aurez d'aide, mieux vous vous en sortirez.
- Yapma o kadar da kötü değil. - Aynen dediğim kadar kötü.
- C'est pas si terrible.
Hadi ama, o kadar geldim yardım etmeyecek misin şimdi?
Allez. Tu m'aides ou quoi?
O kadar çok...
Ce n'est pas...
- O kadar da kötü değilsin.
- Merci beaucoup.
Şimdi sahneye gelen grup o kadar yeni ki daha Viki-Viki-Vikipedya'da yok.
Et maintenant, un groupe tellement nouveau qu'il n'est pas sur Wikipédia.
- O kadar karbonhidrat...
- D'habitude, en taule...
O kadar kıyağın karşılığı bu mu?
C'est ça, ta façon de me remercier?
O kadar çabuk içeri girersin ki yatağın bile soğumamış olur.
Même sans ça, tu retourneras coucher en taule.
O kadar uzun süre boyunca birisi sana affedilebileceğini söylerse...
Quand on te dit pendant aussi longtemps que tu peux être pardonné...
Parayı vereceğim, o kadar.
Juste pour leur donner.
Bobby, o duruma o kadar canım sıkıldı ki onun yüzünden ülserim ve hemoroidim çıktı.
Bobby, ça m'a tellement énervé que j'ai eu un ulcère et des hémorroïdes.
Yüzünüz filmlere o kadar uygun ki Bayan Crawford.
Vous avez un visage parfait pour les films, Mme Crawford.
O yüzden sessiz film döneminde ne kadar önemliyse bugün de o kadar önemli.
Donc il est toujours aussi essentiel qu'il l'était durant le cinéma muet.
O kadar abartılı oynuyorlar ki aktörlük adına günaha giriyorlar. Gidip, tövbe etmek lâzım.
Elles surjouent tellement que je vais devoir aller voir mon rabbin pour expier.
On yıl önce ne kadar yılzdızsan şimdi de o kadar yıldızsın.
Autant maintenant qu'il y a 10 ans.
- Göbeğe bak, ben o kadar şişko değilim.
- Je suis costaud, pas gros.
Yani kendimden biliyorum yalan ne kadar büyük olursa, kurtulması da o kadar zor olur.
Crois-moi, plus le mensonge est gros, moins on s'en sort.
Ne kadar uzakta olursa etki edebilmesi için o kadar güçlü bir kaynak gerekli.
Plus c'est loin, plus la source doit être puissante pour avoir un effet.
Bence o kadar basit değil.
Je pense que c'est plus que ça.
Kulakları öyle ayrı tutmak o kadar zor ki.
Mais garder les oreilles séparées, c'est difficile.
Evet, o kadar çok anlattı ki.
Oui, il m'en a souvent parlé.
Hayır, o kadar sancıyı uzaklaştırmanın ilk gününde her şeyden vazgeçmek için çekmedik.
On n'a pas fait tout ça pour abandonner après un jour de suspension.
Reklamı arıyorlarmış, o kadar da kötü olamaz.
Tu reçois des appels, ça doit être bien.
O kadar, o kadar muhteşemdi ki.
C'était carrément... - super.
Umarım o zamana kadar bu şekil saçın dökülmez.
J'espère que tes cheveux de héros ne seront pas tombés d'ici là.
Umarım benim ona güvendiğim kadar o da bana güvenebiliyordur.
Je souhaite seulement qu'il puisse compter sur moi autant que moi sur lui.
Ne sadece o kadar mı?
C'est tout?
- Bu kadar üzgünsen neden yaptın o halde?
- Pourquoi tu l'as fait? Si tu es désolée?
Hiç olmadığım kadar o insanım şu an.
Je suis plus cette personne maintenant que jamais. Dégage.
Trish'in üzerinden alınan örneklerde uyuşan tek DNA da kendisine ait. Her ne kadar o sabah onunla birlikte olmuş olsa da.
C'est le seul suspect dont on a retrouvé l'ADN sur Trish, même s'il datait de leurs ébats du matin.
O zaman sandviç de yapayım. Akşama kadar sürer.
Je devrais faire des sandwiches, car ça pourrait prendre toute la journée.
O zamanlar kadınların gücünün ne kadar olduğunu biliyor musunuz?
Vous savez quels pouvoirs avaient les femmes à cette époque?
Ama emin olduğum tek bir şey varsa, o da hukukun oynanmayacak kadar önemli olmasıdır.
Mais ce que je sais, c'est qu'on ne joue pas avec la loi.
Eğer batırırsa, ki ne denli muhtemel olduğunu biliyoruz PPD'si geçersiz olacak ve o bir yıl sonsuza kadar uzanacak.
Et s'il déconne, ce qui arrivera sûrement, plus de déjudiciarisation. Et cette année pourrait bien devenir définitive.
o kadar mutluyum ki 33
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19