English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ H ] / Hastalandı

Hastalandı translate Portuguese

1,346 parallel translation
Hastalandıktan sonra bunu hep söyler oldu.
Dizia-me a toda a hora depois de ficar doente.
Niye hastalandığın belli.
Não admira que esteja doente.
Tabii biri hastalandığı zaman tıbbi bakım yapılmıyormuş.
Se alguém ficasse doente, não havia cuidados médicos.
- O hastalandı ve...
- Ela está doente e...
Geç kaldığımız için üzgünüm. Hepimiz bayat sucuktan hastalandık.
Desculpe o atraso, comemos sanduíches estragadas e ficámos doentes.
Hastalandığım için özür dilerim.
Desculpa ter ficado doente.
Bay Fordman hastalandığında, Whitney'nin bana ihtiyacı vardı.
Após Mr. Fordman adoecer, o Whitney precisou de mim.
Baban hastalandığından beri artık eğlenceli değilsin.
Desde que o teu pai adoeceu, tens sido uma grande seca.
Yeşili seni hastalandırıyordu ya?
Lembras-te como que o meteorito verde te deixa doente?
Onu hastalandırıyorlar.
Fazem-no adoecer.
Kötü ama hastalandığına değmez.
É mau, mas não é motivo para ficar doente.
Hastalandığını söyleyebiliriz, ben giderim ve özürlerini iletirim.
Sabes que podemos dizer que ficaste doente e eu vou na mesma e apresento as desculpas.
Bazen söylediklerin gibi olabiliyor ama babam ben küçükken hastalandığımda bütün gece baş ucumda durup alnımdaki bezin alnımı soğuk tuttuğunu kontrol ederdi.
Ele pode ser algumas dessas coisas em algumas alturas mas deixa-me dizer-te, o meu pai... Quando eu era pequeno e ficava doente, ele ficava sentado ao lado da minha cama a noite toda, para se certificar que o pano na minha testa estava sempre frio.
Hastalandığımızda resiflerden elde edilen kimyasal bileşimler bizi sağlığımıza kavuşturabilir.
Quando estamos doentes, compostos químicos do recife podem restaurar a nossa saúde.
Hastalandıklarında diğer çocuklara ne olduğunu biliyorum.
Sei o que acontece às outras crianças quando ficam doentes como eu.
Gerçekti, ama hastalandım ve sakalım döküldü.
Bem, era verdadeira, mas fiquei doente e o meu cabelo caiu, agora tenho que usar esta merda.
- Nasıl hastalandın? - Hasta bir kadından bulaştı.
Gostei de uma mulher que não era limpa.
Hastalandığını bilmiyordum.
Nem sequer sabia que estava doente.
Lütfen kocasının hastalandığını bildirmeye geldiğini söyleyin.
Por favor, digam-me que ela só veio avisar que o marido está doente.
Hastalandığında, günden güne ölüşünü izlemekten başka bir şey gelmedi elimden.
Quando adoeceu, não pude fazer nada senão vê-la morrer.
Siz hastalandığınızda ben hepinize bakmıştım, şimdi bana bakma sırası size geldi.
Eu tomei conta de todos vocês quando estavam doentes, É a tua vez de tomar conta de mim.
İyileşeceksin, sadece hastalandın.
Vais melhorar, estás apenas um pouco doente.
Evet, hastalandığından beri.
Sim, desde que ele ficou doente.
- Ama Orystal birkaç saatte hastalandı.
Mas a Crystal adoeceu em horas.
Annesi öldükten sonra gerçekten çok hastalandı.
Depois da mãe dela morrer, ela ficou mesmo muito doente.
Kardeşim Alfonso hastalandığında Valencia'ya gitmediğim için.
Não ter ido a Valência quando o meu irmão Alfonso ficou doente.
Ayıcık yine mi hastalandı?
O teu ursinho está doente outravez?
Lazarus adında, Bethany'de yaşayan bir adam hastalandı.
Um homem chamado Lázaro, que vivia na Betânia, ficou doente.
Fakat kızım hastalandı, ve hastane faturaları çok kabarıktı.
Mas a minha filha adoeceu e as contas do médico eram gigantescas.
Annem hastalandı.
A mãe adoeceu.
- Ama sonra annen hastalandı.
- Mas a sua mãe ficou doente.
Kaptan hastalandığından beri, bu görevde birbiri ardına hatalar oluyor.
Desde que o capitão adoeceu, foram erros atrás de erros.
Yine de senin hakkında hastalandığı... günden sonrasına dair hiçbir şey hatırlamıyor.
Contudo, não sabe nada sobre si desde que ficou doente.
Bunlara Volaksa örümceği neden oluyor. Bu yaratığın dokunuşu kurbanlarını hastalandırıyor... ve aşırı abartılı sinir işlevlerini uyarıyor. Bu bizi tarif ediyor.
A criatura então transforma... a energia sugada da sua vítima... estoca numa espécie de globo de membrana... e esconde seus globos... num ninho para posterior consumo.
- Hastalandığını söylemeye gelmedin mi?
- Vieste dizer que estavas doente. - És professora ou detective?
Bir kurum aracılığıyla işe alırsanız, içlerinden biri hastalandığında ya da işten çıktığında hemen yenisini bulabilirsiniz.
Se usarem uma empresa, saberão que haverá substitutos, se um empregado adoecer ou se despedir de repente.
Sookie hastalandı herhalde.
A Sookie deve estar doente.
İçeri girdik, oturduk, kapılar kapandı. Sonra Sinatra şarkıları söyleyen adamın hastalandığını ve yerine kadeh çalan adamın geçeceğini duyurdular.
Entrámos, sentámo-nos, fecham a porta... e anunciam que o tipo que ia cantar o Sinatra está doente... e foi substituído pelo tipo que toca com copos.
Eski Tromboneci çocuk hastalandı.
O trombetista está doente.
Asıl modelim hastalandı. Oh, önemli değil.
Mas o modelo habitual está doente.
Annen hastalandığı için buraya taşınmıştık
Mudámo-nos para cá porque a tua mãe estava doente.
Meraktan hastalandım Luke.
Estava preocupadíssimo contigo, Luke.
- Babam hastalandı.
- O meu pai adoeceu.
Bob hastalandığından bu yana geçen yıldan beri pek aktif değilim.
Não tenho estado muito activo, no último ano, desde que o Bob adoeceu.
Hastalandığımızı söyleyebiliriz.
Acorda! Baixa médica!
- Arayıp hastalandığımı söylemeliyim.
- Devia ligar a dizer que estou doente.
Meteor Yağmuru öncesinde hiç hastalandım mı?
Antes da chuva de meteoros alguma vez estive doente?
Ono ailesinin çocuğu hastalandı ve öldü.
O filho da família Ono ficou doente e morreu.
Çok fazla çalışıyorum. Bu yüzden hastalandım.
- Estou doente porque trabalho muito.
Tanıdığın biri mi hastalandı?
Estou bem.
Hizmetçilerden biri hastalandı.
Estou a atender telefones e a dar entrada e saída de pessoas...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]