English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ D ] / Dayanılmaz

Dayanılmaz translate Portuguese

815 parallel translation
İşte bu dayanılmaz.
Não consigo...
Hayatım dayanılmaz bir haldeydi.
A minha vida tem sido insuportável.
Dayanılmaz biri.
Ele é insuportável.
İçime atmaya çalışıyorum ama dayanılmaz bir acı veriyor.
Tento encerrá-la no meu coração mas é quase insuportável.
Telefon etmek için dayanılmaz bir istek duydum.
Quis ligar pra você desesperadamente.
- Konumum dayanılmaz bir hal almıştı. Ayrılmak zorundaydım. - Olamaz.
Minha posição está intolerável.
Ülkemin mağlubiyetinin bana dayanılmaz geldiği bir anda benim rahat etmem için elinden geleni yapmaya çalışan masa etrafında toplanmış bir grup önemli insanın yüzlerini hatırladım.
Os rostos num jantar fazendo o possível para me animar... quando a derrota de meu país parecia insuportável.
Hastane koşulları dayanılmaz.
As condições nos hospitais são intoleráveis.
- Oh, dayanılmaz! Ne zaman alışverişe çıkacak olsam, Lionel kolumdan tutup bir kiliseye ya da resim galerisine sürükledi...
Sempre que queria ir às compras, o Lionel arrastava-me para uma igreja.
Dayanılmaz bir aşk ile onu sevmekten başka bir şey bilmiyordum.
Eu não sabia nada... Pediu-me ajuda a mim. ... insuportavelmente.
O cazibesine dayanılmaz birisi.
Ela é irresistível!
Dayanılmaz Bajazzo.
O engraçado Bajazzo.
Hemen ertesi sabah - muhtemelen İhtiyar Önder'in öngördüğünden de erken -... hayvanlar yaşadıkları şartları dayanılmaz buldular.
Precisamente na manhã seguinte - talvez mais cêdo do que'Velho Major'tinha previsto - os animais compreenderam que a sua situação era insuportável.
# Dayanılmaz bir güç
Quando uma força irresistível
Her Temmuz, hava sıcaklığı dayanılmaz olduğunda kadınlarını ve çocuklarını uzağa gönderirlerdi.
Em Julho, quando o calor se tornava insuportável mandavam as mulheres e os filhos para fora.
Pencere açık olduğunda tren sesi dayanılmaz olur.
Quando a janela está aberta o ruído do comboio é quase insuportável.
Bunu taksit taksit dinlemek çok dayanılmaz olabilir.
Ter que ouvi-la em capítulos pode-se tornar insuportável.
Yani Quill'i vurmak için "dayanılmaz bir itki" varmış içimde.
Significa que tive um "impulso irresistível" de matar o Quill.
Bir Michigan mahkemesinde dayanılmaz itkinin delilik addedildiğini duydun mu hiç?
Ouviste algum tribunal de Michigan aceitar um impulso irresistível como insanidade?
Baksana, Michigan Anayasa Mahkemesi dayanılmaz itkiyi kabul etmiş Parn.
O Supremo Tribunal de Michigan aceitou o impulso irresistível.
Jüriyi, müvekkilimizin... dayanılmaz bir itkisi olduğuna ikna etmemiz gerek.
Temos de convencer o júri... que o nosso cliente foi irresistivelmente impulsionado.
Ruhsal bir şok durumudur, neredeyse dayanılmaz bir gerilim yaratır. Şok geçiren kişide gerilimden kurtulma ihtiyacı doğar.
Um choque psíquico que cria uma tensão quase esmagadora, que a pessoa em choque tem de aliviar.
Evet, "dayanılmaz itki" olarak da bilinir.
Sim, tem sido referido como "impulso irresistível".
Dayanılmaz itkinin pençesinde olan bir adam, öğüt almak için... komşusuna gider mi ya da yardımına koşmaları için polisi arar mı?
