Sevgi dolu translate French
997 parallel translation
Güzel bir bayanın sevgi dolu kollarının beklentisini birkaç velet için mi terk ettiğinizi söylüyorsunuz?
Vous avez abandonné les bras d'une jolie femme pour des gosses sans nom.
Sevgi dolu yumuşak seslisin Seni sevebilirim
Vous êtes si faisons-des-mamours-able Et moi si je-vous-aime-able
Sana sevgi dolu bir mesaj yolladı.
Il veut que je te fasse part de ces mots d'amour.
Büyüyünce çocukluğun o masum ve sevgi dolu yüreğini nasıl koruyacağını etrafına çocuklarını toplayıp onları garip hikayelerle nasıl heyecanlandıracağını düşündü.
Elle imagine comment conserver au fil des ans... le cœur simple et aimant qu'elle avait, enfant... elle se vit entourée d'autres petits enfants... dont elle ferait briller les yeux en leur racontant d'étranges histoires.
"İleriki yıllarda çocukluğun o masum ve sevgi dolu yüreğini nasıl koruyacağını etrafına çocuklarını toplayıp onları garip hikayelerle nasıl heyecanlandıracağını düşündü."
" Elle conserverait au fil des ans... le cœur simple et aimant qu'elle avait, enfant... Elle la voyait entourée d'autres petits enfants... dont elle ferait briller les yeux en leur racontant d'étranges histoires.
Açıkça görebildiğim kadarı ile, sevgi dolu... hayırsever bir kadının kendisine sunabileceği her tür ilgiden faydalanan biri.
Elle a de toute évidence bénéficié des attentions que seule une bienfaitrice aimante est à même de prodiguer.
Sevgi dolu birisin, öylesin işte.
Tu es le soleil, un ciel un enchantement...
Hepsi bu kadar sevgili Pip... seni her zaman gözeten, sevgi dolu hizmetkârın...
J'arrête ici... Votre affectionnée servante, Biddy.
Gelin de sevgi dolu hediyeme bir göz atın bay Kingsby.
Voyez ma délicatesse.
Askerlerin sevgi dolu kucağına mı?
Et retomber sur la cavalerie.
Ne düşünceli, sevgi dolu birşey.
Quelle attention délicate!
Bu gece dünya sevgi dolu.
Le monde est plein d'amour.
Sevgi dolu bir hayal için mücadele etmek harika.
Quand la lutte suit la réalisation d'un beau rêve.
İnandığım şey, başkalarına karşı sevgi dolu bir şekilde yaşamamız gerektiği.
Je sais que nous avons besoin pour vivre d'être empreint d'amour pour tous.
Model bir baba, katı, sevgi dolu ve albay...
Un père modèle, sévère, affectueux et colonel.
Gerçek Bayan Gravely'i, duygusal, ruhu genç, sevgi dolu ve anlayışlı Bayan Gravey'i.
La vraie Mlle Gravely, sensible, jeune de coeur... d'une compréhension et d'un amour intemporels.
" Sonra atını otlaması için bıraktı ve kendisine sevgi dolu gözlerle bakan kadınla birlikte yemek yedi...
"Et descendant de son palefroi, " il festoya avec la princesse. Son regard le grisait plus encore
Hep güçlü, tatlı ve sevgi dolu biriydin.
Tu es douce, saine, affectueuse.
Sana hep sevgi dolu ve iyi davrandık ve sende hayatın boyunca bize aynı şekilde davrandın.
Nous t'avons appris l'amour et la douceur. Et tu n'as été qu'amour et douceur toute ta vie!
Sevgi dolu bir Tanrı'ya baba ve ona bir sürü şekilde hizmet edilebilinir.
Un Dieu d'amour, père, et je crois qu'il y a bien des façons de le servir.
Sevgi dolu ve fırsatlarla çevrili bir dünya.
Un monde plein d'amour, de chances à saisir...
Cömertlikle yerinde duramayan sevgi dolu kalp?
D'un cœur débordant de générosité?
Dünyada olduğu gibi sevgi dolu bir kalple... imkansızı başarabiliriz... bu içimizdedir.
Dans le monde, nous pouvons accomplir des choses extraordinaires grâce à notre amour pour un être cher, et il en est de même ici,
Bir kadının sevgi dolu olmasının... suç olabileceğini sanmıyorum.
Ce n'est pas offenser une femme que de se montrer très tendre.
Çok fazla sevdiğin zaman. Sevgi dolu kalbin, çok fazla attığı zaman. Sevdiğin kişinin ilahi bir şey olduğunu düşündüğün zaman.
Quand, éperdu d'amour, le coeur vous bat... et qu'une femme vous paraît être un ange.
Her şeyin nasıl sevgi dolu olduğuna inanamazsın Ben.
Vous ne pouvez pas savoir, Ben, comme tout était aimable.
Zavallı Baba, bizim de sevgi dolu anne babaların çocukları olabileceğimizi unuttun mu?
As-tu oublié que nous aussi pourrions être les enfants de parents aimants?
