English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ S ] / Sizinle

Sizinle translate French

23,030 parallel translation
Majeste, askerlerinizi Neman'ın gerisine çekmeye hazırsanız imparatorumuz sizinle müzakerede bulunacak.
Sire, si vous êtes prêt à retirer vos troupes au-delà du Niémen, alors l'Empereur négociera.
Fakat sizinle oldukça ilgili.
Mais... il tient énormément à vous.
Sizinle savaşa gelemezdim Porthos.
Je ne pouvais pas allez à la guerre avec vous, Porthos.
Louise sizinle değil mi?
Louise n'est pas là?
- Sizinle tekrar temasa geçti mi?
- Vous a-t-il recontacté?
Sizinle konuşmak istiyorum.
J'ai à vous parler.
Bu arada, bizimle devam etmeniz halinde öyle bir durum sizinle yaşanırsa ki yaşanmayacaktır Howard'ın Fed'de işleri yoluna koyabilecek tanıdıkları var.
Et au cas où ça vous arriverait, si vous ne continuiez pas avec nous, ce qui ne sera pas le cas, Howard a de bons contacts à la Réserve fédérale.
Ben de sizinle konuşmak istiyordum.
- Je voulais vous voir.
Şimdi ise ikinci baharınızı yaşarken sizinle ilgilenecek birine ihtiyacınız var. Güvenebileceğiniz birine ne yapıyorsa onu söyleyen ne söylüyorsa onu yapan bir adama.
Durant vos vieux jours, quelqu'un doit veiller sur vous, quelqu'un de confiance, un homme qui dit ce qu'il fait et fait ce qu'il dit.
Sizinle karşılaştığımı Jonathan'a söylemeliyim.
Je dirai à Jonathan que je vous ai vue.
Sizinle ilk tanıştığımızda ihtiyacım olduğu takdirde yardımınızı teklif etmiştiniz.
Lors de notre rencontre, vous m'avez proposé vos services en cas de besoin.
Ay sonunda Paris'e döneceğim ve sonunda anlaşmamızı sağlamlaştırmak için sizinle yüz yüze görüşmeye çok hevesliyim.
"Je serai de retour à Paris en fin de mois, " et j'ai hâte de vous rencontrer enfin "afin de consolider notre arrangement."
Sonunda sizinle tanışmış olmak ne büyük zevk!
C'est un plaisir de vous rencontrer enfin.
- Sizinle tanışmak zevk Prens hazretleri.
Tout le plaisir est pour moi, votre altesse. Tout le plaisir est pour moi.
O zaman sizinle geleyim.
Alors je viens avec vous.
Royal, sizin kuşunuzdu. Çocukluğunuzdan beri sizinle.
Royal était votre oiseau depuis tout jeune.
Kampa ulaştığınızda karım sizinle ilgilenecektir.
Jusqu'au camp, ma femme verra que vous vous en occupez.
Vali sizinle iki kelam etmek istiyor.
Le Gouverneur aurait un mot à vous dire.
Bay Silver sizinle konuşmalıyım.
Mr. Silver, j'ai besoin de vous parler.
Kaptan Hornigold kendi milisleriyle birlikte sizinle birlikte denize açılacak.
Le capitaine Hornigold vous accompagnera avec sa milice privée.
Sonsuza dek sizinle beraber olmak istiyorum.
Je veux vous rejoindre pour toujours.
Kelly'nin arkadaşlarıyla takılmayı denedim fakat onlar yerine sizinle takılmayı tercih edeceğimi fark ettim.
J'ai essayé de traîner avec ses amis, mais ça m'a fait réaliser que je préfère de loin traîner avec toi.
Onu sizinle konuşmaya zorlayamazlar efendim.
Ils ne peuvent pas la forcer.
Bende orada sizinle olmak isterdim.
J'aimerais être là avec vous.
Sizinle tanışacağım için deli oluyorum.
Je suis content de vous rencontrer.
