Diyordu translate Portuguese
1,645 parallel translation
Bir mektupta tıbbi gereklilik değil diye yazarken başka bir mektup bu belirli kanser türü için değil diyordu.
Uma carta podia dizer : "Não é uma necessidade médica". Outra carta podia dizer :
Köleliğe giden yol diyordu
Dizia ele. Era o que ele chamou, de "o caminho para a servidão".
Ses onlara'thud'diyordu.
Que dizia a palavra "apesar".
Notta ne diyordu?
O que diz?
Kapitalizm, henüz daha çok yeniyken eski ve katı kuralcı yükümlülük anlayışı şunu diyordu :
Quando o capitalismo recentemente começava, o velho conceito dos puritanos do dever era :
"Kişiliğinizi değiştirin" diyordu, ve bunun güzel bir ödül olabileceğini düşündüm. Kimse farkında değildi belki de.
e olhei para ele como se só existisse mais uma munição que podia usar que mais ninguém saberia.
Şu filozof nasıl diyordu?
Como é que dizia aquele filósofo?
"Yarım saatliğine komşumun evine gitmiştim" diyordu.
Disse : "Estive meia hora em casa da minha vizinha."
Ve Detroit'ten bir adam ona, nedeni açıklanamaz bir şekilde "Steve" diyordu.
E havia um tipo de Detroit, que, inexplicavelmente, lhe chamava Steve.
Ona inanmadım, çünkü bilinçsizdim İçimden bir ses, " Jake, bunu yapma adamım diyordu.
Eu não acreditei nela, no entanto, porque na minha mente subconsciente havia uma voz a dizer, " Jake, não faças isto, meu.
Kaldırımda bile rahat yürüyemiyordum. Çünkü adım başı öğretmenlerimden biri gelip, merhaba diyordu.
Nem consigo andar pelo passeio que todos os meus professores param para me cumprimentarem.
Hiç bir şey olmaz diyordu.
Só se divertia.
Torbert ne diyordu, doğruluk ve adalet hakkında?
O que é que o Torbert diz? sobre a verdade e a justiça?
Onlar da "Siz hiçsiniz. Gerçek motorcu biziz." diyordu.
Os "Del Fuegos" só diziam que não valíamos nada, eles é que eram bons.
Fakat o konuşmuyor, sadece "Aaaa!" diyordu.
Mas ele só diz "Oooo!" Ele não consegue falar.
Tamam, "harcanabilir kütleler" diyordu.
Está bem... As massas dispensáveis?
"Benjy bütün öğleden sonra uyudu" falan diyordu, ki bu çok garip, çünkü benimleyken resmen spastik.
Ele dormiu a tarde toda, ou o que tens tu, o que é estranho, porque comigo ele é praticamente espástico.
Galiba beni homo sandılar çünkü en son bana birinin tükürdüğünü hatırlıyorum bana ibne filan diyordu...
Acho que eles pensaram que eu era gay porque a última coisa que me lembro é de um deles cuspir-me em cima enquanto me chamava de larilas...
Peki, Soyka prens ile ilgili ne diyordu?
Então o que andava o Soyka a dizer sobre o príncipe?
İncil'deki şu bölümde ne diyordu?
O que é que diz... lá na bíblia?
Ulusal Zihin Birliği'nin bir broşüründe okumuştum 12 haftalık psikoterapiyle hala iyi hissetmiyorsan başka bir tane bul diyordu.
Li num folheto da Associação Nacional de Saúde Mental que após 12 semanas de terapia, se não se sente melhor, procure outro terapeuta.
Alet sağa dön, sağa dön diyordu.
Ele dizia, "Vire à direita. Vira à direita."
Radyoda Juan biraz önce babasına şöyle diyordu :
Juan pelo rádio, há uns minutos, falava com o pai e dizia :
O yüzden herkes ona Ally diyordu.
E toda a gente lhe chamava Ally.
Ama geçen gün gazetede bir yazı okudum, öyle diyordu.
- Outro dia, li um artigo que...
Dün bir tane dördüm "Terörizmi durdurmak için savaşmak petrole ateş vermek gibi." diyordu.
"Começar a guerra para parar o terrorismo é como apagar um fogo com gasolina."
Bu yüzden herkes, "Olayın üstünden iki yıl geçti ancak hala onlardan bazılarını cezalandırabilirsiniz." diyordu.
E pensaram assim : "Temos este caso de há 2 anos, ainda podemos processar alguns deles".
Sanırım şöyle diyordu :
Acredito que diz,
O şey seninle Amber hakkında neler diyordu?
O que foi aquela coisa que foi dita de você e ela? Cristo.
İlk önce bombalayacaklar, sonra da kara birlikleri bize saldıracak! " diyordu.
"Primeiro lançam bombas, depois tropas descerão sobre nós!"
İnsanları öldürüyorlar. " diyordu.
Estão matando gente. "
"Küçük Hong, kurban edilmek için çok gençsin." diyordu.
"Pequena Hong, é jovem demais para se sacrificar."
Bana sürekli "Barry" diyordu, ve iki hafta boyunca, yorganım mentollü sigara gibi koktu.
Chamou-me de "Barry" o tempo todo, e durante duas semanas, o meu edredão cheirou a cigarros de mentol.
İşarette metal yok diyordu. Üzerimizdeki herşey çıkardık.
Tirámos tudo o que tinha metal.
Ama duyduğuma göre Gloria polise diyordu ki bedeni ortadan ikiye ayrılmış.
Mas eu ouvi a Gloria dizer à polícia que ele... cortado ao meio.
Ve şey diyordu...
E esteve a dizer...
"Dünyayı kurtarmak ister misiniz" diyordu.
Dizia : "Quer salvar o mundo?"
Ablan da öyle diyordu. Sakın bunu deme.
"Foi isso que ela disse" Não... não te atrevas...
Evet. Buna "makasla resim yapma" diyordu sanırım.
Sim, acredito que lhe tenha dado o nome de "técnica de desenho com tesoura".
O buna "yaratıcı bir şekilde ölmek" diyordu.
Uma morte criativa, assim lhe chamaram.
Durmadan şöyle diyordu ;
Ele não parava de dizer :
Çam yarması içeri girip bağırıyordu. Ne diyordu Allah bilir? Bence Halpert O'nun arabasını çaldı.
O tipo grande entra a gritar sobre alguma coisa, acho que o Halpert tinha roubado o carro dele, ou algo assim.
Domuz diyordu, domuz diyordu ve onu domuz gibi katletti, işte böyle yapacak.
- Dizia "Porco". Dizia "Porco", e foi chacinado como tal, é assim que ele nos vai matar!
Benimkinde ne diyordu? İkiyüzlü. Bunlar ip uçları.
O que é que dizia o meu? "Duas Caras", isto são pistas.
Ne diyordu?
Que dizia o quê?
Evine git. " Diyordu.
Vai para casa. "
Eric'ti. Ayakta duruyor ve şöyle diyordu :
É o Eric, que está ali em pé e diz :
Karısı ona merak etme bebeğim diyordu, her şey yoluna girecek.
"Não te preocupes, querido, vai correr tudo bem"
Ne diyordu?
O que foi que ele disse?
Böyle diyordu.
Assim.
Ne diyordu?
- Que o quê?
diyordun 20
diyorduk 19
diyordum 66
diyordum ki 63
diyorsun 241
diyorum 468
diyor 1008
diyorsunuz 82
diyorum sana 34
diyorum ki 259
diyorduk 19
diyordum 66
diyordum ki 63
diyorsun 241
diyorum 468
diyor 1008
diyorsunuz 82
diyorum sana 34
diyorum ki 259