Sevgi dolu ya da değil, hayatın saçmalığı devam ediyor,... ve kimse Birinci Sahne'de ne olduğuyla ilgilenmiyor.
Oublier, ne pas oublier... La farce de la vie court comme une bestiole apeurée et le public ne se soucie plus du premier acte.
Çok güzel değil mi? Tipik bir İngiliz kır yeri sevgi dolu bir el tarafından yapılmış.
Un paysage typiquement anglais, peint amoureusement.
600 erkeğe, kadına ve çocuğa işkence etmiş o sevgi dolu Tanrın adına ruhları kurtulsun diye
Il tortura plus de 600 hommes, femmes et enfants pour sauver leurs âmes pour ton Dieu d'amour.
Öyle sevgi dolu.
Tellement amoureux!
Kısa insan hayatımda, sevgi dolu büyüdüm.
J'ai pris goût à ma vie humaine.
Güçlü, merhametli, sevgi dolu mu?
Fort, bienveillant, rempli d'amour?
Sevgi dolu bir yaşam sürerler.
Vivre en s'aimant toujours.
Bilip sevdiğimiz Sulu sevgi dolu, disiplin sahibi, kontrollü, nazik ve medenidir.
Je ne me suis pas confiée à lui. J'étais timide et pensais que je ne pouvais pas intéresser un type comme lui, et il s'est dit la même chose.
Hoş bir delikanlı ve Tanrı onu sevgi dolu yaratmış.
C'est un gentil garçon et la vie doit être belle.
Mankenlere olan sevgi dolu dokunuşunu gördüğümde ruh halimdeki çalkantıyı hissettiğini anlamıştım.
Quand je l'ai vu toucher délicatement les membres de ces mannequins, je reconnus en elle une âme sœur qui saurait me comprendre.
- Bu kadar sevgi dolu olma.
Ne sois pas si généreuse.
Ama bunlar sadece sevgi dolu dokunşlar.
Mais c'est juste des petites tapes.
İşçi çevresinden narin genç kız yaş 25, sevgi dolu, iyi huylu, iri boylu bir genç erkekle mutlu bir birlik için evlenecek.
- 26 ans, 1 mètre 75... - 31 ans, moralité, charme, beauté... santé, études supérieures, aisance épouserait polytechnicien, médecin... pharmacien, dentiste catholique.
Tahmin ettiğimden daha sevgi dolu biri çıktı.
Il est beaucoup plus aimable que je ne le pensais.
Bu sevgi ve sadakat dolu çifti....... kutsal evlilik bağı ile birleştirmek üzere toplanmış bulunuyoruz.
Nous nous apprêtons à unir ce couple... par les liens sacrés du mariage.
Şefkat dolu sevgi, sıcak bir yürek... ve hoşgörüyle uzanan bir el.
Des âmes généreuses, Des cœurs affectueux, Et une main tolérante Tendue vers les autres.
Neden içim sevgi yerine hınçla dolu?
Pourquoi j'avais tant de haine en moi et pas d'amour.
Kocasını düşünen sevgi dolu eş rolünü oynuyorsun demek?
La femme aimante qui veille sur son mari.
Terör onu yok etti çünkü o sevgi yerine nefret dolu.
Plongé dans la terreur... Il doit haïr au lieu d'aimer!
Memelerim sevgi ve hayat dolu.
Mes seins sont gonflés d'amour et de vie.
Bir kadın seni yeryüzünden tekrar göğe çıkaracak ve bütün dünyada sevgi ve adalet dolu bir altın çağ yaşanacak.
Elle t'élèvera de la terre au ciel... et le monde connaîtra un âge d'or de justice et d'amour.
Bu kadar sevgi vermek için, sevgiyle dolu olmanız gerek.
Pour en donner autant, vous devez être un océan d'amour.
Dinle, Fran, bu gece oturup bunu sakince konuşalım! Ah, günaydın, Brutus. ! Brutus nazik, sevgi dolu, kibar bir hayvan!
C'est une bête gentille, adorable et intelligente.
Güçlü, sevgi dolu ve sadık birini.
Tout ce que je souhaite à Yogoro, c'est qu'il épouse une gentille fille.
dolu 82
dolunay 27
dolunay var 16
dolu mu 28
doluyuz 22
dolu değil 28
sevgilim 3566
sevgilin var mı 29
sevgili 136
sevgi 162
dolunay 27
dolunay var 16
dolu mu 28
doluyuz 22
dolu değil 28
sevgilim 3566
sevgilin var mı 29
sevgili 136
sevgi 162
sevgiler 177
sevgilisi 18
sevgililer günü 32
sevgilin 16
sevgilerimle 51
sevgili ailem 18
sevgili günlük 28
sevgilin mi 26
sevgili dostlar 53
sevgili anne 36
sevgilisi 18
sevgililer günü 32
sevgilin 16
sevgilerimle 51
sevgili ailem 18
sevgili günlük 28
sevgilin mi 26
sevgili dostlar 53
sevgili anne 36