English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Belki yarın

Belki yarın translate Portuguese

976 parallel translation
Belki yarın sana söylerim.
Talvez lhe diga amanhã.
Belki yarın izinli olursun.
Talvez possa tirar o dia de folga.
Chris, belki yarın hayvanat bahçesine gideriz.
Que tal irmos ao zoológico amanhã?
- Belki yarın yine düşer ağınıza.
- Talvez amanhã o consigam pescar.
Belki yarın güzel bir şey olur.
Talvez algo de bom aconteça amanhã.
Belki yarın.
Ou mesmo amanhã.
Belki yarın. Belki de bahara.
Talvez amanhã, ou na Primavera.
Belki yarın. Yarın mı?
Talvez amanhã.
Belki yarın çıkar.
Ele vai ser libertado amanhã, talvez.
Belki yarın sabah.
Pensamos sair amanhã, logo cedo.
- Ya da belki yarın kilisede?
- Ou na missa da igreja.
- Kim bilir? Belki yarın.
Mañana, talvez.
Şey, örneğin..... belki yarın birisi ortaya çıkar, iyi birisi.
Bem, por exemplo... Que talvez amanhã alguém aparecerá, alguém bom.
Fakat her geçen gün, belki yarın diye düşündüm.
Mas cada dia pensava :'Talvez amanhã...'.
Belki yarın doktorlar beni kurtarır diyorum.
Talvez amanhã os médicos me curarão.
Belki yarın.
Pode ser amanhã!
Belki yarın?
Talvez amanhã?
Diyelim ki biri gelip Seni aradı belki yarın, belki sonraki gün, belki hiç.
Agora suponha que venha alguém procurá-lo... pode ser que manhã, ou no dia seguinte, ou nunca.
Belki yarın ben de gelirim.
Acho que amanhã vou com vocês.
Belki yarın seninle güzel bir öğlen yemeği yeriz, ne dersin?
Talvez possamos almoçar juntas amanhã.
"Kuzen Linus, yaşam kainata benzer hemen araştırmaya başla, belki yarın dünyayı terk etmeni yasaklarlar".
D que é que ele disse? - Ele disse : "Primo Linus, a vida é como o universo. Explora-o hoje, porque amanhã podes não conseguir descolar".
Yarın derde düşeriz belki
O amanhã pode trazer mágoa
- Yarın, belki.
- Talvez, amanhã.
- Yarın buluşabiliriz belki.
Podemos encontrar-nos amanhã.
Belki başka bir zaman. Ya da yola ara verip yarın benimle yemek yiyin. - Piskopos efendimiz çok nazik.
Fica para a próxima ou talvez queirais jantar comigo amanhã.
Belki de yarın işi sonuna kadar götüreceğim.
Bem, então aproveitarei.
Belki bugün değil, yarın değil ama yakında.
Talvez não hoje, talvez não amanhã, mas depois.
Belki de yarın akşam...
Amanhã de noite possivelmente?
Belki bilmiyorsundur, ama senin aldığının yarısını talep etme hakkım var.
Talvez não saibas, mas estaria no meu direito... se pedisse metade do que tu ganhasses.
Pekala, belki getiririm. Ancak yarın öğlene kadar bundan emin olamam.
Talvez leve, mas só vou saber amanhã, por volta do meio-dia.
Yarın kendiniz gitseniz daha iyi olur belki de hem rehin bıraktığınız mücevherleri de geri alırsınız.
Talvez fosse agradável para a senhora ir amanhã trazer as as suas jóias e remir-se.
Yarın eğer onları özlersem Belki bir kez düşünürüm onları
Amanhã, se sentir falta deles pode ser a única vez que penso neles
Bu gece olmasa bile, yarın. Belki gelecek hafta, belki gelecek yıl.
Se não for esta noite, será amanhã, ou no ano que vem.
Belki de yarın sabah 11'de evimizde yapılacak toplantıya katılırsınız.
Talvez queira aparecer na minha casa... às onze amanhã de manhã.
Belki gece geç saatlerde eve gelir... veya tepelerde kamp kurup yarın siz gittikten sonra burda olur.
Talvez só regresse hoje, muito tarde... ou talvez acampe nas colinas e volte só amanhã, quando já se tiver ido embora.
Belki senin içki imalatını ve at yarışlarını da biliyorlardır.
Talvez também saibam sobre a tua destilaria e as corridas de cavalos.
Şansımız yaver giderse yarın sabah Krems'de oluruz. Belki Linz'e giden bir tekne falan bulabiliriz.
Com sorte, podemos estar em Krems de manhã, e apanhar até uma barcaça para Linz.
Yarın değil belki ama yakında.
Mas não te dou qualquer certeza, se calhar é melhor outro dia.
Korktuğunuzu belli etmezseniz, istediğinizin yarısını belki alırsınız.
É capaz de levar metade do que quer, se não lhes mostrar que está assustado.
Belki, yarın.
Amanhã, talvez.
Yarın, belki.
Amanhã, talvez.
O cumartesi günü saat tam olarak saat 3 : 45'de hipodromdaki 100.000 kişi arasında belki de, Marvin Unger altıncı yarışın heyecanlandırmadığı tek kişiydi.
Na última semana de Septembro... Marvin Unger era talvez o único entre as 100.000 pessoas na pista... Que não sentiu emoção com o decorrer da sexta corrida.
- Belki de yarım adanın ucuna gideriz.
Podíamos ir até o fim da península.
Belki yarısının doğruluğunu keşfedince... ... gerisinin de doğru olduğunu sandı.
Uma parte está sendo comprovada... ele acreditou no resto também.
Billy, yarın belki yanına uğrarız.
Bem, nós passaremos por aqui para te ver amanhã, talvez.
Eğer gemi yarın hala orada olursa, sen, ben ve belki Ernst oraya gidip hayvanları ve ihtiyacımız olan her şeyi almayı deneyebiliriz.
Fritz, amanhã, se o barco ainda estiver ali, tu e eu, e talvez o Ernst, devíamos ir até lá para tentarmos trazer os animais. E tudo o que possamos precisar.
Dünyanın belki de yok oluş eşiğinde olduğunu biliyorlar, ama evlerine ve ailelerine ulaşmaya çalışmak yerine, burada, denizin altında, bir insanın kanıtlanmış hiçbir bilimsel temeli olmayan çılgın planının peşinde yarış yapıyorlar.
Sabem que o mundo está à beira do esquecimento, mas em vez de tentarem ir ao encontro dos seus lares, das famílias, estão aqui, numa corrida debaixo do mar, levados pelo louco esquema de alguém, sem base científica comprovada.
Ama yarın, oyunlar bittiğinde ve güneş battığında... disiplin gevşer... ve belki sizi buluştuğumuz yere götürebilirim.
Mas amanhã, quando os jogos terminarem e o sol se puser, a disciplina será menor... e posso ter hipótese de vos levar aonde nos reunimos.
Belki de haklısın. Yarın gidiyorum. Üç aylığına ayrılalım.
Talvez tenhas razão, Catherine, partirei amanhã, separamo-nos por 3 meses.
Yarın belki sizi Türklere satarım, Faysal'ın dostları.
Amanhã, talvez eu permita aos turcos comprarem-vos, amigos de Feisal.
Gitmeden bir şey sorayım, yarın sabah diyordum belki de... - ben yalnız ve normal biri olduğuma göre...
Antes de ir, será que, pela manhã, como eu sou solitário e normal...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]