Hasta o translate Portuguese
5,682 parallel translation
Karısının ne kadar hasta olduğunu biliyorsun.
Encontrei-o na rua e está com problemas, tem a mulher muito doente.
- Kardeşim hasta olacak.
- O meu irmão vai vomitar.
Aynı zamanda Kral'ın hasta olduğunu bildirmeliyiz. - Saraydaki yokluğunu açıklayacaktır.
Talvez, entretanto, seja melhor anunciar que o Rei está doente para explicar a sua ausência da Corte.
- Hasta o, evet.
- Ele é mesmo doente.
O, Sarah hasta olduğu içindi,
Isso foi por que a Sarah estava doente. Por favor.
Oğlum hasta oldu.
O meu filho estava doente.
Bu Luther Vick,... Gabriel'ın ilk hasta olduğuna inandığı kişi.
Luther Vick, o homem que o Gabriel crê ser o paciente zero.
Cassidy Luther'ın muhtemelen hasta olduğunu bilmediğini düşünüyor.
O Cassidy acha que o Luther não sabe que está doente.
Hasta bakıcı Antonio'dan bahsetti mi hiç?
Ela disse alguma coisa sobre o enfermeiro Antonio?
Çocuk hasta görünüyor.
O rapaz parece doente.
Hasta mısın sen ya? !
Qual é o teu problema?
- Hasta mısın sen?
Qual é o teu problema? Ele tentou...
Hasta mısın sen ya?
- Qual é o teu problema?
Hazel, biliyorum Gus hasta ama kendine de bakmalısın.
Eu sei que o Gus está doente, mas tens de cuidar de ti.
- O çok hasta.
- Ele está muito doente.
Bir hasta öldüğünde telefonda söylemememiz gerekiyor o yüzden genelde durumları kötü diyoruz.
Não podemos dizer que alguém morreu no telefone, dizemos que não está a passar bem.
Onlara ne olduğunu biliyorsunuzdur. Hasta ruhlular.
Devem saber o que se passou com aqueles doentes.
O hasta.
Está doente!
Lütfen yardım edin. Beyefendi çok hasta.
O senhor sentiu-se mal!
Gezegenimizi hasta ediyoruz.
Estamos a deixar o nosso planeta doente.
Davacımız hasta, ve detektif bir dava üstünde çalışıyor.
O procurador público está doente e o investigador está ocupado num caso.
O mu hasta?
Ela está doente?
Senga. O eski bir hasta değil.
Não é uma paciente antiga.
Vekil Abigail Griffin, bir hasta düşen tıbbî malzeme sınırını aşmaktan tutuklusunuz.
Conselheira Abigail Griffin, está presa por exceder o máximo de medicação permitido a um paciente.
Oğlum hasta.
O meu filho está doente.
O ve diğer iki hasta daha kayıp.
Ele e outros dois pacientes est � o desaparecidos.
O genç kadın hasta ve yemek yemesi gerek.
Aquela jovem est � doente e precisa de comer.
Harika bir hasta.
E ele é o paciente perfeito.
Manyetik uykuda, hasta uyanık durumdayken söyleyemeyeceği şeyleri dile getirir.
No sono magnético, o paciente exprime coisas que jamais diria acordado.
45 dakika boyunca hasta süt çiftliğindeki hasta inekler, genetik mühendisliği ve büyükbaşlardaki antibiyotik kullanımıyla ilgili konuştu.
Foram 45 minutos sobre vacas adoentadas nas quintas de laticínios, os horrores na engenharia genética e o uso exagerado de antibióticos no gado.
- Ne oldu ki? - Hasta.
Então o que foi?
Yaşlılara saygılı olmam gerektiğini söylüyor ama o adam beni hasta ediyor.
Diz para respeitar os mais velhos, mas aquele gajo mete-me nojo.
Peter'ın yanında bulunan diğer iki hasta bunlar.
Estas são as duas vítimas que foram encontradas com o Peter.
O hasta kim bilmek istemiyor musun?
Como pode não importar? Não queres saber quem é esse doente maluco?
Ses insanları hasta ediyor.
O barulho está a deixar as pessoas doentes.
Hasta örtüldü ve hazırlandı.
O paciente está pronto.
sevgili ruh, durumunuz yüreğimi parçalayıp beni hasta ediyor.
Ó alma nobre, a vossa causa atinge-me o coração com tanta piedade, que adoeço.
ne diyebilirim... hasta insanlar varken o çok iyi biri..
O que posso dizer? Ele era bom, para estar com os enfermos.
Canım, arkadaşın epey hasta.
Minha querida, o seu amigo está muito doente.
Ama eğer dünya bunu öğrenirse... Hasta çocuğu, arkadaşı ya da hayvanı olan her insan çılgınlar gibi sektöre gelip cyper ve Atrian kanı arayacak.
Mas, se o mundo souber disso, cada Humano com um filho, amigo ou animal doente invadirá o Sector à procura de "Cyper" e sangue Atriano.
Hasta bilincini kaybettiğinde en yakın akrabanın rızası geçerli olur.
São os familiares que devem dar a autorização, quando o paciente não deixou diretivas claras.
Teste göre hasta değilsin.
O teste diz que não está infetada.
Hasta stabil konuma belli oranda yaklaşıyor.
O paciente estabilizou ligeiramente.
Doktor hasta ilişkisi çift taraflı işler.
O sigilo médico funciona para as duas.
Hasta, kalp ritmi düzenleyici yelek giydi ve entübe edildi. Bitkisel hayatta, suni solunum ünitesinde.
O paciente tem um colete desfibrilador, está intubado e respira artificialmente, num estado vegetativo.
18 saat sonra ise, 110 hasta ve 47 ölü var... salgın eğrisi tahminlerine bakılırsa bu rakamlar yarına 3 katına çıkacaktır.
18 horas depois, há 110 infectados, 47 mortos e o triplo está previsto para amanhã.
Festivalde 22 kişinin enfekte olduğunu söylemiştin... bu kişilerin hepsinin ilk hasta ile direkt teması mı oldu?
Disseste que 22 foram infectados no festival e todos tiveram contacto com o paciente zero?
Efendim, bildiğiniz gibi, ilk hasta arayışına Clockwork'ü atadım. Bir teori üzerinde çalışıyoruz.
- Senhor, como sabe, coloquei o Clockwork atrás do paciente zero.
Ama kuluçka süresine bakarsak, ilk hasta... festivalde ortaya çıkmadan... iki saat önce enfekte edilmiş olmalı.
Mas dada a incubação, pensamos que o paciente zero foi infectado duas horas antes de aparecer no festival.
Luther Vick hasta ve oldukça bulaşıcı.
O Luther Vick está infectado e é muito contagioso.
Belki seni hasta ettiler! Belki bütün bu insanlara hastalığı sen bulaştırdın!
Talvez te tenham deixado doente e tu sejas o transmissor!
oldu 1287
öldü 1127
oliver 252
orospu çocuğu 971
olive 40
ohio 157
ohhh 77
omar 42
özür dilerim 10391
ozur dilerim 18
öldü 1127
oliver 252
orospu çocuğu 971
olive 40
ohio 157
ohhh 77
omar 42
özür dilerim 10391
ozur dilerim 18