Bu şekilde değil translate Portuguese
968 parallel translation
Bu gece hareket istiyordum, ama bu şekilde değil.
Queria ficar tocado, esta noite, mas não assim.
Bu şekilde değil, yani.
Não dessa maneira, digo.
Bu şekilde değil.
Assim não.
Yemekler dostluk havasında yenmelidir, bu şekilde değil.
As refeições comem-se em paz, não desta maneira.
Ama bu şekilde değil. Aldatılmalarını istemiyorum ve bunun bir parçası olmayacağım!
Não têm que ser enganados, e eu não tenho que ser parte disso!
Geri geleceğimi hep biliyordum ama bu şekilde değil.
Sempre soube que voltaria, mas näo desta forma.
Seninle evleneceğim, değil mi? Bu şekilde değil.
Bom, tenho que tirar os papéis, nâo é?
Bu şekilde değil.
Assim, não.
Evet ama bu şekilde değil.
- Está bem, mas não assim. - Deveríamos...
Fakat sen her halükarda burakacaktın. Evet... fakat bu şekilde değil.
- Mas ias desistir, de qualquer forma.
Bu şekilde değil!
Assim não!
Bu şekilde değil.
Não como foi...
- Bu şekilde değil.
- Não me refiro assim.
- Evet, ama bu şekilde değil.
- Sim, mas não o fazem assim.
Bu şekilde değil, ahbap.
Assim não, meu! Deita isso fora!
Bu şekilde kovulmak inanılır gibi değil.
Parece impossível, ser expulso dessa maneira.
Bu sekilde ölmesi aci, degil mi?
É duro, ele morrer assim, não é?
Bu şekilde birlikte çalışan insanları anlamıyorsunuz, değil mi?
Não entende quem trabalha assim, pois não?
Bu şekilde başlamak doğru değil.
Não podes começar assim.
Bu şekilde sadece nefesini boşa tüketmiş olursun. Doğru değil mi, Joe?
Vai ficar cansado, não é, Joe?
- Ama bu şekilde değil.
- Mas não assim.
Bu şekilde konuşamazdın. Değil mi, babalık?
Não falaria assim.
Bu şekilde kasaba güvende değil.
Já nem a cidade é segura agora.
Bu şekilde bakıldığında bu yalnızca basit değil hatta düpedüz görünüyor.
Encarando deste modo, além de simples, é monótono.
Ya onu öldürttü, ya da bu işe bir şekilde bulaştı, değil mi?
Mandou matá-lo ou teve alguma coisa a ver com isso, não teve?
Kendini bu şekilde kaybetmen senin için iyi değil.
Não fique nervoso dessa maneira.
Kalbinin bu şekilde atması tıbbi olarak mümkün değil.
É impossível que o seu coração responda assim.
Zevk için seyahat ediyorum. Bir şekilde bu çok talihsiz kazaya bulaştım ve buraya gerçekler üzerine ifade vermeye geldim polis sorgulamasına maruz kalmaya değil.
Envolvi-me neste incidente e vim fazer uma declaração, não ser interrogado pela polícia.
Benimle bu şekilde konuşabileceğini düşünmüyorsun değil mi.
Não penses que podes falar comigo dessa maneira.
Çünkü bu şekilde konuşmak güzel değil.
Uma jovem näo deve falar assim!
Sayın bakan, ben bu işte henüz yeniyim ancak bir senatörle bu şekilde konuşmak doğru değil, adam aptal olsa bile.
Sou novo neste cargo, mas de nada serve falar assim a um Senador - mesmo que este seja um idiota.
Ve bu şekilde kalmaya niyetliyim, ama siz değil.
Minha saúde é excelente, e eu vou continuar assim, não posso dizer o mesmo de si.
Enteresan değil mi, yıllar sonra bu şekilde görüşmemiz?
É engraçado, encontrarmo-nos assim de novo. Sim, já fazem quatro anos.
Stoddardlar'ın son birkaç yılda bu spordaki önemini düşünürsek Stoddard ismi bir şekilde patlamadan çok sıradan bir sezon olurdu, değil mi Pat?
Dificilmente seria uma época de corridas apropriada se o nome de Stoddard não estivesse a ela ligada, de qualquer forma, Pat? Considerando o que Stoddards tem sido para este desporto, nos últimos anos.
Beni bu şekilde görünce biraz şaşırmış olmalısın, değil mi?
Acho que surpreendi-te um pouco. Ainda consigo dar uns tiros.
