English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ H ] / Hayatının zamanı

Hayatının zamanı translate Portuguese

1,375 parallel translation
Bu hayat cehennemi aratmıyorsa, o zaman onu yaşamanın ne anlamı var?
Que sentido tem viver se esta vida é um inferno?
Tembelsin ve hayatını harcıyorsun. Benim zamanımı da harcıyorsun.
Está desperdiçando a sua vida e o meu tempo.
Her zaman hayatını buna adamış bir adamın aşkından kendimi sakındım.
Vou guardar-me para o género de amor pelo qual um homem desse a sua vida.
"Hayatına zaman ayır" yarışmasının finalistleri arasındaymışım.
Estou na disputa do concurso'Tenha um momento inesquecível'.
Bayan Ryan, size memnuniyetle bildirmek isterim ki Dr. Biber "Hayatına zaman ayır" yarışmasının ödül kazanan ilk talihlisisiniz.
Sra. Ryan, tenho o prazer de a informar que ganhou o primeiro prémio do concurso'Tenha Um Momento Inesquecível'do Dr. Pepper.
Hayatımın artan zamanını ne olacağını merak ederek geçirmek istemiyorum?
Não quero viver a perguntar-me "e se eu tivesse..".
İstesen de istemesen de hayatının bir değerlendirmesini yapma zamanı..
Tempo para fazer um sumário... "
Bak, senin kendi hayatın var, benim de benimki, no problem, ama sen her zaman benim için birisi olarak kalacaksın!
Olha, tu tens a tua vida, eu tenho a minha, sem problema, mas para mim tu serás sempre alguém especial!
O zaman hayatınızı tehlikeye atmamış olursunuz.
E nada de mal vos acontecerá.
Hayatının en güzel zamanını geçireceksin.
Terás a melhor época da tua vida.
Zamanı geldimi, her erkek hayatını düşünmesi lazım.
Há um momento na vida de um homem em que ele começa a pensar nela.
Her zaman ilgimi çekti. Çünkü..... onlar benim hayatımın aynasıydı.
Fui atraído para elas porque espelham a minha vida.
Servetin gücünü hiçbir zaman anlayamayacaksın... ne de servetin sağladığı, hayatın zarif teminatlarını.
Nunca vão entender o poder e a riqueza... e as pequenas garantias que traz na sua vida.
Bu senin için gelecek hayatını düşünmek için iyi bir zaman.
Isto é capaz de ser um bom momento para começar a pensar como é que vai ser a próxima vida.
Ben sadece bulmacaları kastemediğini düşünmeyi yeğliyorum. Ama hayat yolunda insanın içinde oluşan boşluklar her zaman dolmuyor.
Gosto de pensar que ele não se refere só às palavras cruzadas, mas aos espaços vazios dentro de nós, que advém de abrirmos o nosso caminho num mundo que nem sempre aceita o invulgar.
Ama kalmak istiyorsan ve böyle bir şeyin bir daha asla olmayacağına söz verirsen, o zaman lütfen ilk anahtar olarak hayatın keyfini çıkar.
Mas se quiseres ficar e puderes prometer-me que nada assim irá acontecer novamente, então por favor aprecia a tua vida como uma primeira chave.
O zaman niye hayatını ve meslekî haysiyetini riske attın?
Então que raio é que te levou a arriscares a tua própria vida, já para não mencionar a tua integridade profissional?
Biliyorum. O zaman niye hayatını ve meslekî haysiyetini riske attın?
Porque arriscaste a tua vida, já para não falar da integridade profissional?
Jordan, çantayı açtığın zaman, neyle karşı karşıya olduğunu anladın, sanırım senin için çözümdü, babanın elinden aldığı eski hayat şeklini geri alabilirdin.
Apetece-me conversar. Quando a Jordan abriu a carteira e viu o que estava lá dentro, achou que era a solução para voltar a ter o estilo de vida que o seu pai a impedira de continuar a ter.
Eminim, şu anda onunla hayatının en güzel zamanını geçiriyordur.
De certeza que ele se está a divertir imenso com o filho dela neste momento.
Rex'e konu sex hayatınıza geldiği zaman ağzını daha sıkı tutmasını söylemelisin.
Diga ao Rex que seja mais discreto em relação... À vossa vida amorosa.
Ama bu konuda hata yapma, o senin baban ve o her zaman hayatımın aşkı olacak.
Mas sem sombra de dúvida, seu pai foi e sempre será o amor da minha vida.
Fakat asla imkansızı düşünerek hayatını harcama, belki o zaman hayatta kalırsın.
Mas nunca param para pensar no impossível. Que talvez sobrevivam.
Bu adam, zamanı gelmeden hayatını boşa harcarsa ne olur?
E se esse homem entregar a vida antes de chegar a sua hora?
Bir hafta veya bir ay içince uyanıp tüm hayatını mahvettiğini anladığı zaman yanında olmalısın, çünkü başkası olmayacak.
Quando acordar, daqui a uma semana ou um mês, ou daqui a três meses, vai perceber que deu cabo da vida dele, e tu terás de estar ao pé dele, pois ele não terá mais ninguém.
Zamanımızı ve kaynaklarımızı harcayıp hayatınızı mahvediyorsunuz.
Faz-nos perder tempo, recursos e desperdiçar a nossa vida.
Hepimizin sevdiği birinin hayatını kurtaracak bir ameliyat yüzünden iflas edeceği zaman hiçbir şeyin önemi yok.