Um homem que sofre um impulso irresistível poderia pedir... conselhos ao vizinho, ou chamar a polícia para o ajudar?
Tepkisel kişilik bölünmesinin ya da dayanılmaz itkinin... savaşta askerler arasında çok görüldüğü söylendi.
Foi declarado que a reacção dissociativa, ou impulso irresistível, não é invulgar entre os soldados em combate.
Bir başka deyişle, dayanılmaz itkinin pençesinde değildi.
Por outras palavras, não estava a sofrer um impulso irresistível.
Bay Biegler'ın "dayanılmaz itki" diyebileceği bir şeyin etkisiyle... elinizde donla gelmenizin nedeni...
Ao sofrer aquilo que o Dr. Biegler talvez chame de "impulso irresistível", correu para cá com as cuecas...
" Dayanılmaz bir itki beni pençesine alıverdi.
" Fui atacado por um impulso irresistível.
Sen ki oğlun için dayanılmaz acılar çektin.
Minha Nossa Senhora, seja boa. Marcello, mas...
Anne katili olman herhalde en dayanılmaz suçtur, özellikle bu suçu işleyen oğul için.
O matricídio é provavelmente o crime mais insuportável de todos, sobretudo para o filho que o comete.
Bu beni incitiyor ama eğer ölmüş olsan, bu dayanılmaz olurdu.
Isso magoa-me mas teria sido insuportável para mim se tivesses morrido.
Bunu uzun zamandır hissediyordum ama bilmek dayanılmaz bir şey.
"Há muito tempo que suspeito disto, " mas a certeza é quase mais do que posso aguentar.
O dayanılmaz yüzü öldürdü beni
De mulher fatal que me foi fatal.
- Artık dayanılmaz bir hal aldı.
- Estou até aqui. - Porquê?
Bazen dayanılmaz olabiliyor.
Acho que por vezes se torna agitado.
Ay ışığının dayanılmaz olduğu Boğaz'a hiç gitmedin mi?
Onde o luar sobre o Bósforo é irresistível?
Dayanılmaz birisin.
És impossível.
Aklım hâlâ şu dayanılmaz, kıvrak müzikteydi.
Estava tão perturbado com aquele sapateado...
Bu dayanılmaz bir şey.
Isto é irresistível.
Sıcaklık dayanılmaz.
Este calor é insuportável.
Fukaralığımız dayanılmaz, kızlarımız açlıktan ölüyorlar,
Cada dia mais miséria na nossa casa e as nossas filhas não têm que comer.
Müfettiş Reinhardt, beni fiziksel anlamda çekici ve dayanılmaz buluyor musunuz?
Inspetor Reinhardt. Me acha fisicamente atrativo, irresistível?
Seni dayanılmaz bulan kim?
Quem o acha irresistível?
Dün akşam beni ayarttı ve dayanılmaz cazibeme kapılıp...
Paquerou à noite comigo e com meu irresistível encanto..
Dayanılmaz baskıya maruz bırakıldılar.
Estiveram sob grande tensão.
Gerekli değilse neden kişi dayanılmaz hatıralarla yaşasın...
Porque havia uma pessoa de viver com recordações insuportáveis, se não há...
O zaman neden dayanılmaz bir açlık duygusunu zihnimize yerleştirmiyorsun?
Porque não me pões uma sugestão de fome extrema na mente?
Biliyor musun, dayanılmaz derecede güzelsiniz.
Ah. Sabe, você é linda de morrer...
Dayanılmaz acı çekiyordu.
Doía-lhe mais do que podia suportar.
Onsuz hayat çok zor, ve dayanılmaz.
Sem dinheiro só sobra miséria.
Kendisine yakışıksız davranmaz kendisini aramaz, kolayca kışkırtılmaz, kötü düşünmez her şeye inanır, her şey için umutludur, her şeye dayanır.
"não busca os seus interesses, não se irrita," não suspeita mal ; "não se porta com indecência, " mas folga com a verdade ;

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]