Gerçekten de öyle translate Portuguese
669 parallel translation
- Gerçekten de öyle, hanımefendi.
- Decerto que sim.
Gerçekten de öyle.
A sério.
- Gerçekten de öyle.
- Bem, que coincidência ser você.
Oh, gerçekten de öyle.
Pois estou.
Gerçekten de öyle efendim. Bu trajik olayların seni halef konumuna getirdiğini bilmem farkettin mi?
Não sei se já reparou no quanto isto o aproximou do título de Duque.
Gerçekten de öyle, Bay Banks.
Você é o próximo da fila.
- Evet, gerçekten de öyle.
- Sim, muito.
Gerçekten de öyle Pendlebury.
É com certeza, Pendlebury.
Gerçekten de öyle.
Pois.
- Gerçekten de öyle.
- Está a ficar muito tarde.
Gerçekten de öyle.
Eu que o diga.
- Evet, gerçekten de öyle.
- Sim, que droga, deixa.
Biz hastanede öyle derdik. Gerçekten de öyle.
É assim que o chamamos, e é o que ele é.
- Gerçekten de öyle.
- Com certeza.
Gerçekten de öyle, sevgili Gillette.
Pois nao, caro Gillette.
İşin tuhafı, gerçekten de öyle.
O estranho é que é mesmo.
- Gerçekten de öyle.
- A sério?
Evet, Bay Spock, gerçekten de öyle.
Sim, Sr. Spock, seria de facto interessante.
- Gerçekten de öyle.
- De facto.
Gerçekten de öyle.
Pois sabe.
Gerçekten de öyle yaptınız Ne? İkiniz de beni öldürmeye çok heveslisiniz
Hoje estás a provar que sou inocente estás a tentar desesperadamente me matar porque não queres que saibam a verdade, não estou certo?
Bu dünyada yanlış olan ne? O gerçekten de öyle.
Porque ele finge curar pessoas.
- Gerçekten de öyle.
Sim, é um assunto embaraçoso.
Göz açıp kapayıncaya dek, demek kaçırmışsınız. Gerçekten de öyle olmuş...
Um piscar de olhos e nem teria reparado.
İnsan gibi görünüyorsunuz, ama gerçekten de öyle misiniz?
Parece ser humano, mas será que o é?
Aslında gerçekten öyle.
De fato, sabe.
Yani, öyle de olsa, gerçekten...
Ora, francamente...
Gerçekten öyle.
Sim, de facto.
Eğer ki öyle bir kadın gerçekten var olsaydı, sence 500 dolarlık bir bilekliğe tav olur muydu?
E se houvesse uma tal mulher, pensas ela ia querer somente uma pulseira de 500 dólares?
Evet, gerçekten öyle.
De facto, é.
Kusursuz bir kişizade gerçekten üstün değerleri saymakla bitmez, konuşmaları öyle tatlı, davranışları öyle kibar ki doğrusu.
Laertes regressou de novo à corte, é um perfeito cortesão, cheio de aptidões, delicado trato e melhor aparência.
Bunlar arasında üç takım gerçekten birer sanat eseri. Kabzaların nakışına öyle güzel uydurulmuş, öyle ince bir işçilikle yapılmaşlar ki.
Três destes trens, chamam a atenção, pela beleza dos punhos, são trens delicadíssimos de uma realização ímpar.
Öyle umuyorum ki ben, içimde yanan her şey bende yaşayan her şey ben gerçekten tükendim.
Tive tantas esperanças, mas acabaram por se esgotar. Vivi com uma enorme força de vontade e esta esgotou-se também.
Pekala sen gerçekten farklısın sen öyle yapmazdın.
Está bem, és diferente. Terias agido de maneira diferente.
İl meclisi siz delikanlılar için gerçekten endişeleniyor ve ben de öyle.
O Conselho Municipal está, realmente, preocupado convosco e eu também.
Acaba gerçekten öyle mi, merak ediyorum.
Gostaria de saber se está, realmente.
Diğerlerinin elleri Rahibe Luke'ün elleri gibi hafif değil demek istemem ama... gerçekten öyle.
- Não diria que suas mãos são tão gentis quanto as da Irmã Luke... - mas então de quem são?
- Gerçekten de öyle.
Muitíssimo.
Gerçekten de öyle.
É verdade.
Gerçekten öyle.
Está, de facto.
Şimdi, Kaptan, her ne kadar bu makineler öyle gösterseler de, yakıt deposunu atmadan önce gerçekten Kırmızı Alarm verildi mi?
Capitão, apesar do que estas máquinas indicam, houve na verdade um Alerta Vermelho antes de alijar o casulo?
Benden gerçekten kurtulabileceğini mi sanmıştın? ... elinin kiriydim öyle mi, o kadar basit miydi?
Achaste que podias ver-te livre de mim apenas com o barulho de taças de champanhe a tilintar?
- Hiç tereddüt etmezdin çünkü güzel bir sanat eseri gerçekten. - Öyle.
Não hesitaria, porque se trata de uma bela obra de arte.
- Gerçekten öyle mi düşünüyorsun, şekerim?
- De verdade, benzinho?
- Evet, gerçekten de öyle.
- De facto!
Gerçekten, yıkıldım. Biz de öyle, Başçavuş.
- Senhoras, estou consternado.
Gerçekten öyle, bu bir cinayet.
É um caso de homicídio.
Bu şekilde yol almak gerçekten zormuş öyle değil mi?
Como pode estar tão duro feito de feno?
Gerçekten öyle düşünürüm.
Penso que, há muito tempo, ele foi o bebé de alguém, e que teve uma mãe e um pai que o amaram.
Ama öyle bir ada olsaydı eğer balina mezarlığı gerçekten var olsaydı...
Mas se existisse essa tal ilha, se o cemitério de baleias existir de facto....
Gerçekten öyle.
De verdade.
gerçekten de 164
gerçekten denedim 20
gerçekten değil 31
de öyle 26
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle 4799
öyleyse 1938
gerçekten denedim 20
gerçekten değil 31
de öyle 26
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle 4799
öyleyse 1938
öyleydi 571
öylesine 89
öylemi 130
öyleyim 490
öyleymiş 51
öylesin 305
öyle olsun 692
öyle mi dersin 362
öyleyiz 77
öyle bir şey değil 75
öylesine 89
öylemi 130
öyleyim 490
öyleymiş 51
öylesin 305
öyle olsun 692
öyle mi dersin 362
öyleyiz 77
öyle bir şey değil 75
öyledir 296
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öylece 26
öyle işte 113
öyle bir şey yok 92
öyle oldu 102
öyle mi diyorsun 87
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öylece 26