English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ O ] / Oldukça hoş

Oldukça hoş translate French

292 parallel translation
Oldukça hoş biri. Kızınız mı? Otur bakalım.
Elle est gentille cette petite, c'est votre fille!
Şey, oldukça hoş bir oda.
C'est une très jolie chambre.
İki kat yukarıdan oldukça hoş görünmüştüm.
Je vous plaisais vue de la rue.
Neden ama, onların oldukça hoş göründüklerini düşünüyorum.
Moi, le les trouve bien jolies. Shanghai Lily, en tout cas.
Ailemize kattığın beklenmedik o çocuktan beri oldukça hoş görünüyorsun Catherine.
Vous avez une mine superbe depuis que vous avez trouvé bon d'ajouter un membre à notre famille.
Bu oldukça komikti. Küller de oldukça hoş ve temizdi.
C'était très drôle, des cendres toutes propres.
Güzel bir bayanın arkadaşlığı oldukça hoş sanırım
C'est bien de voir une dame ici, ça nous change.
- Oldukça hoş, değil mi?
- On est bien, non?
Oldukça hoş çıkmışsın.
Hé, vous êtes pas mal.
Endişelenme. Onları yıllardır tanırım. Oldukça hoş insanlardır.
C'est inutile, je les connais depuis des années : ils sont très gentils.
- Evet, oldukça hoş ve zararsız biri. - Bazen akşam yemeğine geliyor.
Ça va, il est pas méchant, il vient dîner, parfois.
- Hoş bir karşılaştırma. - Evet, iyi. Oldukça iyi, fena değil, oldukça hoş.
- Oui, mais bonne, très bonne.
Hem de oldukça hoş bir şekilde.
Plutôt décemment aussi.
İnsanın arandığını bilmesi oldukça hoş, değil mi?
Il est agréable de se savoir recherché.
Evet, oldukça hoş.
C'est très chouette.
Oldukça hoş bir yemeği kaçırdı.
Il a raté un bon dîner.
Hiç de değil. Birlikte söylendiğinde... kulağa oldukça hoş geliyor.
Non, les deux ensemble, c'est plutôt pas mal.
Yalnızca bir tane oluşunu oldukça hoş bulacaktır.
- Une seule, elle trouvera ça bien.
Oldukça hoş bulacağını düşünüyorum.
Je pense que vous allez aimer.
Bu şekilde oldukça hoş.
C'est tellement merveilleux.
Bay Togo oldukça hoş aslında.
En fait, Mr Togo est assez mignon.
Oldukça hoş olur diye düşündüm.
Ce soir seulement.
Oldukça hoş değil mi?
C'est joli, non?
Adı "Kadın-Hançeri" veya "Küçük İnleten." Oldukça hoş bir tasarımcı ürünü, her elbiseye uyuyor.
Ça s'appelle "Pour elle"... ou aussi "La couineuse". C'est une jolie... chose bien dessinée, ça va avec tout.
Çoraplarıyla müzenin zemininde kaymayan biriyle dışarı çıkmak oldukça hoş bir şey.
C'est agréable d'être avec quelqu'un qui ne traverse pas le musée en chaussettes en faisant des glissades.
Bu oldukça hoş olur.
Pas tout de suite!
Bana destek olan bir kız arkadaş olması oldukça hoş olacak. Destekçi mi?
J'aimerais, pour changer, une copine qui me soutienne un peu!
Oldukça hoş.
Trop jolie.
Oldukça hoş, teşekkürler.
C'est parfait. Merci.
Yabancı ülkeleri görmek oldukça hoş bir şey olmalı.
Quel bonheur ce doit être de voir des contrées nouvelles!
- Eminim üzerindeki pisliği temizlesen oldukça hoş bir kızdır.
Elle doit être mignonne, nettoyée de cette merde. sûrement.
Oldukça hoş bir hanımdı... ben de atlamasını istemedim.
Elle est sympa, j'ai pas voulu qu'elle le fasse.
- Bugün oldukça hoş görünüyorsun.
- Tu es mignonne à croquer, aujourd'hui!
Kulağa oldukça hoş geliyor.
Très attrayant.
Majesteleri bugün hakkınızda oldukça hoş sözler sarf etti.
Sa Majesté a très bien parlé de vous aujourd'hui, M. Greville.
oldukça hoş bir restoranda öğle yemeği yiyordum..
J'étais dans un restaurant chic.
En gençleri olan Bayan Denver, onun kızı değil ve Bayan Fleuretty, oldukça da hoş bir bayan kendisi, o da tam olarak- -
La jeune Mlle Denver là-bas n'est pas sa fille. Quant à cette sacrée Mlle Fleuretty, à la silhouette si féminine, ce n'est pas...
Oldukça komik biri hoş sesi var...
Comique, jolie voix...
Oldukça kibardı fakat hoş karşılanmadığım hissine kapıldım, bir daha da yanına gitmedim.
Il était poli, mais je n'étais pas le bienvenu, alors je n'y suis jamais retourné.
Hoş, minik bir ev. Oldukça ufak bir topluluğu var. Varoşlarda geçirilen bir saat.
Jolie petite maison, dans un coin tranquille de banlieue.
Oldukça şanslı olmalısın. Onu canlı görmek bize hoş geliyor, ya da en azından sana.
Tu l'as marquée, elle essaie de nous sauver, toi du moins.
Jiggs, yapmaya zorlandığın iş yüzünden kızmakta yerden göğe kadar haklısın. Yapılması hiç hoş olmayan, oldukça pis bir işti.
Vous avez fait une sale besogne.
Bir erkeğin, kırık bir burunla daha hoş görünmesi oldukça garip.
C'est drôle. Le nez cassé, ça va bien aux hommes.
Oldukça hoş bir şeydi.
Une soirée agréable.
Hoş bir dudak yayı..... şehvetle şişmiş alt dudak oldukça iç gıcıklayıcıdır.
Le sourcil voluptueux... La moue sensuelle...
- Oldukça. Bu hoş bir alet.
Donc c'est un peu un animal domestique.
Bakın! İdeal bir Noel hediyesidir. Hem hoş bir alet hem de oldukça ucuz.
Regardez, voilà votre cadeau de Noël, à votre goût, pour votre confort.
Geçtiğimiz hafta Norveç'ten çok hoş bir yönetmeni yemekte ağırladım yıllardır tanıdığım, bildiğim ve oldukça da düşkün olduğum birisiydi.
La semaine passée, un metteur en scène norvégien est venu dîner. Je le connais depuis des années, je l'aime bien, je crois...
Hoş bir şey oluyor, ve oldukça yürekten.
Y'a quelque chose dans son regard
Bu yer oldukça hoş görünüyor.
Ça a l'air drôlement bien.
Bu oldukça kolay. Kumaş parçası içeriden bağırsakları temizliyor. Bağırsaklarını hoş ettiğini söyleyebilirsin.
Ce ruban me nettoie l'intestin de l'intérieur, ou plutôt il le flatte.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]