Não quando há um fulano que conhecemos e adoramos que vai ficar falido por causa de uma cirurgia que o salvou.
Eğer planladığım şeyi hayata geçirebilirsem işte o zaman tedavi, hayatını kurtarmak yerine, seni öldürecektir.
E se eu fizer o que eu estou a pensar, então o tratamento ou a matará, ou a salvará.
Ne için? Her zaman hayatını kurtardım- - Superball da boğuluyordun ben kurtardım elektrik prizi ile Fransız-Öpücüğü yapmıştın ve yine ben seni kurtarmıştım.
Quando sufocaste com um berlinde, quando deste um linguado à tomada.
Düşündümki zamanı gelince Micheal'a söylerim, fakat Jimmy'nin hayatının kötü olduğunu öğrendim, ve Micheal ve ben idare ediyorduk. Ben öğrendim ne önemi var ki?
Pensei em contar ao Michael mas depois soube que a vida do Jimmy se tinha tornado um caos e comigo e com o Michael estava tudo a correr bem.
O zaman bir deli olmalı... çünkü hepimiz diğer gezegenlerde hayat olmadığını biliyoruz.
Uau, ele deve ser um maluco. Porque todos sabemos que não há vida em outros planetas.
"Adam, Montecito'da hayatının üzerine kumar oynuyor"? Böyle kan emiciler her zaman olacak.
"Homem aposta a sua vida no Montecito"
Bilmem ki hayatının en güzel zamanını geçirdiğini söyleyebilirsin.
Eu não sei... Se tiveres o melhor momento da tua vida.
Her zaman minnettar olacağını da biliyorum, ama artık hayatına devam etmen gerek.
E sei que será eternamente grato, mas é hora de continuar com a sua vida.
Mücevherleri kazıp çıkarmaya geldiği zaman, Hayatının şokunu yaşamış olmalı
Quando voltou para escavar as jóias, deve ter apanhado o susto da sua vida.
Üzüntüsü geçtiği zaman hayatının geri kalanı için daha iyi bir insan olmayı becerebilecek.
Quando ela recuperar, isto vai fazer dela uma pessoa melhor.
Nasıl birşey olduğunu düşünüyorsun? Hiçbir zaman sahip olmamam gereken oğlumun hayatımın en kötü korkusuna dönüştüğünün farkına varmak.
Como achas que é... perceber que o filho que nunca devia ter tido, se transformou no meu pior medo?
Bak, kafanı traş ettin ve hayatını mahvettin, tamam, ama başkalarına zarar verdiğin zaman, bu benim de problemim olur.
Se queres rapar o cabelo e arruinar a vida, é contigo. Mas se começas a magoar outras pessoas, isso já é um problema.
Charlie, ne zaman kendi hayatını yaşamaya başlayacak ve babamın kendi başının çaresine bakabilceğini farkedeceksin?
Charlie, quando vais começar a viver a tua vida e perceber que o pai sabe cuidar-se?
Bana ve kardeşine bakmak onun kendi hayatını yaşaması için zamanı olmasına engel oldu ama size şunu söyleyebilirim ki her ne olduysa görünenden daha fazlası olmalı.
Bem, a verdade é que olhar por mim e pelo irmão não lhe deixava muito tempo para viver a própria vida, mas digo-lhe isto. o que quer que tenha acontecido, tem de haver mais por descobrir.
Ve eğer şimdi özel hayatının ifşa edildiğini düşünüyorsan, bir de o zamanı düşün.
E se acha que agora a sua vida pessoal já é pública...
- N'aparsın, kitapta yazanlar her zaman tutmaz, Charles, ve sayılar, hayatın nasıl gideceğini hesaplayamaz her zaman.
- Bem, o livro nem sempre funciona Charles, e os números nem sempre representam a vida.
- Hayatımın aşkı olduğunu ve onu, her zaman her şeyin üstünde tutacağımı.
Que é o amor da minha vida, que a estimo acima de qualquer outra.
- Çünkü bu anlamsız, hayatın boyunca bunu düşünüp durabilirsin ama hiçbir zaman gerçekte ne olduğunu bilemeyeceksin.
Porque é escusado, e não podes ficar obcecado com isso... para o resto da tua vida, e nunca vais realmente saber.
Hayatımın en sağlıklı zamanındayım.
Estou no auge da forma.
Ya da, o güzel gelinliğini giyip, düğüne gider onunla evlenerek hayatının geri kalanını, benim dilediğim zaman foyanı ortaya çıkarabilme lüksüne sahip olduğumu bilerek yaşarsın.
... ou podes ir adiante com o casamento. Vestir este vestido lindo... e passar o resto da tua vida casada... sabendo que eu tenho o luxo de lhe contar quando quiser.
Şimdi... Genellikle tüm hayatım, her zaman çılgın, gürültülü,
Agora, normalmente, toda a minha vida, tem sido sempre uma loucura, barulhenta,
Ne zaman güzel, normal bir hayatın olsa içine ediyorsun.
Sempre que tentaste ter uma vida normal, estragaste tudo.
Son ilacını ne zaman aldın hayatım?
Quando é que tomaste o último comprimido?
Hayatımda daha çok kişi olacağını düşünüyordum. Zaman geçtikçe.
Pensava que teria mais pessoas na minha vida, à medida que envelheço.
Bence işin sırrı hayatını dolu dolu yaşamak, sevdiğin insanlarla elinden geldiğince çok zaman... geçirmek. Şimdi buna bağlı kalamayız.
Não podemos enterrarmo-nos nisso.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]