Dayan translate Portuguese
11,801 parallel translation
Hadi ufaklık. Biraz daha dayan.
Vá lá, companheiro.
Biraz daha dayan.
Não se mexa.
Dayan!
Segura-te!
Tamam, dayan tatlım.
Aguenta, linda.
Deri dokusu, göz rengi, olimpiyat koşucusunun dayanıklılığı.
Uma pele perfeita, a cor dos olhos, a capacidade de correr a maratona...
Dayanıklı ve güçlü.
A resistência e a força disparam.
Biraz daha dayan Turner. Tanrım!
Aguenta-te aí, Turner.
Bir daha asla aşık olamayacak ama yine de dayanıyor.
Nunca mais vai amar, mas está a superar isso.
Kono nasıl? Dayanıyor.
Como é que a Kono se está a aguentar?
- Dayan Kevin.
Aguenta-te, Kevin.
Bazısı en fazla bir kaç gün en fazla bir kaç hafta dayanır.
Alguns duram poucos dias, no máximo, semanas.
- Dayan Tandy.
- Espera aí, Tandy.
Sonuçta hepsi bilim ve kimyaya dayanıyor değil mi?
É só preciso um pouco de ciência e química, não é?
Dayan biraz daha.
Aguenta-te aí.
Biraz daha dayan Gary.
Aguenta aí, Gary.
Dayanın.
Vamos tirar-los daí.
Sly, dayan!
Sly, aguenta.
Benim de tüm Chicago İtfaiye Departmanı için bir vizyonum var ve bu vizyonum da basit bir konsepte dayanıyor.
E eu também tenho uma visão, para todo o CBC, e ela resume-se a um conceito simples.
Sihir aldatmaya dayanır.
A magia é feita para enganar.
Ama köpekler de dayanıklı.
Mas os Cães têm resistência.
Köpeklerin dayanıklılığı karşılığını verdi.
A resistência dos Cães foi premiada.
Takım çalışması ve dayanıklılığın, Afrika'nın geniş ovalarında kazanma kombinasyonunu teşkil ettiği kanıtlandı.
Trabalho em equipa e resistência nas planícies abertas de África provaram ser uma combinação ganhadora.
Çelikten bile daha dayanıklı, gezegendeki en dayanıklı doğal tel.
É a fibra natural mais resistente do planeta, mais resistente que o aço.
Geniş nehrin üstünde gerili olması için dayanıklı olması gerek.
Tem de ser resistente para abranger o extenso rio.
Zeka, dayanıklılık ve takım çalışması sayesinde orkalar okyanusun en büyük zorluğunun üstesinden geliyor.
Com inteligência, resistência e trabalho de equipa, as Orcas dominaram o maior desafio do oceano.
- Dayanıklılık antrenmanları...
- Faixa elástica... - Agachamento.
Attığımız çöpün kimliğimiz olduğu fikrine dayanır. Antik Romalılarda veya ilk Amerikan yerleşimcilerinde olduğu gibi.
A ideia é que somos o que deitamos fora, tal como os Antigos Romanos ou os colonizadores americanos.
Siyahilerin dayanışması gibi bir şey mi bu?
É como os negros unidos? É isso?
Bu tür davalarda en olası durumlardan biri sigorta şirketlerinin toplanıp, Steven Avery gibi parasız hiçbir zaman parası olmamış birisinin kapısına dayanıp " Al sana bir milyon dolar.
Uma das realidades neste tipo de litigação, para alguém como o Steve Avery que não tem dinheiro e nunca teve, é que as seguradoras se iriam juntar e dizer : " Aqui está um milhão de dólares.
- Nasıl dayanıyorsunuz?
Como se estão a aguentar?
İlişkileri genellikle karşılıklı saygıya dayanır.
Em geral, a relação é de respeito mútuo.
Vahşi köpekler olağanüstü dayanıklılıklarına bel bağlarlar ve uzun mesafeli av koşularına ayak uydurmak neredeyse imkansız.
Os cães selvagens dependem de resistência extraordinária, e acompanhar a sua maratona de caça é quase impossível.
Acı gerçekten dayanılmazdı.
A dor foi muito intensa.
Dayan, dayan.
Aguenta ai.
Dayan evlat. Dayan evlat. Dayan, dayan.
Aguenta ai.
Bütün dava, Eğer Newt Knight'ın savaştan sonra ikinci bir çocuğu olduysa bu çocuğun Rachel Knight'dan olacağı fikrine dayanıyor.
Tudo depende, de quando Newt Knight teve o segundo filho após a guerra. A criança parece-se com a Rachel knight.
Bir erkek olarak itibarım tamamen muvaffakiyetimize dayanıyor.
A minha reputação como homem depende totalmente do nosso sucesso.
Bunu bizzat okumak son derece dayanılmaz olurdu maalesef.
Temo que seria bastante insuportável para mim ler isso sozinho.
Dayan, Abby!
Aguenta-te, Abby!
Bunu dayanışmada yapmıştım.
Estou a fazer isto por solidariedade.
Karbon lif ve poliamid yapısı sayesinde giysin hem esnek, hem dayanıklı.
A execução em fibra de carbono e poliamida torna o fato flexível e resistente...
Dayan!
- Segura-te!
Dayan tatlım!
Aguenta aí, querida!
Max, dayan!
- Max, aguenta!
Dayan!
- Steel, ajuda-me!
- Kulüp soda. - Dayanışma!
Em solidariedade!
- Dayan Reuben!
Aguenta-te, Reuben!
Dayan.
Vai correr tudo bem.
Dayan evlat.
Aguenta ai, rapaz.
Abby, dayan!
Abby, aguenta-te! Eu vou aí!
Şimdilik dayanıyor.
Aguenta-se, por enquanto.
dayanamıyorum 241
dayanamadım 49
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayanamayacağım 24
dayan biraz 56
dayanın 97
dayanmalısın 17
dayanamadım 49
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayanamayacağım 24
dayan biraz 56
dayanın 97
dayanmalısın 17