Kim olduğu önemli değil ve onlara ne aşılıyorsa aşılasın bu çocuklar ne şekilde büyürse büyüsünler buna ihtiyaçları oldukları yaş tam da bu yaş.
Portanto, o que ela é e o que ensina a eles... é como estas crianças vão crescer... e é nessa idade que eles precisam disso.
Bu şekilde ilerlememiz iyi değil.
Não faz sentido prosseguir deste modo.
- Bu şekilde senin gibi davranarak değil.
Nem parece teu, agir assim.
Bu şekilde yol almak gerçekten zormuş öyle değil mi?
Como pode estar tão duro feito de feno?
Bu şekilde devam etmeye kararlı değil mi?
Estás empenhada em fazer-me sentir bem, não?
Şu Pacific Ocean'dan içeri giren adam, suç esnasında nerede olduğuna şahitlik etmesi için Doktor'un adı neyse neye beş bin dolar verdi bu şekilde işini kurtarabilirsin değil mi?
Eu vi aquilo. Aquele homem que está no Oceano Pacífico deu ao Dr. sei lá o nome... 5.000 dólares por um álibi, para você manter o seu emprego?
Hayatımı sen bu şekilde uyarlıyorsun, ben değil!
É a sua versão da minha vida, não a minha!
Beni bu şekilde onurlandırarak şahsıma değil, bir temsilci olarak Jack Nicklaus'dan bahsediyorlar, Palmer.
Estão aqui para honrar-me não como homem, mas como representante estão a falar do Jack Nicklaus, Palmer.
Hey, Chick, bu gece çalışmamız hiç bir şekilde mümkün değil.
Esta noite, não vamos trabalhar, de maneira nenhuma.
Sana bu ülkedeki çalışan sınıfın % 6,7 sinin işsiz olmasının gerçek nedeninin, durgunluk veya ücretler ve hayat pahalılığı değil de... iyi tertiplenmiş, hesaplanmış ve akıllıca oluşturulmuş bir entrika olduğunu tartışmasız bir şekilde ispatlamamı ister misin?
Quer que te dê provas irrefutáveis... de que o 6.7 % dos trabalhadores está desempregada... não por uma recessão de salários e preços altos... mas sim por um complô bem organizado e brilhantemente concebido?
Ona bu şekilde ulaşamazsın. Bulması kolay değil.
Não vão pega-Io ass ¡ m. Não é fav ¡ I envontra-Io.
Bu adam dünyaya çıplak geldi ve o şekilde gitmesi de çok doğal. - Bu doğru değil.
Vick, este homem veio ao mundo nu e pode ir da mesma forma.
Bu pek mümkün değil çünkü o 8 kişi şu an hayatta değil ve hiçbiri doğal bir şekilde ölmemiş.
Isso será muito difícil pois elas estão mortas, e não morreram de causas naturais.
Bu ışık tayfları yalnızca,... aynı kimyasal elementlerin evrenin heryerinde olduğunu değil,... aynı zamanda aynı kuantum mekaniği kanunlarının,... heryerde atomlara aynı şekilde hükmettiğini gösterir.
O espectro não só mostra, que os mesmos elementos químicos existem em toda a parte do espaço, mas também que as mesmas leis de mecânica quântica, governam os átomos por todo o lado.
Fakat bu kuvvetli ve etkili yıkım altı yıl değil sadece birkaç saatte olacak şekilde.. Dünyadaki her aile için bir uçak bombası her saniye için bir II. Dünya Savaşı Tembel bir öğleden sonra süresi içinde
Mas se a destruição for eficazmente concentrada, no espaço de algumas horas e não distribuída por seis anos, é um rebenta quarteirões por cada família no planeta, uma nova Guerra Mundial em cada segundo, no decorrer de uma tarde de descanso.
Bu bazı şeyleri telafi eder ama hoş bir şekilde değil.
Isso dá para sair daqui, mas não desafogadamente.
bu şekilde 200
bu şekilde olmaz 37
bu şekilde mi 16
bu şekilde konuşma 22
bu şekilde devam edemem 22
bu şekilde yaşayamam 23
değil 1746
değil mi 44479
degil mi 350
değilim 815
bu şekilde olmaz 37
bu şekilde mi 16
bu şekilde konuşma 22
bu şekilde devam edemem 22
bu şekilde yaşayamam 23
değil 1746
değil mi 44479
degil mi 350
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39