Her şeyin translate Portuguese
11,101 parallel translation
Herhalde bunun nedeni her şeyin tam olarak planıma uygun gitmesi.
Acho que é por causa de estar tudo a correr de acordo com o planeado.
Yediğim her şeyin kaydını dikkatli bir şekilde tutuyorum.
Sou muito rigido no que meto à boca...
Gerçekten sorumluluk alacaksan bir dahaki sefere her şeyin doğrusunu yapmalısın.
Se queres mesmo sentires-te responsável, trata de fazer as coisas bem da próxima vez.
Bu her şeyin mümkün olduğunu bir macera duygusu veriyordu.
Abri-lo dava-me uma sensação de aventura, de que tudo era possível.
O zaman her şeyin yoluna gireceğini anlamıştım.
E soube nessa altura, que iria ficar bem.
Senin her şeyin üstünde olman sorunu.
O problema de você no topo de tudo o resto.
Her şeyin üstünde.
De você acima de tudo.
Her şeyin mümkün olduğunu.
Que tudo é possível.
Eminim her şeyin bir çaresine bakılacaktır.
Tenho a certeza de que vai ficar tudo resolvido.
O küçük şey her şeyin bahanesiydi, ama artık yok.
Aquele pequeno tumor explicou tudo, e agora foi-se.
Her şeyin ilk başladığı zamanlarda Janet gece yarısı burada uyanmaya başladı.
Perto de quando tudo isso começou, a Janet começou a acordar aqui, a meio da noite.
Her şeyin bir numara olduğuna cidden inanıyor musun?
Realmente acredita que ela está a fingir isto tudo?
Ama kilise o videoya baktığı anda her şeyin sonu olur.
Mas se a Igreja ver este vídeo, vai acabar com tudo.
Eskiden her şeyin nasıl olduğunu hatırlıyormuş gibi konuşuyorsun.
Até parece que tens idade para te recordares de como ela era.
Ve her şeyin hayırlı şekilde sonuçlanması için bunu size vermek istiyorum.
E, no espírito de que "tudo está bem quando acaba bem", Eu gostaria de lhe dar a ti.
Her şeyin şifresini çözebilir, güvenlik duvarını aşabilir borsada hile yapabilir ve herkesi gözetleyebilir.
Pode descriptografar tudo, violar defesas de firewall, manipular o mercado e espiar qualquer um.
- Her şeyin şifresini kırabilir.
O chip pode descodificar qualquer coisa.
Ama beklemediğimiz tek şey her şeyin yanlış gitmesiydi.
Só não contávamos que as coisas corressem tão mal.
Her şeyin bir ilki vardır, değil mi?
Há uma primeira vez para tudo.
Buraya gelip her şeyin yolunda olup olmadığına bakmak istedim.
Só queria vir aqui e assegurar-me que está tudo bem.
Eğer sen girersen herkes ; 'sevişmiş biri'olduğunu düşünecek. Her şeyin ötesinde, iyi bir adam olacaksın.
Se entrares tu, vão pensar, "Olha eles andam a foder e além do mais, está a ser um gajo porreiro", sabes?
Hastaneye gittim ve Dr. Moikangao her şeyin yolunda olduğunu söyledi.
Estive no hospital e o Dr. Moikangao diz que está tudo bem.
Bana her şeyin yoluna gireceğine söz vermiştin!
Prometeste que tudo ficaria bem!
Her şeyin icabına bakacağını, merak etmememi söyledi.
Ele disse-me para não me preocupar, que trataria de tudo.
Onları sevdim, terk ettim ve her şeyin yarısını aldım.
Ama-os, deixa-os e fica com metade de tudo.
Her şeyin başladığı an.
O momento em que tudo começou.
Şu doktor, psikiyatrist, her şeyin arkasında o var.
O médico, o psiquiatra, ele está por trás disto tudo.
- Her şeyin bir ilki vardır.
- Há sempre uma primeira vez.
Boone bu yürüyüşle her şeyin içine etti.
Boone lixava tudo por onde andava.
Peşine düşerler parlayan her şeyin #
Eles perseguem Qualquer coisa que brilha
Her şeyin bir sırası var anacığım.
Há uma altura para cada estação, mamã.
# Ama her şeyin sonunda #
Mas no fim de contas
Ama şunu bilmeni istiyorum yaptığın her şeyin farkındayım.
Mas preciso que saibas que vejo tudo o que fazes.
Her şeyin benim suçum olduğunu düşünmemi sağladın.
Fizeste-me pensar que era tudo minha culpa.
Her şeyin üstüne gelmesinin nasıl bir şey olduğunu bilirim.
Eu sei o que é estar metido na merda, sim?
Ben Dorne'da oturmuş halkımı aç ve açıkta bırakmamak için elimden geleni yaparken o her şeyin tadına baktı.
Experienciou tudo, enquanto eu fiquei aqui em Dorne a dar o meu melhor para manter o meu povo vivo e bem alimentado.
Yani, her şeyin yoluna gireceğini söylemek zorunda hissetme kendini.
Mas pelo menos desta vez, não digas que está tudo bem.
Ve gelecekte, her şeyin ne kadar kötü olacağını.
Como tudo poderia ser mau no meu futuro.
Annem her şeyin harika olduğundan bahsetti.
A mãe disse que não estavam muito bem.
Ve sen her şeyin değişeceğini düşünüyorsun ve...
E tu achas que tudo vai mudar e...
Bu mal adamın götünü başına çıkarıyor. Her şeyin oradan başladığını düşünürsek de gayet ironik.
Esta treta faz-te logo cair de cu, o que é irónico, pois foi do cu que isto veio.
Merry, bale pabuçların. Binicilik madalyaların, her şeyin.
Merry, os teus sapatos de ballet, os prémios da equitação, as tuas coisas.
Eve girdiğimiz zaman... Her şeyin normal görünmesi gerek.
Quando voltarmos a entrar em casa, tudo tem de parecer normal.
Ama her şeyin yolunda olduğunu söylemiştiniz.
Hum, mas acabou de dizer que tudo estava bem.
Yerde yatıp, ölümle burun burunayken gökyüzüne bakarken eski Amerikan Başkanı Richard Nixon karşısında beliriyor ve ona her şeyin düzeleceğini söylüyor.
Está caído no chão, a olhar para o céu, quase morto, e o antigo presidente Richard Nixon aparece-lhe e diz-lhe que vai ficar tudo bem.
Her şeyin ardında bana kefalet mi verdin?
Depois de tudo vais-me abandonar?
- Her şeyin. Bir listeye ihtiyacımız olacak.
Vamos precisar de uma lista.
- Ne listesi? Her şeyin listesi, Sherlock.
De tudo o que consumiste, Sherlock.
Her seyin çaresine baktik.
Aqui está tudo bem, já tratámos de tudo.
Her şeyin sorumlusu- -
Eu é que...
Sonunda, her şeyin yoluna gireceğini biliyorum.
Tenho a certeza que vai dar tudo certo...
her şeyin bir zamanı var 23
her şeyin bir ilki vardır 44
her şeyini 16
her şey yolunda 1390
her şey yolunda mı 840
her şey bitti 278
her şey için teşekkürler 136
her şey iyi olacak 102
her şey için teşekkür ederim 55
her şeyim 18
her şeyin bir ilki vardır 44
her şeyini 16
her şey yolunda 1390
her şey yolunda mı 840
her şey bitti 278
her şey için teşekkürler 136
her şey iyi olacak 102
her şey için teşekkür ederim 55
her şeyim 18