New York'a taşındığınız zaman üstünüzde sadece bir elbiseniz vardı fakat bu sizinle tanışıncaya kadardı tuvalet kağıdı olarak üzerlerinde baş harfleriniz olan havluları kullanıyordunuz.
À votre arrivée ici, vous n'aviez que vos habits. Quand je vous ai rencontrée, vous utilisiez des serviettes à vos initiales comme papier toilette.
Bu sizinle ilgili değil. Bu adaletsizlik hakkında!
Il ne s'agit pas de vous, mais d'injustice.
Aynen, süresiz olarak avukatlık ücretimi bana ödemeye devam edeceksiniz....... ve böylece tablo sizinle kalacak.
- Exactement. Vous m'avancez mes honoraires indéfiniment et vous gardez le tableau.
Bugün ve bütün hafta boyunca sizinle The Dr. Dave Show'da! ...... bunu konuşacağız.
C'est de ça dont je veux vous parler, aujourd'hui et toute cette semaine... dans l'émission du Dr Dave!
Hayır, beyfendi, sizinle şahsen.
Non, monsieur, à vous. La personne.
Sizinle başlıyorum, eller.
Commençons par vous, les mains.
- Pardon, buna bakmam gerek. Bayan Greenberg, sizinle tanışmak çok hoştu.
Mme Greenberg, c'était un grand plaisir de vous rencontrer.
Sizinle konuştu mu?
Elle vous a parlé?
Susan'ın öldüğü gece sizinle kulüpten çıkan kişinin Paul Spector olduğuna inanıyoruz.
C'est Paul Spector quittant le night-club avec vous et Susan, le soir où elle est morte.
Gortnacull çocuk yurdunda sizinle birlikte kaldığına inanıyoruz. 2002'de onunla Londra'da yine karşılaşmışsınız.
On pense qu'il était avec vous au foyer Gortnacull et que vous l'avez revu en 2002, à Londres.
Sizinle tanışmak için sabırsızlanıyorlar.
Ils ont hâte de vous connaître.
Nihayet sizinle tanıştığıma memnun oldum.
Ravie de vous rencontrer enfin.
- Sizinle biraz zaman geçirmek istiyorum.
Je veux passer du temps avec vous.
İçeri gelin, müdür sizinle görüşmek istiyor.
Entrez, la directrice veut vous voir.
Siz, Bayan Allen'la konuştuktan sonra sizinle orada buluşacaklar.
Ils vous verront là-bas quand vous aurez parlé à Mme Allen.
Aslında Hür Teşebbüsçüler'in yemeğinde sizinle tanışmak istemiştim ama yemeği ilk terk eden siz olmuştunuz.
- Étonnée que ça ait été si long. - J'aurais voulu venir me présenter pendant le dîner de la libre entreprise, mais vous êtes partie tellement vite.
Fakat şunu söyleyeyim öyle bir isim yaptınız ki, sizinle iş yapmak için bahane arıyorduk.
Je suis au courant. Mais votre réputation est tellement brillante qu'à vrai dire, nous n'attendions qu'une occasion de vous engager.
Sizinle konuşmak istiyor.
Il veut vous parler.
Doktor Katz, Sizinle tanışmak büyük şeref.
Dr Katz, c'est un plaisir de vous rencontrer.
Sizinle tanışmak da öyle.
C'est réciproque.
Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum.
Ce fut réellement un plaisir de vous rencontrer.
- Rheda hazır olduğunda görüşür sizinle.
Rheda te verra quand elle sera prête.
Sizinle iş yapmak büyük zevkti, baylar.
Plaisant de faire des affaires avec vous, messieurs.
Avukat bey, odamda sizinle konuşmak istiyorum.
M. le procureur, je souhaiterais vous parler.
Bu serbest kalan üç kişinin sizinle bağlantısı vardı.
Toutes ces libérations ont un lien avec vous.
Sizinle daha önceden kardeşinizin bulunmasıyla ilgili konuşmuştuk. Hatılıyorum.
On s'est parlés quand on a... trouvé votre sœur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]