Dayanamadım translate Portuguese
610 parallel translation
Sürdürdüğü o rezil hayata dayanamadım.
Não conseguia aguentar mais a vida que ele levava.
Dayanamadım, aldım.
Não consegui evitar.
Hasteneye geri dönemedim. Dayanamadım.
- Não você preocupe, estarei bem.
Daha fazla dayanamadım.
Não aguentava mais.
Dayanamadım.
Não aguentava.
Dayanamadım.
Foi de mais.
- Onu tekrar görmeye dayanamadım.
- Não consigo voltar a vê-lo.
- Dayanamadım.
- Não pude resistir!
Fransa dışına çıkarmaya dayanamadım ve yakıtımı boşaltıp buraya, Casablanca'ya düştüm.
Não suportei levá-lo de França. Suprimi o combustível e aterrei de emergência em Casablanca.
Daha fazla dayanamadım. Seni bekleyip endişeleniyordum.
Não podia suportar mais a espera e a preocupação que tinha por ti.
Artık buna dayanamadım.
Não posso ficar mais tempo.
Kusura bakmayın. Dayanamadım.
Desculpe, não resisti.
İkiniz baya eğleniyor görünüyordunuz, dayanamadım.
Estavam tão divertidos, não resisti.
- Dayanamadım.
- Voltei, mas não aguentei.
Sana dair son hatırladığım şeyin, mahkemeden çıkışta bana fırlattığın nefret dolu bakış olmasına dayanamadım.
Não suportava que o teu último olhar fosse aquele olhar de ódio.
Buna dayanamadım.
Não aguentei.
İyi akşamlar Myriame, buradan geçiyordum, çiçeklere dayanamadım.
Boa tarde, Myriame. Estava a passar e não podia resistir a isto.
Dayanamadım.
Não pude resistir-lhe.
Görünce dayanamadım.
Não consegui resistir-lhes.
Ona, "Artık daha fazla dayanamadım, Bayan Wilberforce" şeklinde not yazdırırız, sonra da birimiz gidip onu asarız.
Obrigamo-la escrever um bilhete : "Não aguentava mais..." E depois, estrangulamo-la.
O zavallı insanların içler acısı hâline daha fazla dayanamadım.
As histórias tristes daqueles homens eram demais para mim.
Aramak zorundaydım. Daha fazla dayanamadım.
Já não aguentava mais.
Bu kini onda hissettim ve dayanamadım.
Eu senti aquele ódio nela e não pude resistir.
"'Daha fazla dayanamadım'dedi.
" da brigada de homicídios.
"'Sanırım daha fazla dayanamadım. "'
"'Acho que já não aguentei mais. "'
"Sanırım daha fazla dayanamadım."
"Acho que já não aguentei mais."
- Bir süre için, ama dayanamadım.
- Um tempo, mas não aguentei.
Ona da dayanamadım.
Também não suportava isso.
- Dayanamadım, konuşmaları biraz dinledim.
- Não pude deixar de escutar.
Dayanamadım ve çığlık attım, değil mi?
Tive um colapso e gritei, näo foi?
Çok yorucu oldu ama dayanamadım, sen gelmeden her şeyi hallettim.
Foi maldade minha, mas não pude resistir. Arranjei-o sem veres.
Öyle tatlı bir adamın başarısız olduğunu görmeye dayanamadım.
É um homem tão querido, que não poderia vê-lo falhar.
Bunları görünce dayanamadım.
Não pude resistir a estes.
Daha fazla dayanamadım.
Simplesmente, já não aguentava mais.
Daha fazla dayanamadım.
Perdoe-me, mas já não podia mais!
Ancak sizleri geçerken görünce dayanamadım.
Mas quando vos vi a passar, não consegui resistir.
Ben dayanamadım ve seni görmeye geldim.
Não resisti e vim ver-te.
Önce reddettim ama sonra dayanamadım.
No início, recusei, mas, depois, fi-lo sem dar conta.
YAPMALISIN! Ve sonra... bir çığlık. Duymaya dayanamadığım!
Depois uma voz grita, e eu não posso ouvir mais!
Daha fazla dayanamadığım için.
Já não aguentava.
Buna dayanamadığımı biliyorsun. Olamaz...
Não aguento o pólen...
Müfettişin kuşkulu bakışlarına dayanamadığım için seni buraya çağırdım. Evet, efendim.
Não suporto o ar desconfiado dele, por isso chamei-te aqui.
- Senden ayrı kalmaya dayanamadım.
Serei se ficar longe de si.
Kaba bir ifade veya davranışa dayanamadığım gibi,.. ... çıplak bir ampule de tahammül edemem.
Não tolero uma lâmpada descoberta, assim como não tolero grosserias ou um gesto vulgar.
Altına dayanamadığımı biliyorsun.
Sabe que não posso resistir ao ouro.
Körili kuzuya dayanamadığımı nasıl da biliyorsunuz?
Como soube que não posso resistir o guisado de cordeiro?
Benim dayanamadığım burayı kaybetmek değil, Koca Ana'ya yaptıkları.
Não estou preocupada com a casa, mas com a Big Mama.
Bacağı kesilince kalbi dayanamadı, sanırım.
Sangue envenenado amputação, choque no coração, suponho.
Yani benim dayanamadığımı gördün.
Quer dizer que viste que eu não consigo aguentar.
Sende dayanamadığım bir şey var, o da şu gereksiz genişliğin.
Há uma coisa em si que näo suporto, a sua desconcertante satisfaçäo.
Benim dayanamadığım tek şey, bu gürültülü sessizlik.
A única coisa que não suporto os silêncios ensurdecedores. Vamos conversar.
dayan 712
dayanamıyorum 241
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayanamayacağım 24
dayan biraz 56
dayanın 97
dayanmalısın 17
dayanamıyorum 241
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayanamayacağım 24
dayan biraz 56
dayanın 97
dayanmalısın 17